Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) Başkanı, SİF JCB İş Makinaları Genel Müdürü Cüneyt Divriş, “İyi bir ekiple çalışıyorsanız, hem ailenize hem çalışanlarınıza hem de kendinize ayıracak kaliteli zamanınız kalıyor” diyor. Sektördeki eleman açığına dikkat çeken Divriş, bu konudaki yatırımlarını anlatıyor
1965 Ankara doğumlu olan SİF JCB İş Makinaları Genel Müdürü Cüneyt Divriş, TED Ankara Koleji’nde liseyi bitirdikten sonra, 1987 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaa ve Gemi Makinaları Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Ertesi sene İstanbul Üniversitesi Çağdaş İşletmecilik Bölümü’nü bitirdikten sonra askerlik görevimi tamamladı. Profesyonel iş hayatına ilk olarak 1990 yılında STFA Grubu Holding bünyesinde Yatırımlar Uzmanı olarak atıldı. STFA Holding’te 1997 yılına kadar Planlama ve Finans bölümünde çeşitli kademelerde çalıştıktan sonra merhum Sezai Türkeş’in desteğiyle, ABD’de Virginia Tech Üniversitesi’nde MBA eğitimi aldı. Dönüşte kısa bir süre Holding’te Finans Bölümü’nde çalıştıktan sonra, bir STFA ve Işıklar Holding iştiraki olan SİF Ailesi’nde Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev aldı. 2001 yılından bu yana SİF İş Makinaları’nın Genel Müdürlüğü görevini yürütüyor. Ayrıca, 2010’da Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği’nin (İMDER) başkanlığını devraldı ve bu seneden itibaren de 2. Dönem başkanlığını yürütüyor.
Cüneyt Divriş, “Lise yıllarında SİF ile ilgili bir yazı okumuştum. İş dünyasına adım attığımda yazı hala aklımdaydı. Tesadüflerle SİF ile yollarım kesişmiş olsa da adını ilk defa lise yıllarında duyduğum SİF, kariyerime yön verdi” diyor. Sezgilerine güvendiğini söyleyen Divriş, analitik düşünce yapısı ve sezgilerine güvenerek kararlar verdiğini belirtiyor. Evli olan Cüneyt Divriş’in 16 yaşında bir kızı ve 12 yaşında bir oğlu var. Ailesiyle kalite vakit geçirmeye özen gösterdiğini söyleyen Cüneyt Divriş ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Sektörünüzdeki Türk iş hayatını ve Türk çalışanlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sektörümüzde mümkün olduğunca etik çizgiyi yakalayan bir rekabet anlayışını tesis etmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla çalışma hayatında da bu unsurun on plana çıkmasını teşvik ediyoruz. Sektörümüz son 10 yılda hızlı bir büyüme ile birlikte rekabetinde yoğunlaştığı bir dönem yaşadı. Artan rekabetle birlikte hizmet kalitesi on plana çıktı. Yaşanan bu süreçte en büyük sorun kalifiye eleman ihtiyacındaki artış oldu.
İstihdam rakamlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İş makinaları sektörü olarak toplam istihdam sayımız 14 bin kişidir. Yaklaşık 1,9 milyon kişiye istihdam sağlayan inşaat sektörünün toplam istihdam içindeki payı %7,7 seviyesine ulaşmış durumda. Sektörün beklenen yasalarla birlikte, yani Kentsel Dönüşüm yasası ile birlikte, 100 bin kişiyi daha işe alarak rakamı 2 milyona çıkarması öngörülmekte.
– EĞİTİMLİ PERSONEL AÇIĞI VAR –
Bu hızlı büyüme paralel olarak kalifiye eleman yetişiyor mu?
