Yum! Brands Türkiye Genel Müdürü Sabir Sami, düzenledikleri Kariyer Günleri programının geleceğin liderlerini bulmak ve onları kendi içlerinde yetiştirmek için önemli olduğunu vurguluyor.
Türkiye’de pek çok kişinin yakından tanıdığı KFC ve Pizza Hut markalarının içinde bulunduğu Yum! Brands Kanada’da Genel Müdürlük görevine devam ederken 2009 yılında Türkiye’ye transfer olan Yum! Brands Türkiye CEO’su Sabir Sami, farklı ülkelerde çalışmanın farklı kültürleri tanımasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Sektörde Avrupa ve Türkiye arasında büyük farklılıklar bulunmadığını aktaran Sami, kariyerinde iyi bir yere gelmek isteyen adayların mücadele etmekten vazgeçmemeleri gerektiğini vurguluyor. Sabir Sami, kariyer hayatını ve Yum!’daki işleyişi anlatıyor.
– Eğitim geçmişiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Aldığınız eğitimin şu an içinde bulunduğunuz çalışma hayatınıza ne gibi bir etkisi oldu?
Eğitimimin ilk zamanlarını İngiltere ve Malta’da geçirdim. Sonrasında kendi ülkem olan Pakistan’da MBA eğitimimi tamamladım. Birçok farklı ülkede eğitim deneyimi, Pakistan, Avustralya, Vietnam, Singapur, Kanada ve şimdi Türkiye’de yaşarken ve çalışırken bu ülkelerin farklı kültürlerine daha iyi adapte olmamda bana yardımcı oldu. Almış olduğum İşletme lisans eğitimi daha teknik düşünme anlamında bana katkı sağladı, pazarlama departmanından genel yönetim rolüne yükselmemde ise MBA eğitimim, finans, İnsan Kaynakları, satış ve operasyon alanlarında bana fazlasıyla fayda sağladı.
– İlk yaptığınız iş başvurusunun hikayesini anlatabilir misiniz? İlk işinizi nasıl bulmuştunuz?
Kariyerime PepsiCo’da çalışarak başladım. Bir gün gazetede bir ilan gördüm ve firmaya ilana yönelik bir mektup yazdım. Özgeçmişimle birlikte yazdığım mektubu adreslerine gönderdim. Sonra beni mülakata çağırdılar ve sonunda başvuru yaptığım pozisyonda çalışmaya başladım. Bugün iş arayan adayları düşündüğümde, onların iş bulmak için biraz daha fazla mücadele etmesi gerektiğini görüyorum. Çok rekabet var ve rakiplerini eleyip öne çıkmak için çok çalışmak durumundalar. Adaylar sıkı çalışmaya istekli olmalılar çünkü çabanın yerini hiçbir şey tutmuyor.
– Yum Brands ailesine nasıl katıldınız?
Yum Brands Kanada’dan Genel Müdürlük teklifi aldığımda yine Kanada, Toronto’da bulunan Reckitt Benckiser’de Genel Müdür olarak görev yapıyordum. Açıkçası restoran sektörü ve Yum Brands hakkında hiçbir bilgim yoktu ama biraz araştırdığımda firmanın kültürü ve büyüme planlarından çok etkilendim. Yum Brands’e 2009 yılının Şubat ayında katıldım.
– İşe alımdan bahsetmek gerekirse, seçeceğiniz adayda ilk olarak neye bakarsınız? Bir adayın sahip olması gereken nitelikler size göre neler?
Adaylarla mülakat ve tanışma aşamasında onlarda dikkat ettiğim ve aradığım üç özellik var. Öncelikle aday gerçekten akıllı olmalı. Burada bahsettiğim karşımdakinin çok zeki olması değil, öğrenmek ve gelişmek için gerekli yeteneğe sahip olması gerekiyor. Aksi takdirde kişi aynı pozisyonda uzun yıllar boyunca sıkışıp kalabilir. Bence insanların hem özel hayatlarında hem de iş hayatlarında sürekli gelişim halinde olmaları çok önemli. İkinci özellik, adayın yapacakları iş için tutkusunun ve enerjisinin olması. Kariyer ve özel hayatına nasıl yön vereceğinin bilincinde olmalı. Son olarak, diğer insanlarla çalışarak ve bir ekibe dahil olarak başarıya ulaşmak için tevazu sahibi ve merhametli olmalı. Bunlar bence bir adayda bulunması gereken temel özellikler.
