Gündemimiz kriz. Hepimiz bir şeyler bekliyor, hazırlık yapıyoruz. Peki bir yönetici, kararların en zorunu uygulamak zorunda kaldığında buna kendini nasıl hazırlamalı?
Dünyası başına yıkılmış gibiydi. Düşünemiyordu bile. Rüyada gibi yürüdü. Neler olduğunu anlamaya çalışan iş arkadaşlarının yüzlerine baktı, ne söyleyecekti şimdi onlara? Yönetim toplantısından çıkan sonucu nasıl anlatacaktı bu insanlara? Şirket inanılmaz zarar etmeye başlamıştı. Bırakın bütçenin tutturulmasını, bu kadar zarar ve nakit sıkıntısı ile şirketin daha ne kadar yaşayacağı meçhuldü… Bu krizde kredi bulmak da neredeyse imkansızdı. Yaptıkları bütün çalışmalar ve tahminler şirketi yaşatmanın tek yolunun küçülmek olduğunu gösteriyordu. Her departmandan belirli sayıda çalışanın işten çıkarılması gerekiyordu. Çevresine baktı: peki ama bugüne kadar beraber çalıştığı, ailesinden ve arkadaşlarından daha çok gördüğü bu insanlara ne diyecekti? Nasıl anlatacaktı onlara işten çıkarıldılarını? Ya onlar nasıl başa çıkacaklardı işlerini kaybetmenin getirdiği zorluklarla?
Kriz geliyor mu?
Ortalık toz duman… Ekonomik kriz geldi geliyor derken önce Amerika arkasından da Avrupa tam ortasına düştü bankacılık sektöründe başlayıp reel sektörle devam eden mali krizin. İnsanlar panik halinde… İşlerini kaybetme tehlikesi yaşayan binlerce çalışan var. Dünyanın en büyük şirketleri bir şekilde küçülme yoluna gitme kararı aldı. Kimisi zaten üretimi kıstığı için bir kısım mavi yakalı çalışanını işten çıkardı bile. Yapılan çalışmalar ve tahminlerde 2008 ve 2009 yıllarında New Yorkta toplam 165.000 kişinin, Londra’da ise 62.000 kişinin işini kaybedeceği öngörülüyor.
İster profesyonel çalışalım, ister kendi işimizin başında olalım yurtdışında yaşananların ağzımızda bıraktığı tat son derece acı. Aklımızda hep bir soru:Biz neler yaşayacağız? Türkiye de, yavaş yavaş hissetmeye başladı o gerginliği. 2001 yılında yaşadığımız korkunç ekonomik krizin sonuçlarını hatırlayalım. Kaç kişinin işini kaybettiğini… Amacım felaket haberleri vermek değil, sadece hazırlıklı olmaya davet etmek şirketleri ve çalışanları. Ülkemizin yakınına bile uğramasını istemeyeceğim bu ekonomik kriz, iş dünyasının da ortaya koyduğu gibi ülkemizi mutlaka ziyaret edecek. Şiddeti konusunda farklı görüşler olmasına rağmen yine de işsizliğin artması bekleniyor. Pek çok şirketin küçülmeye gitmesi bekleniyor. Çalışanların işlerini kaybetmeleriyle sonuçlanacak süreçlerden bahsediliyor. Belki de bir süre sonra birilerine işten çıkarıldılarını söylemek zorunda kalabilirsiniz… Ya da, Allah göstermesin, ama belki erken emeklilik/işinizi kaybetme durumu ile karşı karşıya kalabilirsiniz… Bu durumda eğer işverensek kendimize şu soruları sormamız gerekiyor: Bu işi en az hasarla nasıl yapabiliriz? Çalışanlarımızı işten çıkarırken, hem gidenlere hem kalanlara zarar vermemek için neler yapmalıyız? Ya da nelerden kaçınmalıyız? Eğer işimizi kaybediyorsak, bunun üstesinden nasıl gelebiliriz? Belki de öncesinde başka bir soruyu cevaplamamız gerek: İşten çıkarılmamak için yapabileceğim neler var?
Neden küçülme?
Dünyanın her yerinde genellikle ekonomi bozulunca, talep düşüp sabit giderleri karşılamak zorlaşınca, şirketleri yönetenler gelirleri artırmak için inovasyonu bir yöntem olarak kullanmak, yeni pazarlar bulmak, ürünlerini farklılaştırmak, markalaşmak, ya da iş yapış sistemlerini değiştirmek yerine; kar/zararı ellerine alıp, hangi gideri nasıl ve ne kadar kısabileceklerine bakarlar. Önce eğitim gibi önemsiz(!) olduğu düşünülen bütçeler kesilir, sonra bir takım idari giderler ve sonunda işten çıkarma yöntemiyle üretim giderlerini ya da genel yönetim giderlerini düşürmeye karar verirler. Bunun yanlış olduğunu iddia etmiyorum, diğer taraftan bu çözüm yöntemine başvurmadan iyice düşünülmesi, başka yollar aranması gerektiğini söylemek istiyorum. Mutlaka yapılması gerekiyorsa da, planlama ve uygulama sürecinin önemini vurgulamak ve küçülme –işten çıkarma- konusunun insani boyutu üzerinde durmak istiyorum.
Kim söyleyecek?