Bu sorun bir nesil sorunudur. Son 10 yılda sektörde çok hızlı bir büyüme var. Bunu işletecek, tamir ve bakımını yapacak eleman maalesef aynı hızda yetişmiyor. Bir kişiyi alıp bir eğitim programına soktuktan sonra yaklaşık 7-8 yıl tecrübe kazanması gerekiyor. Biz hem şirket hem de dernek olarak destek veriyoruz. Dernek başkanlığı görevimi devralmadan önce eğitim komitesi başkanlığını yürütüyordum. O dönemde Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi’nde iş makineleri okulunu geliştirdik. Bu aşamada zorlandığımız en önemli nokta öğrencilerin bu dalı seçmelerindeki isteksizliğiydi. Binayı inşa ederken sektörü tanıtmayı tercih ettik. Gençler yeni trendlerin mesleklerine meyilli. Bizim zamanımız hiçbir zaman geçmeyecek ama bu sektörü sevdirmek ve gelir kalemlerini iyi aktarmalıyız ki yeni nesil bu alana ilgi duysun. Bir işi büyütürsünüz ama yeterince kalifiyeli elemanınız yoksa yapabilecekleriniz sınırlı oluyor.
Bu konuya yönelik olarak ne gibi faaliyetler yapıyorsunuz?
Öğrencilere staj imkanın sağladık. Okul ile sektörü birleştirerek, firmalara ziyaretler gerçekleştirdik. Öğrencilere makine ve ekipman sağladık. Öğrencilerin piyasaya yakın gelişmelerini sağladık. SİF olarak eleman açığımızı okuldan sağlamaya çalışıyoruz. Sakarya Üniversitesi İş Makineleri Bölümü’nde çalışanlarımız ders veriyor. Kariyer günlerine katılıyoruz.
Çalışanlarınıza yönelik İK politikaları içinde Sizce en önemlisi hangisi?
SİF’te en değerli sermayemiz “çalışanlar”ımızdır. İnsan Kaynakları politika ve stratejilerimizi de bu temel ilkemiz üzerine kuruyoruz. Çalışanlarımızı geleceğe hazırlayacak İK sistemlerini geliştirmek için 2011 yılında tüm İK süreçlerimizi yeniden yapılandırmaya başladık. Hedefimiz; SİF’in güçlü bir işveren markasına sahip olması. Bu doğrultuda SİF İş Makinaları; çalışanlarının gelişimlerini sağlayabilen, onların yüksek motivasyon ve verimlilikle çalışabilmesine olanak sağlayan uygun çalışma ortamı yaratma temel politikasını benimsemiştir.
Şirketinizde çalışanları nasıl motive ediyorsunuz?
SİF, çalışan memnuniyetini ön planda tutmak suretiyle, motivasyonun sağlanabileceğini düşünen bir firmadır. Bunu geliştirmeye yönelik yukarıda da bahsettiğim üzere; yeni İK sistemleri kurguluyoruz ve uygulamaya alıyoruz. Amacımız; SİF’e bağlı ve SİF’de çalışmaktan mutlu bireyler yaratmak. SİF bünyesinde çalışan herkesin bizim için değerli olduğunu hissettirmek istiyoruz. Bu yönde yeni bir “Takdir ve Tanıma” sistemi üzerinde çalışıyoruz. Yine çalışanlarımızın mesleki gelişimleri kadar kişisel gelişimlerinin de ne kadar önemli olduğunu göstermek adına “yaşam koçluğu” destek programı uyguluyoruz. Yine geçmişte yaptığımız ve gazetede haber olarak yer aldığımız güzel bir etkinliğimiz var. Farklı departmanlardaki perküsyona ve müziğe ilgi duyan arkadaşlarımız ünlü perküsyon sanatçısı Okay Temiz’den ders alarak Perküsyon grubu kurdular. Yine son dönemde aramıza yeni katılan satış personelimizin oryantasyon eğitim programı sonunda keyifli bir yemek atölyesi gerçekleştirdik. Özetle; çalışanlarımızın şirketini ikinci bir yuva olarak görmesini sağlayacak bir ortam oluşturmak için neler yapabiliriz konusunda sürekli düşünüyoruz.