İnsan Kaynakları şirketin içinde nasıl bir yere sahip? Yum’da İK süreçlerine dahil oluyor musunuz?
Aslında uzun, çok aşamalı İK süreçlerimiz var işe alım ile ilgili. Bazı pozisyonlar için şahsen bu aşamaya dahil oluyorum, fakat özellikle restoranlarla alakalı işe alım söz konusu ise İK’ya destek olması için yüksek mertebedeki bölge koçlarımız bu sürece dahil oluyorlar, karar sahibi oluyorlar. Bir kişi Restoran Genel Müdürlüğü işine başladığı zaman mutlaka restoran destek merkezine davet ediliyor, ben de şahsen tanışıyorum ve onlarla zaman geçiriyorum.
– Yum’daki işe alım planlarından bahsedebilir misiniz? İşe alım süreci nasıl işliyor?
Bu işe alım yapacağımız pozisyona göre değişiklik gösteriyor. Ancak yine de genel olarak adaylarla yapılan bir dizi görüşmeden sonra bazı durumlarda onları çeşitli yetkinlik ölçen sınavlara tabi tutabiliyoruz. İşe alım sürecinin bizim için amacı, şirket kültürümüze uyum sağlayabilecek, başarılı olmak için temel becerilere sahip olacak ve gelişim için gerekli olan tutkuya sahip olan kişileri bünyemize katmak.
– Kariyer Günleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Burada iş arayanlara ne gibi fırsatlar sunuyorsunuz?
Kariyer Günleri programımız, geleceğin liderlerini bulmak ve kendi bünyemizde onları yetiştirmek için önemli bir program. Bünyemizdeki her Restoran Genel Müdürü, para ve insan yönetimiyle birlikte müşteri hizmetlerinden de sorumlu olan, işimizin en önemli lideri. Yeni restoranlarımızın açılması ve büyüme planlarımızla beraber, buralarda önemli rollerde istihdam etmek üzere çalışanlar arıyoruz. Bu önemli pozisyonlara kendi içimizden terfilerle kaynak sağladığımız gibi şirket dışından farklı yetenekleri bünyemize katmak için de çaba sarf ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz kariyer günlerinde her ne kadar restoranlar için Genel Müdür pozisyonuna birilerini arasak da, karşımıza genç ama yüksek potansiyeli olan biri çıktığında onu kaçırmamaya özen gösteriyoruz. Onları da aramıza dahil ediyor, sürekli eğitim vererek zamanla uzmanlık kazanmalarını sağlıyoruz.
Kariyer Günleri programının hazırlık aşaması nasıl oluyor ve ne kadar zamanınızı alıyor?
Öncelikle kaç kişiyi işe alacağımıza karar veriyoruz, sonra hangi pozisyonlarda, hangi niteliklerde hangi özelliklere sahip adaylar aradığımızı belirliyoruz. İlk önceliğimiz bu oluyor. Kariyer Günleri’ne hazırlık aşaması iki haftalık bir süreci kapsıyor. İki haftalık hazırlık aşamasından sonra da bir haftalık bir program gerçekleştiriyoruz. Bu süreklilik arz eden bir proje, o yüzden de her ay bu projeyi tekrarlıyoruz. Biri bittikten sonra bir diğerine hazırlanarak devam ediyoruz.
– Nasıl bir yönetici olduğunuzu düşünüyorsunuz? Çalışanlarınıza sorsak, sizi nasıl anlatırlar?
