Deniz Memelileri Uzmanı Richard O’Barry

Richard O’Barry yunuslarla geçen yaşamında madalyonun iki yüzünde de yer alan biri. O, tüm dünyanın sevdiği TV dizisi karakteri, yunus Flipper’ın eğitmeniydi. Flipper’ın intiharı, onu bambaşka biri yaptı. Eskiden yunusları yakalayıp onları eğiten O’Barry, 38 senedir yunusları rehabilite edip, gerçek yuvalarına, denizlere dönmelerini sağlıyor.
 
1960 yılında dünyada sadece 3 tane yunus parkı vardır. Bunlardan biri de Richard O’Barry’nin çalıştığı Miami Seaquarium. O’Barry’nin deyimiyle o yıllarda bir yunus terbiyecisi olmak için gerekli olan tek şey mayonun içerisinde güzel görünmektir. Araştırma ve eğitime gerek yoktur. O’Barry de bir yunus eğitimcisi olur ve 10 sene boyunca Avrupa ve Güney Amerika’da açılacak yeni yunus parkları için 100’den fazla yunus yakalar. Daha sonra 60’lı yıllar boyunca çok ünlü olan ve hala birçok ülkede gösterilen televizyon dizisi Flipper için çalışmaya başlar ve dizi için 5 yunus eğitir. Dünyanın en çok kazanan hayvan terbiyecisi olmuştur. Ancak  Flipper rolünde oynayan yunus Cathy de bilinçli bir şekilde solumayı bırakarak intihar eder. Burada önemli bir ayrıntı vermek lazım; yunusular içgüdüsel değil bilinçleriyle soluk alan memelilerdir. O’Barry, Flipper’ın, kollarında, gözlerinin içine baka baka öldüğünü söylüyor. İşte o dakikadan sonra O’Barry’nin yaşamı değişir. Artık madalyonun öteki tarafına geçme vakti gelmiştir. 1970’ten sonra O’Barry dünyanın en önemli hayvan hakları savunucularından biri haline gelir. Yunuslarla ilgili pek çok projede yer alır. Dünyanın en iyi esir yunus rehabilitasyon uzmanı olur. O’Barry şu an Earth Island Enstitüsü’nde Deniz Memelileri Uzmanı olarak görev yapıyor. Aynı zamanda Save Japan Dolphins projesinin direktörü olarak Japonya Taiji’de yenmek üzere katledilen ve şov akvaryumları için yakalanan yunusları kurtarmaya çalışıyor. Zaten üzücü olan bu durumun daha da rahatsız edici tarafı ise bu yunuslardan birkaç tanesinin Türkiye’ye şovlarda kullanılmak üzere gönderiliyor olması. O’Barry bize yunuslarla geçen sıra dışı yaşamının hikayesini anlattı.
 
Dünyanın en çok kazanan hayvan terbiyecisiyken, Flipper’da oynayan yunus Cathy’nin ölümüyle bütün hayatınız değişti. Cathy’ye gerçekten ne oldu da bu büyük kararı aldınız?
Cathy intihar etti. Artık yaşamaktan yorulmuştu ve kendini öldürdü. Ben de işte o anda bu sektörde çalışmayı bıraktım. 1970 Nisan ayından itibaren Flipper dizisi için ne yaptıysam tam tersini yapmaya çalıştım. Yunusları yakalamaya ve onları eğitmeye alışmıştım. Ama bugün onları eğitmek adına hiçbir şey yapmıyorum ve onları ait oldukları yere, denizlere bırakıyorum. İsteseydim, bu sektörde çalışmaya devam edip, yılda birkaç milyon dolar kazanabilirdim. Ama o zaman geceleri uyuyamaz bir hale gelirdim. 
TV dizisi Flipper için “Hem yunusların başına gelen en iyi, hem de en kötü şeydi” diyorsunuz? Neden?
Televizyon karakteri Flipper insanların yunuslar hakkında bilgi sahibi olmasını ve onların farkına varmasını sağladı. Bu iyi bir şeydi. Ama aynı zamanda milyar dolarlık esir yunus endüstrisini de yarattı. Bu, bu işteki insanların yunusları kullandıkları ve sanki onları koruyormuş gibi davrandıkları bir sektör. Aslında her şey parayla ilgili.
 
