Dr. James ünlü bir medikal kliniğin başında ve bir göz doktoru. Kendisine mali işlerde yardımcı olacak bir finans uzmanı arıyor. 200 aday arasından seçilen Mike, görüşmede onu çok etkiliyor. Altyapısı, yetenekleri ve yüksek eğitimi pozisyona çok uygun olduğunu gösteriyor. Hemen işe alınıyor. Fakat haftalar içinde Dr. James çok yanlış bir karar verdiğini anlıyor ve süreci düzeltmesi tam bir yılını alıyor. Peki, yanlış nerede? Ne oldu da ilk izlenim zamanla hayal kırıklığına dönüştü?
Yukarıdaki gerçek hikaye Harvard Business Review’de yayınlandı. Hikayenin detaylarına inilirse olumlu ilk izlenime rağmen neden işe alım kararının yanlış olduğu anlaşılabilir. İşe başladıktan sonra Mike ekibe olan uyumsuzluğu ile dikkat çekmeye başlıyor. Ekiple çoğunlukla mail aracılığıyla iletişim kuruyor. Yüz yüze toplantılarda telefonuyla ilgilenmeyi tercih ediyor. Kullandığı finansla ilgili kelimeleri anlamayan takım arkadaşlarını küçümsüyor. Kısacası adapte olamıyor, hatta olmak gibi bir hevesi de yok. Dr. James verdiği yanlış kararı şu özet cümle ile açıklıyor: “Mike’ı işe alırken beni etkileyen tek şey edindiğim ilk izlenimdi, oysa onun her gün ofiste görmeye başladığım farklı yönlerini hiç hesaba katmadım.”
Hikayenin karakterleri Dr. James ve Mike olsa da İnsan Kaynakları uzmanları için ilk izlenimle işe alım yapıp da pişman olmak evrensel bir deneyim. Ekibin huzurunu kaçıran, dolayısıyla verimliliği etkileyen ve maddi zarara yol açan bu durumla ilgili Dr. James’in kararını anlamak mümkün. Tam anlamıyla beklentilerini karşılayan bir adayla karşılaştığında doğal olarak onu kaybetmek istemiyor. Üstelik iş görüşmesi en fazla yarım saat sürüyor ve kişiyi çok fazla analiz edebilme şansı yok. Fakat bazı noktaları kaçırdığı da muhakkak. Peki, bu noktalar neler? Yanlış işe alım yapmamak için neler yapmak gerekiyor?
İşte iş görüşmesinde yanlış karara düşmemek için dikkat edilecekler:
Kişisel özellikler yerine davranışları dikkat almak
Adaylar genel olarak hem CV’lerinde hem de ön yazılarında kendilerini yaratıcı, enerjik, iyi bir takım üyesi, çalışkan gibi sıfatlarla tanımlar. İş görüşmesinde ise bu tür tanımlar adayı gerçekten analiz edebilmekte yetersiz kalır. Bu nedenle adaya son altı ayda başarılı olduğu konuları sorup cevaplardan ziyade bu başarıları nasıl anlattığına odaklanılabilir. Aday daha çok bireysel başarılarına mı odaklanıyor? Ekibinden de bahsediyor mu? Ekibinden nasıl bahsediyor? gibi sorular adayla ilgili davranışsal olarak önemli bilgiler edinmeyi sağlayabilir.
Başarısızlığa bakış
İş görüşmelerinde sıklıkla adaydan bir başarısızlık hikayesini anlatması beklenir. Bu hikaye nasıl baktığınızla ilişkili olarak aday hakkında önemli detaylar edinmenizi sağlayabilir. Aday başarısızlığını neye bağlıyor? Bahaneler mi üretiyor? Sıklıkla yöneticilerini ve çalışma arkadaşlarını mı suçluyor? Kötü şanstan mı bahsediyor? Yoksa aday başarısızlığın ona öğrettiklerine, deneyime ve kişisel gelişime mi atıfta bulunuyor? Sorunun cevabı görüşmenin içeriğini zenginleştirecektir.
Çatışma yönetimi
Bu konuda Endüstriyel Psikolog Fred Fiedler, “Bana birlikte çalışmayı tercih etmeyeceğin bir insan tarif edebilir misin?” sorusunun önemine değiniyor. Eğer kişisel ilişkilerin ve iletişimin son derece kuvvetli olduğu bir pozisyon için işe alım yapılacaksa bu sorunun cevabını öğrenmek aday hakkında doğru bir fikir edinmeye son derece yardımcı. Adayın çatışma ve stres yönetiminde nasıl olduğu, insan ilişkilerinden nasıl etkilendiği bu şekilde anlaşılabilir.
Mimikler
Sözlü iletişim kadar sözsüz iletişim de çok önemli. Mimikler, sorular karşısında adayın takındığı yüz ifadesi, yaptığı el hareketleri, bakışları önemli ipuçları içerebilir. Çok iyi geçen bir iş görüşmesinde adayın kullandığı tüm sözsüz iletişim dili aslında ukalalığa, saygısızlığa ya da uyumsuzluğa açılan ufak kapılar olarak da yorumlanabilir. Adayın dinlemediğini, soruları beğenmediğini, söylenenlere burun kıvırdığını bu şekilde anlamak çok kolay.
Yorum yapmak ister misin?