Liderlik alanının en saygın uzmanlarından Ken Blanchard, kendi deyimiyle “21. doğum gününün 51. yılında” üretmeye, paylaşmaya devam ediyor. Tüm eserlerinde paylaşım ve işbirliği kavramlarının altını çizen Blanchard’a göre bu dünyadan giderken sadece başkalarıyla paylaştığımız sevgi yanımızda olacak.
İş dünyasında “Bir Dakika Yöneticisi” isimli kitabıyla adeta çığır açan Ken Blanchard yazar, konuşmacı ve danışman olarak iş dünyasını etkilemeyi sürdürüyor. Hikayelerin gücünü kullanan, sıcak ve esprili anlatımıyla karmaşık konuları basitleştirebilen Blanchard, yüzyılın en önemli liderlik uzmanları arasında gösteriliyor. Sevgi, paylaşım ve pozitif yaklaşım kavramlarını iş dünyasının her sürecine işlemek için çalışmalar yapan efsane yazar ve konuşmacı ile, efsane kitabı “Liderlik ve Bir Dakika Yöneticisi”nin yeni Türkiye basımı öncesi konuştuk.
Türkiye’ye daha önce geldiniz mi? Ülkemizdeki iş yaşamı ve liderlik kültürü üzerine düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’yi en son 10 sene önce ziyaret etmiştim. İstanbul çok güzel bir şehir. Ziyaretim sırasında karşılaştığım iş liderleri, en iyi yönetim metotlarını öğrenip şirketlerinde uygulamak için çok heveslilerdi. Türkiye’de liderlik kültürünü tam anlamıyla anlayabilecek kadar kalmadım ancak ülkenin çok hızlı büyüdüğünü ve değiştiğini hisssetim. Tanıştığım iş liderleri hem geleneklerine bağlı, hem de yeni fikirlere açık kişilerdi.
Liderlikte son trendler neler? Liderlikte zamanla değişen bu tür “trendlerden” bahsetmek mümkün mü?
Fransızlar’ın bir sözü var: “Her şey ne kadar çok değişirse, o kadar aynı kalır.” Bu, birçok yönden liderlik için de geçerli. Örneğin son birkaç yılın en önemli trendlerinden biri, benim on yıllardır konuştuğum bir şey: İşbirliğinin önemi. Her zaman liderliğin, insanlara yaptığınız bir şey değil, insanlarla yaptığınız bir şey olduğunu söylerim. Ben buna performans ortaklığı diyorum. 1982’de yazdığım “Bir Dakika Yöneticisi” kitabımın çok önemli kavramlarından biridir.
Sizce iletişim teknolojileri liderliği nasıl değiştirdi?
Teknolojinin liderlik üzerinde çok önemli bir etkisi olduğu muhakkak. Öncelikle, bilginin bu kadar hızlı yayıldığı bir çağda, eğer kötü bir yöneticiyseniz ömrünüz çok uzun olmayacaktır. Bugün bir müşteri bir firmayla kötü bir deneyim yaşadığında bu konuda internette yazabiliyor. Çalışanlarınıza doğru davranmak bu yüzden bu kadar önemli. Çalışanlarınıza doğru davrandığınızda onlar da müşterilerinize doğru davranır. Mutlu müşteriler fanatik hayranlarınız olur ve fanatik hayranlarınız internette sizin için iyi şeyler yazar.
İş dünyası yeni nesillerin ortaya çıkardığı çatışmalarla nasıl baş edecek? Sizce gelecekte bizi bekleyen en önemli zorluklar neler?
Gelecekte şirketler için en önemli zorluk, işi yapacak kaliteli insan bulmak olacak. Günümüzde gençlerin işverenden çok yüksek beklentileri var. İçlerinde en yetenekli olanlar takım içinde değer görmek, hedefler belirlenirken söz sahibi olmak ve yeni fikirler geliştirmek istiyor. Yine burada da liderlerin gençlerle işbirliği yapması, üzerinde anlaşılmış hedefleri gerçekleştirirken onlarla birlikte hareket etmesi önemli.