İşinizi bırakınca neler yaptınız? Yeni hayatınıza nereden başladınız?
Yunus yakalamayı bıraktım. Yunus parklarını protesto etmeye başladım. Bazen gece yarılarında esir yunusları kaçırmak için parmaklıkları kestiğim de oldu. Potansiyel müşterilere “Esir şovlarına bilet almayın” mesajını vermek için gidebildiğim kadar okula gittim ve konferanslar verdim. Bu konuyla ilgili “Bir Yunusu Özgür Bırakmak ” (To Free a Dolphin) ve “Yunus Gülümsemesinin Ardında” (Behind the Dolphin Smile) adlı iki kitap yazdım. Ayrıca 24 yunusu kurtardım, rehabilite ettim ve doğal yaşamlarına bıraktım. Bunlar Brezilya, Guatemala, Haiti, Bahama Adaları, Kolombiya, Nikaragua ve Amerika’da gerçekleşti. Bu özgür bırakma projelerini Youtube’dan izleyebilirsiniz.
 
Şov yunuslarını kurtarmak için çalışıyorsunuz. Oysa ki şovları izleyen insanlar onları mutlu olarak görüyor. Sizse mutlu olmadıklarını söylüyorsunuz. Neden?
Bir yere hapsedilmiş olmak, tamamiyle doğaya aykırı bir şey. Yunuslar özgürce yüzen, büyük bir beyne sahip ve kendilerinin farkında olan memeliler. Asıl problem acının ve eziyetin onların o gülen suratlarıyla maskelenmesi. Yunusun gülermiş gibi görünen yüzü, onları suni deniz suyuyla doldurulmuş beton havuzlarda mutlu gibi gösteren bir illüzyon aslında. Beslenmek için aptalca yunus hareketlerini yapmaya zorlanmak normal bir şey değil. Son derece sıkıcı bir durum. Aslında yunusların ölümüne neden oluyoruz.  
 
İnsanlar yunusları izlemek ve onlara dokunmak istiyorlar. Sizse yunus akvaryumlarının kapatılması için uğraşıyorsunuz.  
Bir yunusu terbiye etmek için ne gibi methodlar kullanılıyor?
Yunuslar işbirliği yapana kadar yemekleri kısıtlanarak eğitiliyorlar. Buna “Yemek Kesintisi” deniliyor. Ama sektör bu gerçeği saklıyor. Hatta bunu ödül yemek veya pozitif ödül olarak anıyor ve olumlu bir şeymiş gibi gösteriyor. Eğer yunus işbirliği yaparsa, eğitmeni ona “Doğru yaptın” anlamında bir ıslık çalıyor. Böylece yunus yemek verilerek ödüllendiriliyor. Eğer yunus işbirliği yapmazsa ne ıslık çalınıyor, ne de yemek veriliyor. Hayvanat bahçesindeki diğer hayvanlarda bu yöntem uygulanmıyor ama yunuslar yemekleriyle kontrol ediliyorlar. Bu sektör bunu inkar ediyor, ama gerçek bu. Yunusların gözünden esir tutuldukları yapay tesisleri görmemiz lazım. Kendi gözümüzden değil. Eğer bunu yapabilirsek, onların özgür olmaları, kapalı tutulmamaları gerektiğini de anlayabiliriz. Çoğu, beton ya da çelikten yapılmış haznelerde yaşıyor.
 
Yunus destekli terapilerin bazı hastalıklara iyi geldiği söyleniyor? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yunus destekli terapi programları bir düzmeceden ibaret. Bu bence yasadışı olarak sayılması gereken bir uygulama. Eğer yunuslar insanları iyileştirebilselerdi, bu benim hayatım boyunca yaptığım iş olurdu. Her şey parayla ilgili. Bazı insanlar umutları kırılmış ebeveynleri bu konuda kullanıyorlar. Bu etik olmayan bir davranış.

