Ferhat Çalapkulu, Türkiye’nin en zeki insanlarının bir araya geldiği ve ülkemizi temsil ettiği Türk Beyin Takımı’nın Kaptanı. Akıl Oyunları Yayıncılık Şirketini kuran Çalapkulu aynı zamanda Dünya Zeka Oyunları Federasyonu’nun Türkiye Temsilciliği’ni yürütüyor. Yani onun tek bir işi var: Akıl oyunları…
Ferhat Çalapkulu, 1972 İstanbul doğumlu, kökleri Rize’den. Saint Benoit Lisesi’nin ardından İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’nde okuduktan sonra bir süre mühendislik yapıyor ve Oyunevi Eğitim ve Danışmanlık şirketini kuruyor. Şimdi şirketlere takım ruhunu ön plana çıkaran eğitimler, oyunlar ve geniş katılımlı define avı oyunları hazırlıyor. Çalapkulu bir yandan da daha sonra kurduğu Akıl Oyunları Yayıncılık şirketini yönetiyor. Hem Dünya Zeka Oyunları Federasyonu’nun Türkiye Temsilciliği’ni yürütüyor hem de ülkemizde zeka oyunlarının gelişimi adına çeşitli çalışmalar yapıyor. Aynı zamanda yurt dışındaki yarışmalarda ülkemizi temsil eden Türk Beyin Takımı’nın da kaptanı…
Zeka oyunlarıyla ilk tanışmanız nasıl oldu?
Matematiğe ilkokul yıllarımdan beri hep ilgi duyuyordum ve tüm eğitim hayatım boyunca en keyif aldığım ve başarılı olduğum dersim hep matematik oldu. Bilim Teknik Dergisi’ndeki zeka sorularını çözmek veya çözmeye çalışmak en büyük hobimdi. Daha sonra 1992 yılında ilk Türk Beyin Takımı seçmelerini gördüm. Eleme sınavındaki sorular çok keyifliydi ve büyük bölümü çözebildiğim türde sorulardı. Ben de bundan cesaret alarak elemelere katılmaya karar verdim. Takıma giremesem de yarışmada 6. oldum ve takımın yedekleri arasında yer aldım. İleride takımda yer alabilmek için kendimi geliştirmeye çalıştım ve sonraki yıllarda takıma girmeyi başardım.
Tam olarak mesleğinizi hangi kelimelerle tanımlarsınız? Ne iş yapıyorsunuz diye sorduklarında verdiğiniz cevap nedir?
İki farklı iş yürütüyorum, birinde kartımda yazan unvanım oyunkurucu, tam olarak da yaptığım bu. Diğerinde ise Türk Beyin Takımı Kaptanlığı ve Akıl Oyunları Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yürütüyorum. Bunu anlatması tabi nispeten daha kolay.
Kitaplarınız var. Sorular hazırlıyorsunuz. Türkiye’de bu yayınlar ne kadar takip ediliyor? Yurt dışıyla kıyaslayabilir miyiz?
Beş yıldan uzun zamandır Akıl Oyunları Dergisi’ni yayınlıyoruz. Bunun yanında sudoku ve popüler oyunların olduğu kitaplar da yayınladık. Benzer yayınların örneğin Japonya, ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerdeki satışları bizim 100 katımızdan fazla. Japonya’da sudoku kitapları milyonlar seviyesinde satılıyor, keza zeka oyunları dergileri de benzer sayıları buluyor. Bizde ise sudoku kitapları en popüler olduğu dönemde on bini zor aştı. Bunun en önemli sebebinin gazetelerimiz olduğunu düşünüyorum. Gazeteler, dünyada hiçbir ülkede olmadığı kadar çok, bizdeki zeka oyunları ve bulmaca sektörünü baltalıyorlar. Yalan yanlış ve kalitesiz sorularla doldurarak verdikleri çarşaf çarşaf ekler, halka ucuz ama kalitesiz içeriği yayıyor. Ne yazık ki çok az insan da kaliteli içeriği ayırt edebiliyor.
Yarışmalara sorular da hazırlıyorsunuz. Soru hazırlama süreçlerinden biraz bahseder misiniz? Nasıl bir çalışma şekli izliyorsunuz?