Kendi kariyer basamaklarınızla onlara örnek olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Örnek olmaz – olur muyum! Her yönetici, her lider olumlu ya da olumsuz yönde çalışanlarına örnek olur. Birlikte çalıştığım kişilerde olumlu bir iz bıraktıysam ne mutlu bana…
İşinizle ilgili olmazsa olmaz kurallarınız, prensipleriniz var mı?
İş hayatında en temel prensibim, kaliteli bir duruş sergilemektir. Kişiler ve kurumlarla ilişkilerimizde kalite, sunduğumuz ürün ve hizmetlerde kalite. Şirkette de sloganımız “bir işi ya kaliteli yapacak ya da hiç yapmayacağız” şeklindedir. Ayrıca, iyi bir planlamaya her zaman inanmışımdır. Reaktif bir davranıştan ziyade, hedeflerimizi belirler ve bu hedeflere ulaşma yolunda proaktif bir yaklaşımla işlerimi planlarım. Bir işin yapılabilecek bir yolunu ararım ve en baştan nasıl yapılamayacağını söyleyen kişilerden de uzak dururum. İyi ya da kötü, geçmişte yaşananlardan ders alırım, ama geçmişe saplanıp kalmam. Her zaman önüme bakar, ekibimden de aynı şekilde düşünmesini beklerim.
Birlikte çalıştığınız ekip arkadaşlarınızda hangi özellikleri ararsınız?
Birlikte çalıştığım arkadaşlarımda en başta inisiyatif alabilme özelliğini ararım. Yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi geçmişte yaşanan her olaydan mutlaka ders çıkartırım ve önüme bakarım. Birlikte çalıştığım kişilerinde de aynı özelliğe sahip olmalarına dikkat ederim. Belli bir yerde saplanıp kalmak ilerlemenizi engeller.
Çalışanlarınıza ne gibi kariyer fırsatları yaratıyorsunuz?
Hedefimiz, şirket içi doğan yeni fırsatlarda kendi içimizden arkadaşlarımızı bu pozisyonlar için değerlendirmek. Yoğun mesleki eğitimler, rotasyon uygulamaları ve işletme yüksek lisans (EMBA) programlarına sponsorluk ve burs desteği ile çalışanlarımızı SİF’in geleceğine hazırlamaya çalışıyoruz.
Çalışanlarınızla birlikte vakit geçiriyor musunuz?
Biz bir satış şirketiyiz, dolayısıyla çalışanlarımız Türkiye’de geniş bir coğrafyaya dağılmış durumda. Bölge ziyaretlerinde mutlaka onlarla iş dışında da yemeklerde vakit geçirmeye özen gösteririm. Yılda 2 kez gerçekleştirdiğimiz ve tüm şirket çalışanlarını bir araya topladığımız toplantı ve etkinliklerimiz var.
Peki, bu yoğun tempo içinde ailenize ne kadar vakit ayırabiliyorsunuz?
önemlidir. Hem işte, hem sosyal hayatta hem de kendinize dönük olarak da kalite zamanı dengelemelisiniz. Ailemle daha fazla vakit geçirmeye çalışıyorum. Özellikle baba-kız seyahatlere çıkıyoruz ki bu bana büyük keyif veriyor. Oğlumla basketbol maçlarına gidiyoruz. Her ay dönüşümlü olarak aile fertlerimizden biri diğer aile üyelerini yemeğe götürüyor. Ailenin en küçük bireyi oğlumun tercihleri genellikle McDonalds olsa da bizim için önemli bir iletişim ortamı yaratıyor.
Cüneyt Divriş’le kısa kısa…
Favori Filmleri: Olağan Şüpheliler/ Ucuz Roman
Kitap: Memleketimden İnsan Manzaraları/ Gerçek Dışı Ama Mümkün
En sık gittiği restoran: Uskumru Restoran/ Çapari
Konser: Emmanuel Pahud& Yefim Bronfman Virtuoso, Çaykovski Senfoni Orkestrası
Tuttuğu takım: Galatasaray
Yorum yapmak ister misin?