Bosch Türkiye, çalışanlarının kariyerine yön vermek ve gençlere ulaşmak için birçok projeyi uzun yıllardır beraber yürütüyor. Bosch Türkiye Temsilcisi Steven Young da Genel müdür ile yaşam koçluğu, Bosch Juniours Projeleri ve Teknik Mesleki Eğitim Merkezi’nde yapılan çalışmalarda sık sık çalışanlar ve öğrencilerle bir araya geliyor.
Kendisiyle gerçekleştireceğimiz özel röportaj için ofisinde bizi ağırlayan Bosch Türkiye Ceo’su Steven Young, akıcı ve düzgün Türkçesiyle bizi şaşırtıyor. Annesinin Türk, babasının Avustralyalı olduğunu öğreniyoruz. Bosch Türkiye Temsilcisi Steven Young, Avustralya’nın Wollongong Üniversitesi’ndeki mühendislik fakültesinden mezun olduktan sonra, Sydney Teknoloji Üniversite’sinde ve ardından Avustralya Yöneticilik Enstitüsü’nde eğitimine devam etti. Young’ın Avustralya Deakin Üniversitesi’nden “Yönetim” alanında lisansüstü derecesi de var.
Steven Young, 1988 yılında Avustralya Mannesmann’da özel proje mühendisi olarak başladığı kariyerini, 1994 yılına kadar aynı şirkette, Almanya dahil, çeşitli pozisyonlarda üstlendiği görevlerle sürdürdü. 2011’de halen sürdürmekte olduğu Bosch Türkiye Temsilciliği ve Bosch Sanayi ve Tic. AŞ Genel Müdürlüğü görevine atandı. Eğitim ve kariyer gelişimi konusunda çalışanlarını desteklediklerine değinen Young, üniversite ve lise öğrencilerine yönelik projelerde de yer aldıklarını belirtiyor.
Türk iş hayatını ve çalışanlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ekonomisinin gelişmesine paralel olarak Türk şirketleri, gün geçtikçe küresel pazarda gücünü artırıyor. Türk markaları da dünyada tüketicilerin tercih ettiği markalar haline geliyor. Genç nüfusun çok fazla olduğu Türkiye’de gençlerin iş dünyasına yoğun katılımıyla işgücü de gittikçe gençleşiyor. İyi eğitimli, yeniliklere açık, özgüvenli ve teknolojiyle dost çalışanların, şirketlerin başarısını ve küresel çapta rekabet gücünü daha da artıracağına inanıyorum. Biz Türkler, esneklik ve yaratıcılık konularında gerçekten çok başarılıyız. Bir işe başlarken büyük heyecan duyuyoruz. Bosch’ta da Türkler ve Almanlar birlikte güçlü bir takım oluşturuyor; çok verimli çalışıyor. Bu sayede başarımızı sürdürülebilir kılıyoruz.
Çalışanlarınıza yönelik İK politikaları içinde sizce en önemlisi hangisi?
Bosch’ta hayata geçirilen “Kariyer Gelişimi ve Yetenek Yönetimi Programı”nı, son dönemde başlattığımız en önemli uygulama olarak sayabilirim. Bu programla şirketimizi geleceğe taşıyacak genç çalışan ve liderlerden oluşan güçlü bir organizasyona sahip olmayı hedefliyoruz. Son yıllarda özellikle genç ve potansiyel çalışanlarımızı, erken yaşlarda global kapsamda uyguladığımız liderlik gelişim sürecimize dahil edip, kariyer gelişimlerini desteklemeyi amaçlıyoruz. Şirketlerin yönetici ve çalışanlarında sadakat sağlayabilmelerinin en önemli kriterinin, karşılıklı fayda ve memnuniyetin sağlanabilmesi olduğuna inanıyorum. Bu anlayıştan hareketle firma sadakatinin oluşabilmesi adına çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Aslında en önemli nokta, çalışanların şirketlerine olan güvenlerinin tam olması.
Siz ve ekibiniz hangi yöntemlerle başarıyı yakalıyorsunuz?
Çalışanlarımız en önemli paydaşlarımız. Çalışanın özelliklerine, isteklerine ve hedeflerine uygun görevler sunmaya çalışıyoruz. Şirket ve çalışan hedeflerinin aynı paralelde olması gerektiğine inandığım için de çalışanların gelişimine büyük önem vererek, bunu sağlayacak uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bu uygulamalar da çalışanlarımızın yetkinliklerini kullanabilecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam yarattığı için mutlu çalışmalarını ve başarılı olmalarını sağladığına inanıyorum. Başarımızın bir diğer püf noktası da çalışanlarımıza verilen inisiyatiftir. Çalışanlarımız, işlerinin asıl sahibinin kendileri olduğunu bilirler; yetki ve sorumluluklarını yerine getirerek, ekibin ve şirketin başarısında itici gücü olarak görev alırlar.
