Aşırı detaycı yönetim veya müdahaleci yönetim gibi terimlerle Türkçeleştirilen mikro yöneticilik, onlarla çalışan kişileri demotive ederek yaratıcılıktan uzaklaştırıyor. Peki, nedir bu mikro yöneticilik?
İş yerinizde sizi en çok rahatsız eden etken ne? Cevabınız ofis ortamının sıcak-soğuk olması ya da işlerin yoğunluğuysa inanın daha büyük sorunlar var! Giderek adını daha fazla duyduğumuz bir yöneticilik eğilimi olan mikro yöneticilik, çalışanların en büyük kabuslarından biri haline gelmiş durumda. Hatta kimilerine göre bir hastalık olarak addedilen bu kontrolcü tutumun sahipleri de “mikro yönetici” olarak anılıyor.
Mikro yönetici kimdir?
Astlarının yaptığı her işe müdahale etme alışkanlığını benimseyen bu yöneticilerin özelliklerinden bahseden İnsan Kaynakları Uzmanı ve Kariyer Koçu Selin Yetimoğlu, onları “aşırı detaycı, kontrolcü ve uçta” olarak tanımlıyor. Çalışanların verdiği her karar üzerinde sürekli fikir yürüttüklerini belirten Yetimoğlu, mikro yöneticileri “Sorumluluk kabul etmez, hesap vermeye yanaşmaz ve kendi hatalarını yükleyecek günah keçileri yaratırlar. Kişileri nadiren geliştirirler. Yaratıcılıklarını teşvik etmek yerine sonuçları kontrol etmeyi yeğlerler” olarak anlatıyor. Proje Yönetim Danışmanı Savaş Şakar ise mikro yöneticileri balık tutmayı öğretmektense kendi tutmayı yeğleyen kişilere benzetiyor. Şakar, işlerin kendi bakış açısı ve yöntemiyle başarılacağına körü körüne inanan ve çoğu zaman kendi elini sürmediği işlerin gerektiği kadar hızlı ve iyi gitmeyeceği düşüncesinden kendini kurtaramayıp, her işe müdahale eden yöneticileri de bu kategoriye koyuyor.
Eğitime yatırım yapılmalı
Son yıllarda kurumlarda eski disipliner yönetim anlayışının yavaş yavaş silinmeye başladığını söyleyen Yetimoğlu, bunda Y kuşağının iş hayatına girmesinin etkilerinin olduğunu dile getiriyor. Eskiden sıkça karşılaştığımız “Önce emret, sonra kontrol et” liderlik anlayışının yok olduğunu düşünen uzman, “Mikro yönetim şirket kültüründen kaynaklanıyorsa, o şirket yöneticilerine delegasyon yaptıramıyor ve yetkinliklerinden tam anlamıyla faydalanamıyor demektir” diyor ve bu tür kurumların yöneticilerini geliştirmek için eğitime yatırım yapmasını öneriyor. Bu konuda açıklama yapan Savaş Şakar mikro yönetimle idare edilen şirketlerin sistemik ve stratejik hareket etmezlerse zamanla yok olup gideceğini öngörüyor. Şakar, “Eğer bir şirket kendisini samimi ve gerçekçi değerlendirirse yaşadığı problemlerin yüzde 90’ının insan kaynaklı olduğunu görecektir. Mikro yönetimin neye ne kadar zarar verdiği anlaşıldığında ise yapılması gerekenler projelendirilmeli ve şirket bu konuyu ciddi bir biçimde ele almalıdır” diyerek durumun vahametine de dikkat çekiyor.
Mikro yöneticilerle nasıl başa çıkılır?
Mikro yönetim, her ne kadar yöneticinin stilinden kaynaklansa da bazen yönettiği kişilerin çalışma şeklinin de etkisi oluyor. Her yönetici ofisten çıkarken gözünü arkada bırakmayacak kişilerle çalışmak ister. Bu yüzden bir çalışanın mikro yönetime maruz kalmaması için atması gereken en temel adım “işini iyi yapması” oluyor. Ancak gerçekten işini iyi yapan, verimli çalışan ve müşteri memnuniyetinin sağlayan bir çalışansanız hatayı karşı tarafta aramak gerekebilir. Yetimoğlu mikro yöneticilerle nasıl iletişim kurulması gerektiğini şöyle anlatıyor: “Yapılan işlerle ilgili sürekli bilgi vererek, yöneticinize size gönül rahatlığıyla işleri delege edebileceğini gösterin. Kendinize güvendiğiniz konularda daha fazla projede sorumluluk almaya gönüllü olun. Bu, yöneticinizin de size olan güvenini artırır. Yöneticinizin yaklaşımının büyük ihtimalle sürekli her şeyi bilme isteğinden kaynaklandığının bilincinde olun. Daima iletişim halinde kalmaya özen gösterin. Bilgi sahibi olmadığı bir durum kalmamasını sağlarsanız işiniz kolaylaşır.”
İleride mobbing devreye giriyor
Mikro yöneticiye sahip olup olmadığınızı belirlemenize yardımcı olacak bazı işaretler mevcut. Örneğin, ne yapılması gerektiğini sürekli söyleyen ve son dakikada nasıl yapılacağına karışan, işi anlamanız için gerekli olan bilgiyi eksik ya da yanlış veren, yapıcı müdahale için değil, hata bulmak için rapor isteyen veya gereğinden fazla detaya inerek darboğaz oluşturan bir yöneticiniz varsa kendisini çok rahat bir şekilde “mikro” olarak sınıflandırabilirsiniz. Selim Yetimoğlu’na göre mikro yöneticiler, genellikle diğerlerini kontrol etmekten bir türlü vazgeçemediklerinin farkına varan son kişiler oluyor ve mikro yönetimin ileri aşamasında ise mobbing devreye giriyor. Sürekli yönlendirilmeye alışan ve kendi başına ilerleme gösteremeyen çalışanlar yaratan yönetim şekli, kısa vadede işleri sonuçlandırmaya yarasa bile uzun vadede hem kurum hem de çalışanlar için ciddi problemler yaratıyor.
Accountemps’in ABD’de 450 beyaz yakalı çalışan üzerinde yaptığı bir araştırmanın sonuçları, çalışanların yüzde 59’unun en az bir kez mikro yöneticiyle çalıştığını ortaya koyuyor. Bu yöneticiler emrinde çalışan kişilerin yüzde 68’i morallerinin bozulduğunu ve yüzde 55’i ise üretkenliklerinin azaldığını belirtiyor.
Yorum yapmak ister misin?