Kitaplarınızda hikaye anlatmanın gücü üzerinde ısrarla duruyorsunuz. Sizin en sevdiğiniz hikayeler, roman veya filmler neler?
En sevdiğim filmlerden biri, Frank Kappa’nın “It’s a Wonderful Life” isimli filmi. Çünkü bir melek kendisine yaptıklarının herkesi ne kadar olumlu yönde etkilediğini gösterene dek kendini hiç sevmeyen bir adamın öyküsünü anlatıyor. Bence herkes bu dünyada bir fark yaratır ve bu film de bunun güzel bir örneği. Diğer sevdiğim bir film de Hayalet. Demi Moore’un kocası rolündeki Patrick Swayze öldürülür. Final sahnesinde kocasının ruhu ona geri gelir ve şöyle der: “İnanılmaz Molly, içindeki sevgiyi de beraberinde götürüyorsun.” Bu filmi seviyorum çünkü hayatta gerçekten neyin önemli olduğunu gösteriyor. Öldüğümüzde tüm malımızı mülkümüzü, statümüzü geride bırakırız. Beraberimizde götürdüğümüz tek şey, diğerleriyle paylaştığımız sevgi olur.
Seyahat etmekten hoşlanıyor musunuz? Bir şehre veya ülkeye ilk gittiğinizde mutlaka yaptığınız şey nedir?
Tabii hoşlanıyorum çünkü seyahat etmenin çok faydasını görüyorum. Her türden farklı insanla tanışıyorsunuz. Dünya gerçekten harika insanlarla dolu. Çoğunlukla bir şehre gittiğimde programım çok dolu olur ama biraz boş zamanım olduğunda hemen insanlarla bir arada olabileceğim yerlere giderim. Tanışabildiğim kadar çok insanla tanışmaya çalışırım.
Bu kadar yoğun çalışıyorken özel hayat dengesini nasıl kurdunuz?
Eşim Margie ile birlikte dengeyi yaşamımızın önceliği haline getirdik. İkimizin de etrafında iş yükümüzü hafifletecek, günümüzü planlayacak çalışanlarımız var. Dengeli yaşamlar sürmeye gerçekten inandığımız için 48 yıldır her yaz New York Skaneateles Gölü’ndeki yazlık evimize gidebiliyoruz. İki ayımızı dinlenerek, ailemizle ve arkadaşlarımızla bir araya gelerek geçiriyoruz. Aileyi hep önde tuttuk ve çocuklarımız – şu an yetişkinler ve bizimle çalışıyorlar – yaz tatillerinde aynı geleneği devam ettiriyor.
Yeni kitabınızın konusu ne olacak? İş yaşamında keşfetmek istediğiniz yeni ufuklar neler?
Yeni kitabım 2012 Şubat’ta çıkacak. İsmi “Büyük Liderler Büyür”. Mark Miller ile birlikte yazdığımız çok satan kitabımız “Sır: Büyük Liderlrin Bildiği ve Yaptığı Şeyler”in devamı olacak. Kitap, yaşamı boyunca lider olmanın dört anahtarını öğrenen genç bir iş insanını anlatıyor.
İş dünyasındaki yeni ufuklara gelince, meslektaşlarımla birlikte liderlikle ilgili öğrendiğimiz şeyleri paylaşmanın daha yaratıcı yollarını bulmak beni her zaman heyecanlandırıyor. Böylece insanlara faydalı bir şey yapmış oluyoruz. Yirmi birinci doğum günümün elli birinci yıl dönümünü kutlamış biri olarak emekli olmuyorum, yeniden başlıyorum! Sanırım bu dünyaya hizmet görmek değil hizmet etmek için geldiğinizi anladığınız an gerçekten olgunlaşmış oluyorsunuz.
“Dünyanın her yerindeki İK’cılara tek tavsiyem:
Mutlaka etkin bir performans değerlendirme sisteminiz olsun!”
Blanchard, “Türkiye’deki İK yöneticilerine, dünyanın her yerindeki İK yöneticilere verdiğim öğüdün aynısını veririm” diyor: “Şirketinizde mutlaka etkin bir performans yönetim sistemi kurun.”