Siz aynı zamanda dünyadaki en iyi esir yunus rehabilitasyon uzmanısınız. Onları özgür bırakmadan önce ne tür bir rehabilitasyon uyguluyorsunuz? Şov dünyasındaki yunuslar ve katil balinalar serbest bırakılırlarsa, doğal yaşamlarına adapte olabilirler mi?
Evet, kesinlikle. Birçoğu yeniden özgür olabilir. Ama hepsi değil. Bu da bizim onlara ne yaptığımızla ilgili bir şey. Esir tutulan katil balinalar ve yunuslar rehabilite edilerek tekrar doğal ortamlarına geri dönebiliyorlar. Ama yakalanmış bir yunusu rehabilite ederken çok ciddi ve sıkı bir yol izlemek gerekiyor. Aslında asıl problem bizim onlara ne öğrettiğimizle ilgili. Ve ilk yapılacak iş de onlara daha fazla bir şey öğretmemek. Onlara ne öğrettiysek unutmalarını sağlamalıyız. İnsanlar onlara nasıl halkalardan atlamayı öğrettiysek vahşi yaşamda yaşamayı da aynı şekilde öğrettiğimizi sanıyor. Ama bence doğal yaşamlarında yaşamalarını öğretmek mümkün bir şey değil. Doğanın onlara kendi dersini vermesini izlemeliyiz. Bizim yaptığımız bir iyileştirme sanatı, bilim değil. Her gün onları izlediğimizde öğrendikleri şeyleri yavaş yavaş unuttuklarını görüyoruz ve bir gün bakıyoruz ki önceki eğitimleri tamamiyle silinmiş. O zaman artık hazır olduklarını anlıyoruz. Ben bu süreçte onlarla yaşıyorum. Her atlayışlarında, her balık yiyişlerinde, suyun yüzüne her çıkışlarında, her nefes alışlarında onlarla birlikteyim. Onlar ise benim orada olduğumu bilmiyorlar. Onlara göre ben tapınağın kenarındaki bir mangrov ağacı, banktaki bir çalı, tek bacak suda gezinen bir balıkçılım. Sağlıklarının vahşi yaşama uyup uymayacağını kontrol ediyoruz. Vahşi yaşama taşıyacakları bir hastalıklarının olmadığından emin oluyoruz. Rehabilitasyonun son aşamasında olabildiğince onlardan uzak durmaya çalışıyorum. Onlara yemek verirken siyah camlı gözlüklerimi takıyorum. Böylece göz kontağı sağlamıyoruz. Onlarla konuşmuyorum. Gizlice tenteme çekilip göbek bağlarının ne zaman kesilebileceğini anlamaya çalışıyorum. Beni veya herhangi başka bir insanı düşünmedikleri zamanın, bir yunus gibi yaşamaktan başka bir şey düşünmedikleri o zamanın ne zaman olacağına karar vermeye çalışıyorum.
 
Yunusların doğal yaşamlarında onlarla yüzme programları uygulanıyor. Sizce yunuslarla insanlar arasındaki ilişki için bu iyi bir şey mi?
Evet bu güzel bir şey. Ben bunu her zaman yapıyorum. Tabii rehberlerinizi izlemelisiniz, onları dinlemelisiniz. Çünkü böylece yunusların bölgelerine izinsiz girmemiş olursunuz.
 
Şu an Japon yunuslarının katliamıyla ilgili bir proje yürütüyorsunuz. Bu projeden biraz bahsedebilir misiniz?
Şu an dünyadaki en büyük yunus katliamını durdurmak için uğraşıyoruz. 20 binin üzerinde yunus insanlıktan uzak bir şekilde öldürüldü. Yunus avcılarından yunuslarla yüzme programları, yunus destekli terapi programları ve yunus parkları için yunus yakalamaları isteniyor ve paralar ödeniyor. Bu devam ettikçe esarete dayalı bu sektör yunus kıyımını da beraberinde getiriyor. Japonya Taiji’de yakalanan 10 yunus da şov dünyasında kullanılmak üzere Türkiye’ye gönderildi. Daha fazla bilgi için www.SaveJapanDolphins.org bakabilirsiniz.
 
Bazıları yunusların yenilebilecek bir hayvan olduğunu, kimsenin onlara ne yiyip ne yemeyecekleri konusunda karşı çıkamayacağını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Evet bu doğru. Biz Japonlara ne yiyeceklerini ya da ne yemeyeceklerini söylemiyoruz. Biz sadece onlara bilmedikleri şeyleri gösteriyoruz. Yunus eti yüksek derecede toksik içeriyor. Yunus etinde cıva oranı çok yüksek. Bu da insanlar için son derece tehlikeli. Japon hükümeti ve medyası yunus ve balina hikayelerini tüm gerçekçiliğiyle yansıtmıyor. Bu medya karartması aslında ciddi bir problem. Peki Japon halkı, hükümetin ve medyanın bu sansürü sürdürdükleri sürece, cıva yüklü yunus etini tüketip tüketmemek konusunda nasıl doğru bir karar verecek?
 
İnsanlar yunusları korumak için neler yapmalılar?
Tutsak yunusların yaptıkları şovlar için bilet almayın. Eğer Japon Yunus Katliamını durdurmayı desteklemek istiyorsanız www.SaveJapanDolphins sitesinden Take Action bölümüne tıklayın.
 
Hayatınızı yunuslarla geçirmiş bir kişi olarak pek çok anınız olmalı.
En güzel anılarım Guatemala, Nikaragua, Haiti, Bahama Adaları ve Brezilya’nın ormanlarında gerçekleşti. Onları kurtardıktan sonra, özgür bırakmadan önce iyileşmelerini sağlamak amacıyla buralara getirdik. O yunusların, hayatlarını tekrar kendi kontrolleri altına almalarını, özgürlüğe yüzmelerini izlemek bizim için en büyük ödül. Bunun gibi başka bir şey yok. O günler çok sakin ve huzurlu günlerdi. En iyi hatıralarımı o günlerde yaşadım. 
**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.