Bir çalışana işten çıkarıldığını söylemek; hele ki o kişinin performansı ya da davranışlarından bağımsız sebeplerle; bir yöneticinin en zor görevlerinden biridir. Yapılması gereken bir iş var ve tabii ki sonuçta o yöneticinin bu sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor. O kişi de bunun bilincindedir… Ayrıca şirketin yaşaması için yapılması gerekenin bu olduğunu da biliyor ve hatta belki bu kararın çıkmasında onun da payı var. Yine de yaşamını bu işten kazandığı maaş ile sürdüren o kişiye bakarken çok da rahat olamaz… ve zaten olmaması da gerekir. Ayrıca bu sürecin sonunda kötü adam olmak durumunda kalacaktır. Kendisine duyulan bir öfke ve güvensizlik ile geride kalanları yönetmek ve çok zor olan bir dönemde şirketi yaşatmak için üzerine düşeni yapmak zorunda kalacaktır.
Bu durumda hem bu süreci doğru yönetebilmek, hem de kişinin kendisine ve karşısındakine en az hasar vererek idare edebilmesi için mutlaka profesyonel bir destek alınması önerilmektedir. Eğer bu mümkün değilse, o zaman bu süreç İnsan Kaynakları Departmanı’ndan, bu konuda deneyimli kişilerle birlikte yönetilmeli. Başarısız bir işten çıkarma sürecinin, şirketin ve yönetim kadrosunun itibarını sarsacağını da unutmamak gerekir.
Gidenlere ne olacak?
İşten çıkarılıyor olmak, hele de yeni bir iş bulmanın hiç de kolay olmadığı bir ortamda, kişinin başına gelebilecek en kötü olaylardan biridir. Ama dünyanın sonu da değildir. Yaşam herşeye rağmen devam eder. Bu konuda neler yapmak gerekir, nelere dikkat etmek lazım; gelecek ay inceleyeceğiz.
Şirketin küçülme/işten çıkarma durumunda bir sosyal sorumluluğu da vardır. Öncelikle işten çıkaracağı çalışanların, elindeki imkanları kullanarak, başka yerlerde işe yerleştirilmeleri için çalışmalar yapmak önemlidir. Onların işten kendilerini ve ailelerini makul bir süre idare edebilecekleri birer paketle göndermek hem istemeyerek çıkarılmak zorunda kalınan eski çalışanlara karşı şirketin sorumluluğudur. Kamuoyu nezdinde de işten çıkarma esnasında insanları mağdur etmemek, şirketin itibarını korumak açısından önemlidir. Diğer taraftan bu kişilere özel koçluk/danışmanlık hizmetleri aldırmak da şirketin sağlayabileceği diğer bir ek faydadır. Hep hatırlanması gereken ise, bugün bir başkasının başına gelen yarın sizin başınıza gelebilir. O yüzden kendinize nasıl davranılmasını isterseniz, bu süreçte gidenlere de aynı şekilde davranmanız gerekir.
Ya kalanlar…
Her küçülme ya da çalışan sayısının azaltılmasından sonra şirket yönetimlerinde ya da hisse sahiplerinde kalanların hala bir işleri olduğu için minettar olması gerektiği düşüncesi vardır. Bu yüzden de genellikle sistemi değiştirmek yerine aynı sistemi daha az kişiyle yürütmeye çalışmak başka bir deyişle gidenlerin işini kalanlar arasında paylaştırmak genellikle başvurulan yöntemdir.
Oysa ne büyük bir yanılgıdır bu!…
Geride kalanlar çok zor bir dönemden geçmişlerdir. İçlerinde birikmiş bir öfke, stres, yaşanan belirsizlik döneminin neden olduğu kaygı ve son derece ciddi bir karamsarlık yaşamaktadırlar. Ayrıca çalıştıları şirkete ve yöneticilerine karşı büyük bir güvensizlik içindedirler. Bir başka işten çıkarma dalgası olmayacağının garantisi olmadığını ve ne yaparlarsa yapsınlar sonuçta isimlerinin o listede olabileceği korkusu ile gerginlik yaşarlar. Potansiyellerini kullanabilmeleri, enerjilerini işe odaklayabilmeleri için kesinlikle desteğe ihtiyaçları vardır.
Yeni duruma adapte olabilmeleri, işlerine dört elle sarılabilmeleri için öncelikle şirketin alması gereken bir takım önlemler vardır. Öncelikle güveni tekrar kazanmak gerekir ki bu da açık iletişimle sağlanabilir. Mümkün olduğunca şeffaf olmak, yeni hedefleri, aksiyon planlarını çalışanlarla paylaşmak gerekir. Onlara yatırım yapmak da güvenlerini sağlamak için iyi bir yöntem olarak kullanılabilir. Bu durumda özellikle iyi birer takım olmalarını sağlama için takım koçluğu aldırmak gerekebilir. Kalanların mutlaka motive edilmesi şarttır. Aksi takdirde şirket yönetimi karşısında, eskisinden daha çok hata yapan, daha fazla zaman harcadığı halde daha zor iş yetiştiren, konsantrasyon sorunu yaşayan çalışanlar bulur ne yazık ki…
Herşey insan için…
Unutmamak gerekir ki çok sancılı bir süreçtir bu. Yaşayanlar çok iyi bilir; hem kararı veren ya da uygulayan yöneticiler üzerinde, hem işten çıkartılan hem de geride kalan çalışanlar üzerinde etkileri olan bir süreçtir… Yönetmek kolay değildir, planlama ,yürütme ve sonrasındatoparlanma süreçlerini çok iyi düşünüp, gerekli önlemlerin alınması gerekir… Şirketler önemlidir… İşin yürümesi önemlidir… Sistemin çalışması önemlidir… Ama unutmamak gerekir ki aslında hepsi insanlar içindir…
Kariyer Dergi Kasım 2008
Yorum yapmak ister misin?