Şirketinizde çalışanları nasıl motive ediyorsunuz?
Hem kendim hem de çalışanlarım açısından iş ve özel hayat dengesine özen gösteriyor; çalışanlarımızın aile yaşantısına saygı duyuyorum. Bosch’ta kariyer ve ev hayatı arasında bir dengenin kurulmasını destekliyor ve aynı zamanda ailevi sebepler için kullanılan izinlerin önemine saygı gösterilmesi üzerine odaklanıyorum.
Özellikle çalışanlara ve öğrencilere yönelik projelerinizden bahseder misiniz?
“Bosch Juniors” adını verdiğimiz, öğrencilere yönelik kapsamlı bir oryantasyon ve eğitim programımız var. Şu anda 80 öğrencimiz bulunuyor ve yaz döneminde bu sayı artıyor. Üniversite öğrencileri ikinci sınıftan itibaren aramıza katılıyor ve iş hayatına hazırlanmalarına ve kariyer planlamalarına destek oluyoruz. Ben de bu programla yakından ilgileniyor ve öğrencilerle bir araya geliyorum. Bahsetmek istediğim bir diğer programımız ise Genel Müdür ile Yaşam Koçluğu. Bu doğrultuda gerek şirket içinde gerekse üniversitelerde öğrencilerle bir araya geliyorum. Bu programdaki amacımız, potansiyel ve mevcut çalışanlarımızla benim aramdaki iletişimi ve işbirliğini artırmak. Kişisel gelişim süreçlerine bizzat dahil olmak.
Üniversiteleri de sıkça ziyaret ediyorsunuz…
Türkiye’nin belirli üniversitelerinde düzenlenen kariyer günlerinde öğrencilerle buluşuyor, onları Bosch ailesine katılmaya davet ediyorum.
Çalışanlarınızla iş dışında vakit geçiriyor musunuz?
Arkadaşlığa ve beraberliğe çok önem veriyorum, “Fun at work” aktiviteleri gerçekleştiriyoruz. Aile piknikleri ve yılsonu partileri düzenliyoruz. Çalışanlarımıza yönelik olarak bizzat tarafımdan düzenlenen liderlik seminerleri gerçekleştiriyoruz. Bu seminerlerde hem deneyimlerimizi hem de dünyadaki son trendleri arkadaşlarımızla paylaşıyorum. Çalışanlarımız ise talep, beklenti ve önerilerini direkt olarak genel müdüre iletme fırsatı yakalıyorlar. Her birimiz Bosch ailesinin üyeleriyiz ve fikirlerini paylaşmak isteyen veya herhangi bir sorunu dile getirmek isteyen ailemizin her üyesine kapım açık.
İş özel hayat dengesini kurabiliyor musunuz?
Günde ortalama 14 saat çalışıyorum, ancak teknoloji sayesinde artık 7/24 işimle ilgilenebiliyorum. Elbette bunu yaparken iş-özel yaşam dengesini tutturmaya çalışıyorum. Yaptığım her işi tam yapmak prensibimdir, dolayısıyla çalışırken kendimi tamamen işime veririm. Ancak hobilerimin de hakkını vermeyi seviyorum. Denizcilik, golf, doğa gezisi ailemle birlikte yapmayı sevdiğim hobilerim arasında… İş-özel yaşam dengesi için hobilerimi sevdiklerimle birlikte gerçekleştirmeyi tercih ediyorum, hobilerimin bana kattığı en büyük değer bu.
Tatillerinizi nerede geçiriyorsunuz?
Türkiye’de Ege sahillerine hayranım. Datça favorimdir. Akvaryum kadar berrak ve doğa harikası olan koylar, kendimi yeniden doğmuş gibi hissettiren özelliklere sahip. Denizcilik olduğu için ailemle birlikte tekneyle tatil benim için son derece tatmin edici. Ben aynı zamanda Avusturalyalıyım ve Sidney de en sevdiğim şehirlerdendir. Önümüzdeki sömestır tatilinde çocuklarımla birlikte Sidney’e gideceğiz.
Türk yemekleriyle aranız nasıl?
Fevkalade iyi. Türkiye’ye geldikten sonra gardrobımı tamamen yenilemek durumunda kaldım. Hiç pişman değilim.
Sinemada izlediği son film: Skyfall
En son izlediği tiyatro oyunu: Richard III
Son okuduğu kitap: Ali Saydam’ın “Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir”
En sık dinlediği albüm: Dire Straits Grubu’nun tüm albümleri
En çok kullandığı internet sitesi: Wikipedia.
Favori mekanları: İstanbul’da Poseidon Bebek, İTO ve Cemile Sultan Korusu
Hayranlıkla bağlı olduğu şehirler: Sidney ve İzmir
Tuttuğu takım: Fenerbahçe
Favori yemekleri: Erzurum cağ kebabı ve künefe
Yorum yapmak ister misin?