İlköğretim seviyesinden Türk Beyin Takımı seçmelerine kadar geniş bir yelpazede sorular hazırlıyorum. Bu yüzden soruları belirlerken en önemli kriterim katılımcıların seviyesi. Okullara hazırladığım yarışmalarda çocukların seveceği, konuya ilgilerini artırmayı sağlayacak sorular kullanırken, TBT seçmelerinde olabildiğince ülkemizi en iyi şekilde temsil edecek takımı belirleyecek sorular kullanıyorum.
Bu işle bu kadar ilgili olmanız hayatınızda neleri değiştirdi? Günlük hayatınızda neler değişti?
Aslında günlük hayatımda çok fazla bir değişiklik olmadı. Bu konuya ilgi duymadan önce de oyunlarla ilgileniyordum, şimdi bunu iş olarak da yapıyorum. Ama olayları ve sorunları çözümleme yeteneğimin geliştiğini söyleyebilirim.
Bir kişi akıl oyunları konusunda kendisini nasıl geliştirir?
Birinci şart kişi bunu keyif aldığı için yapıyor olmalıdır. Bunu söyleme amacım aileler çocuklarının gelişimine katkıda bulunmak adına bazen onlara zorla bazı şeyleri yaptırmak isteyebiliyorlar. Bunların arasında akıl oyunları da bulunuyor. Eğer çocukları bu konuya ilgi duymuyorsa, bu çaba sadece onları daha da soğutacaktır. Keyif alan birine tavsiyem ise, bizim dergilerimiz yanında her geçen gün artan yayınları, kitapları takip etmeleri, kendilerini denemek, geliştirmek ve en önemlisi eğlenmek adına yarışmalarımıza katılmaları.
Şu ana kadar çözemediğiniz ve kafanıza taktığınız bir akıl oyunu oldu mu?
Çözemediğim soru çoktur, ama hiçbirinin cevabını öğrenmeye çalışmam. Gelecekte elbette çözerim diye saklarım. Bence cevabını öğrenmek bana hiçbir şey katmaz, ama çözmek beni geliştirir. Çözemeyenlere de tavsiyem budur.
En çok sevdiğiniz akıl oyunu türü nedir? Çözmekten en çok zevk aldığınız hangisi?
Akıl oyunları içinde işlemlerle aram her zaman iyi olduğu için aritmetik temelli olanları çok severim. Ayrıca mekanik oyunları da severim.
Gerçekten zor ve sizi zorlayan bir şeyi çözdüğünüzde neler hissediyorsunuz? O zaman hissettiğiniz şey mi bu işi size yaptıran?
Soruyu çözmek, hele zor bir soruyu çözmek büyük bir başarı duygusu veriyor. Ancak şunu da unutmayın çözdüğünüz sorular kadar çözemediğiniz sorular da oluyor ve başarı kadar başarısızlık duygusunu da yaşıyorsunuz.
Türk Beyin Takımı’nın kaptanısınız. Takım olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Hangi yarışmalara katılıyorsunuz? TBT şu anda dünyada nerelerde?
TBT olarak her yıl yapılan Dünya Zeka Oyunları Şampiyonası’na katılıyoruz. Bunun yanında bir de Türk Sudoku Takımı’mız var, bu takımla da Dünya Sudoku Şampiyonası’nda ülkemizi temsil ediyoruz. Her iki takımı da 3 aşamalı bir yarışma süreci ile seçiyoruz ve dünyada en titiz ve geniş kapsamlı yapılan takım seçmelerinden birini yaptığımızı söyleyebilirim. Takımlarımızın gelecekteki başarıları için ise İstanbul ve Ankara’da Liseler arası Akıl Oyunları Şampiyonaları düzenliyoruz, eğitim kurumlarında seminerler veriyoruz ve mini yarışmalar yapıyoruz. TBT geçen yıl 23 ülke arasında 11. sırada yer aldı. Bu yıl hedefi ilk 7’de yer almak. TST ise bu yıl Hindistan’da yapılan yarışmada 30 ülke arasında 5. sıradaydı. 2008 TBT üyeleri ise seçildi; Mehmet Murat Sevim, Salih Alan, Gülce Özkütük, Barış Çakmak oldu.
“Hayatımda şu zamana kadar gördüğüm en zeki insan” diyebileceğiniz biri var mı? Özellikle de tarihte bu tür isimler sayabilir misiniz?