Farklı insanlarla tanışmayı ve onlarla çalışmayı çok seviyorum, özellikle restoranlarımızdaki ekiplerle. Tüm Türkiye’de bulunan restoranların birçoğunu ziyaret etme fırsatı yakaladığım ve oralardaki ekip üyelerimizle tanıştığım için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum. Çalışanlarımızı çok yakından idare etmeye, kontrol etmeye çalışmıyorum. Onları kendi departmanları içinde bağımsız karar almaları için teşvik ediyorum. Muhtemelen çalışanlarımız beni tutkulu ve adil fakat aynı zamanda zor ve genellikle talepte bulunan bir yönetici olarak tanımlar.
– Günlük çalışma rutininiz ne şekilde gelişiyor?
Eğer seyahat etmiyorsam, genellikle 7.30 gibi ofise geliyorum. İşlerimi bitirip akşam 5 gibi de ofisten ayrılıyorum. Bazen gerek duyduğumda bu süre bir saat kadar uzayabiliyor. Akşam ise zamanımın çoğunu evde geçiriyorum. Eğer seyahat ediyorsam, tabii ki günümün çoğu yolda ve toplantılarda geçiyor. Çoğu zaman Cumartesi günleri sabah yaklaşık 2 saat kadar çalışıyorum.
– Bir CEO olarak kendinizde hoşlandığınız ve hoşlanmadığınız özellikler var mı?
Kendimde hoşlandığım özellik (çoğunlukla) dakik olmam diyebilirim. İnsanlara beslediğim sevgi, marka ve kültüre verdiğim önem yine sevdiğim taraflar arasında. Kendimi sevmediğim, eleştirdiğim taraflarım ise sabırsız olmam ve detaylardan sıkılmam diyebilirim.
– Hazır yeme içme sektörüne gelirsek, Amerika ve Türkiye arasında ne gibi farklar var?
Amerika ve Türkiye arasında bu sektörde çok göze çarpan bir farklılık yok diyebilirim. Her sektörün, her restoranın önceliği müşteri hizmetleri, fiyat ve kalite üzerine kuruluyor. Arada bulunan tek fark, Türkiye’de daha geleneksel gıdalar ön plandayken, Amerika’da daha fazla zincir markaların bulunması.
– Yeni projeleriniz neler? Önümüzdeki dönemde neler yapmayı planlıyorsunuz?
Türkiye’deki markalarımız için önemli büyüme planlarımız var. Aynı şekilde mağazalarımıza ve insan kaynağımıza yatırım yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Tabii ki menümüze yeni ürünler katmak için çalışmalarımızı da sürdüreceğiz. Türkiye’nin farklı bölgelerinde restoranlar açıyoruz ve işimizi büyütürken, insanlarımız içinde yeni iş fırsatları yarattığımız için heyecanlanıyoruz. Tüm çalışanlarımız için eğlenceli, çalışmaktan zevk alabilecekleri aynı zamanda sürekli kendilerini geliştirebilecekleri öğrenme ortamı olan bir şirket yaratma yolundayız.
Eğer bu mesleği seçmeseydiniz, hangi meslek alanını tercih ederdiniz?
Eğitimci olmayı tercih eder özellikle koçluk üzerine çalışmayı isterdim. İnsanlara yaşam becerilerini iyileştirecek bilgiler sunmak iyi olurdu. Ya da kendime ait bir kitabevim olurdu.
– Kendinize vakit ayırabiliyor musunuz? Bu zamanları nasıl değerlendiriyorsunuz? İlgi alanlarınız ve hobilerinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Seyahat etmeyi çok seviyorum. Şu ana kadar 40’ın üzerinde ülkeye seyahat ettim ve hepsinde farklı kültürler, farklı yiyecekler ve farklı dillerle karşılaştım. Bu deneyimlerden keyif alıyorum. Okumayı ve sporun her alanında olup biteni izlemeyi seviyorum. 35 yıldır da Liverpool Spor Kulübü taraftarıyım!
Yorum yapmak ister misin?