Blanchard’a göre böyle bir sistem üç bölümden oluşmalı:
1) Performans planlaması: Bu noktada hedefler ve performans standartları belirlenir.
2) Günlük koçluk: Burada yöneticiler çalışanlarına hizmet eder. Gördükleri ilerlemeyi takdir eder, çabalarını doğru yöne sevk eder ve hedeflerine ulaşmaları için ellerinden gelen her şeyi yaparlar.
3) Performans değerlendirme: Burada yöneticiler ekipleriyle oturup geçmiş yıl içindeki performanslarını değerlendirirler.
“En fazla zaman günlük değerlendirmeye harcanmalı”
“Ne yazık ki yöneticiler en fazla zamanı yıllık değerlendirme için harcar” diyen Blanchard sözlerine şöyle devam ediyor: “Hedef belirlemeye gelince, birçok şirket net hedefler koyamaz. Hedef koyabilen şirketlerdeyse genellikle yöneticiler bu hedefleri dosyalayıp kaldırır. Yılın sonundaki performans değerlendirmesine kadar hedeflere bakmazlar. O yüzden direkt raporlara bağlı kalırlar. Çoğunlukla çalışanlarını çan eğrileri gibi yöntemlerle ayrıştırmaya çalışırlar. Ne yazık ki en az zaman günlük koçluk kısmına harcanır. Oysa bu, sonuç almanın ve insan tatmini yaratmanın en önemli kısmıdır.”
“Yöneticiler çalışanlara yardımcı olmalı”
“İnsanları kazanmaya hazırlamalısınız” diyor Blanchard ve devam ediyor: “Helping People Win at Work isimli kitabımızda Garry Ridge ile birlikte bu konuya değindik. Etkin bir performans değerlendirme sisteminde, hedefler, amaçlar ve performans standartları bir kez oturtulduktan sonra yöneticiler enerjilerinin büyük bir kısmını insanlara, hedeflerini gerçekleştirmede yardımcı olarak geçirirler. Böylece yıllık performans değerlendirmesi geldiğinde hepsi A alırlar.”
Kitapları 25 dile çevrildi, 18 milyon sattı
Spencer Johnson ile beraber yazdıkları ve basımından itibaren en çok satanlar listesinin değişmezlerinden olan Bir Dakika Yöneticisi (The One Minute Manager) kitabı günümüze kadar 13 milyon adetten fazla sattı. Yazar Ken Blanchard’ın Fanatik Müşteriler, Gung Ho!, Whale Done! ve Bir Dakika Yöneticisi serisinin diğer kitapları ile beraber 25 dilde basılan toplam kitap satışı 18 milyon adede ulaştı. Amazon’un tüm zamanların en çok satan 25 yazarı listesindedir ve Accenture Şirketi’nin Stratejik Değişim Enstitusü’nce, dünyamızın gelmiş geçmiş en büyük 50 düşünce lideri – yönetim gurusu arasında gösterildi.
Yönetim ve liderlik, insan kaynakları, eğitim, hitabet alanlarındaki katkılarından ötürü, Grand Canyon Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi’ne adı verilen Ken Blanchard, aynı zamanda çeşitli üniversite, dernek ve basın organlarınca pek çok plaket, paye ve ödüle layık görüldü.
New Jersey’de doğan, lisans ve doktorasını Cornell Üniversitesi’nde, master derecesini Colgate Üniversitesi’nde tamamlayan Ken, halihazırda San Diago Universitesi’nin Yönetici Master Programı’nda, liderlik eğitimleri veriyor. Ken, aynı zamanda mezun olduğu Cornell Üniversitesi’nde mütevelli heyeti üyesi ve misafir profesör olarak da görev yapıyor.
Dr. Ken Blanchard, eşi Margie Blanchard ile birlikte 1979’da kurdukları uluslararası eğitim ve danışmanlık firması The Ken Blanchard Companies’in Şeref Başkanı.
Yorum yapmak ister misin?