Bugüne kadar takımda yer alan arkadaşlarımız ülkemizin çok zeki insanları, aralarında bazıları sorulara ve yarışmalara işlerinden dolayı fazla zaman ayıramadıkları için takıma girmekte zorlansalar da hepsinin zekası inanılmaz seviyede. Son yıllarda dünya şampiyonalarını kasıp kavuran iki isim var, bunlar Amerikalı Thomas Snyder ve Alman Ulrich Voigt. Tarihten kişiler için ise pek fazla araştırmam yok, herkesin bildiği Einstein, Da Vinci, Edison benim de çok zeki olduklarına inandığım kişiler.
Akıl oyunlarıyla ilgilenmek ve onları çözmeye çalışmak, bir insanda neleri değiştirir?
En önemlisi yaratıcılık ve problem çözme becerilerini geliştirir. Bunların hayat boyunca ne kadar önemli beceriler olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Türkiye’de daha çok hangi yaş kesimi akıl oyunlarıyla ilgileniyor? Yeni nesil akıl oyunlarıyla ne kadar ilgileniyor?
Aslında akıl oyunları ile ilgilenen kısım üniversite öğrencileri ve emekliler. Yani en çok boş zamanı olan kişiler. Eğitim sistemimizden dolayı bugün ilköğretim ve lise seviyesindeki öğrenciler sınav kaygısıyla yaşıyorlar ve buna yönelik bir hayat sürüyorlar. Bu yoğun temponun ardından üniversiteye girdiklerinde ise bir sürü boş zamanları oluyor ve hobilerine zaman ayırabiliyorlar. Emekliler ise yoğun iş hayatları boyunca aksattıkları hobilerini tekrar hatırlıyor veya kendilerine yeni hobiler ediniyorlar. Bulmacalar da bunların en önemlileri diyebiliriz.
Türk insanı akıl oyunlarına karşı pek fazla ilgili değil. Ama aslında baktığımız zaman çok zeki bir toplum olduğumuz da ortada. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Yaşam koşulları değişken bir toplum olduğumuz için pratik zekamız oldukça gelişmiş, ama bunu sistemli bir problem çözme becerisi olarak görmemek gerekir. Bu yüzden uzun soluklu, kalıcı çözümler yerine anlık, pratik çözümler üretiyor ve kullanıyoruz. Standart IQ dağılımına göre ülkemizde 1.5 milyon civarında çok zeki insan olması gerekir. Bunların daha iyi bir eğitim sisteminden geçmelerini ve daha iyi meslek seçimi yapmalarını sağlayabilirsek toplumun zekası daha iyi ortaya çıkacaktır.
“Bu da nasıl akla gelir?” diye düşünülen herhangi akıl almaz bir olayın arkasından Türkler çıkabiliyor. Ama genelde bunlar pek de iyi olmayan şeyler için geçerli. Sizce bu zeka belirtisi mi, yoksa başka bir şey mi?
Az önce bahsettiğim değişken yaşam koşulları bazen kuralların dışında çözümler bulmayı ve kullanmayı da gerektirebiliyor. Bunun sebepleri sosyologlar tarafından incelenmeli. Ama bence bu zeka belirtisi değil.
İnsanlar kendilerini ve çocuklarını akıl oyunlarına daha çok yönlendirmek için neler yapmalılar? Akıl oyunlarıyla ilgilenmeyi düşünenler için nasıl bir başlangıç önerirsiniz?
Çocuklarını, fazla ısrarcı olmadan bu oyunlarla tanıştırabilirler. Genelde anne babası konuya meraklı ise çocuk da ilgi duyuyor. Futbol seven bir babanın oğlu büyük ihtimalle futbol sevecektir. Benzer şekilde ebeveynlerinden biri akıl oyunlarına ilgi duyarsa çocuk da ilgi duyacaktır. Kendi ilgi duymadıkları alanlara çocuklarının ilgi duymasını sağlamak imkansız değil ama çok zor olacaktır. Yeni başlayacaklar için çeşitli yaş seviyelerine uygun yayınlar bulunuyor. Lise ve üzerindekilere dergilerimizi takip etmelerini ve yarışmalarımıza katılmalarını öneririm.
İleriye yönelik hedefleriniz neler?
Mutlu, sağlıklı ve bol oyunlu bir hayat. Amaçlarımdan birçoğunu zaten gerçekleştirdim ama akıl oyunlarına duyulan ilginin daha da artmasını sağlamak istiyorum. En azından ABD ve Japonya’nın onda biri kadar ilgi görsek bana yeter.
Yorum yapmak ister misin?