5 yaşında başladığı bale sayesinde dansla tanışan Günce Yöney, Türkiye’deki ilk uluslararası dans hakemi. ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü’nde okurken Ankara’da bir dans okulu açan Yöney, “Bu spora başladığım yıllarda ülkemizde konu ile ilgili eğitim alabileceğim hiç kimse yoktu. Şimdi dans kursları ve okullar bu eksiği gideriyor” diyor.
Günce Yöney, uzun yıllar usta dansçı İsmet Müftüoğlu ile dans etti ve birlikte birçok başarıya imza attı. Her ikisi de Türkiye’nin bu daldaki ilk milli sporcularından… Yöney, ayrıca Türkiye’de dans sporu yapan başarılı dansçıların da antrenörlüğünü yapıyor. Ankara’da Shine Dans Akademi Gençlik ve Spor Kulübü ve Ritm Dans Sporları Kulüpleri’nin hem yöneticisi hem antrenörü olan Yöney, daha önce yöneticiliğini yaptığı 2 kulübü de bu stüdyonun çatısı altında toplayarak çalışmalarını sürdürüyor. Yöney’in dansta uzmanlık alanı Latin ve standart danslarını içeren sportif salon dansları…
Kariyerinde çok önemli bir başarıya imza atarak uluslararası dans hakemliğine kabul edilen ilk Türk olan Yöney, geçtiğimiz ay göreve başladı. Kendisiyle dans kariyeri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Dansa merakınız nasıl başladı?
Dansa olan merakım çocukluğumda başlamıştı. Kendimi bildim bileli müziği ve dansı çok severim. Dansla ilk olarak bale ile başladım, 10 sene de severek devam ettim. Balerin olmayı düşünmedim fakat her zaman bir dans öğretmeni olma hayalim vardı. Daha çok küçük yaşlarda geleceğimi dansla şekillendireceğim belliydi. Ailem bu konuda beni hep destekledi.
ÜNİVERSİTEDE DANS OKULU KURDU
Dans kariyerinizden bahseder misiniz?
10 yıllık bale eğitimime 15 yaşında son verdim. 2 sene üniversiteye hazırlık sürecinden sonra ODTÜ’de eğitime başladım. 1997’de ODTÜ Eşli Danslar Topluluğu’na girdim. Sportif salon danslarına merakım bu topluluğa girişim ile başladı. İlk planda hobi amaçlı sürdürmeyi planladığım bu branş, topluluğun gösteri grubuna seçilmem ile hayatımda daha ciddi bir yer aldı ve zaman içinde okuduğum bölüm olan gıda mühendisliğinin önüne geçti.
Profesyonel olarak çalışmalarınıza da üniversite yıllarınızda mı tekrar başladınız?
Üniversite yıllarım boyunca dans ettim ve 2000’de 4’üncü sınıfta okurken 2 arkadaşım ile beraber Ankara’da bir dans okulu açtık. Bu şekilde dans, profesyonel anlamda, hayatıma tam anlamı ile girmiş oldu. O yıllar dans sporunun ülkemizde spor olarak kabul edilmeye başlandığı ilk yıllardı. Dans sporu ilk olarak Cimnastik Federasyonu’nun bir branşı olarak ülkemizde resmileşti. Türkiye’de bu branşla ilgili sportif faaliyetler başladığında, benim de dans okulum yeni açılmıştı. Branşımın federasyon bünyesine katılmasını takip eden süreçte, 2000-2002 arasında, sporcu lisansım çıktı, yardımcı antrenör belgemi aldım ve aday hakem olmaya hak kazandım. Böylece dans kariyerim birçok alanda aktifleşmeye başlamış oldu. Dans eğitimimi, bu spora başladığım yıllarda ülkemizde konu ile ilgili bilgi ve uzmanlar bulunmadığı için, genel olarak, yurtdışı kaynaklı olarak sürdürdüm. Dans okulu sahibi, sporcu, antrenör ve hakem olarak uzun yıllar sürdürdüğüm dans kariyerimi, 2008 itibari ile sadece antrenör ve hakem olarak sürdürme kararı aldım ve bu şekilde de halen devam ediyorum.
Uluslararası yarışmalarda Türkiye’yi temsil ettiniz mi?
2005- 2008 arasında milli sporcu olarak dans ettim; partnerim İsmet Müftüoğlu ile beraber ülkemizi birçok yabancı turnuvada, dünya ve Avrupa şampiyonalarında temsil ettim. 2000’den beri aynı zamanda antrenörlük yapıyor ve sporcular yetiştiriyorum. 2008’den beri ülkemde ulusal hakemim ve ulusal turnuvalarda düzenli olarak hakemlik yapıyorum.
Hakemlik hikayeniz nasıl başladı?
2000 yılında ülkemizde aday hakem oldum. 2005’te bölge hakemi, 2008’de ulusal hakem olmaya hak kazandım. 2009 yılında ilk kez uluslararası hakem olmak üzere, uluslararası hakemlik kongresine federasyonumuz tarafından önerildim. 2009 yılında Slovenya’nın Maribor kentinde düzenlenen ve 2010 yılında Almanya’nın Stuttgart kentinde düzenlenen Uluslararası hakemlik kongrelerine katıldım. Bu sene Şubat ve Mayıs aylarında Slovenya’da dans sporu içerisinde yer alan 10 ayrı danstan hem pratik hem de sözlü sınava girdim. Bu sınavlar uluslararası hakem olmak için tamamlanması gereken son 2 adımdı. Sınavlar sonrasında federasyonumuz, uluslararası federasyona belgelerimi göndererek uluslararası hakemlik lisansımın çıkması için başvurdu ve 8 Haziran’da uluslararası hakemlik lisansım çıktı. Böylece Türkiye adına uluslararası platformda hakemlik yapma hakkını elde etmiş oldum. Uluslararası platformda ilk hakemlik tecrübemi ise 2-3 Temmuz’da Gürcistan’ın Batum kentindeki IDSF Open Latin turnuvasında gerçekleştirdim.
Bir dansçı olarak ne gibi prensipleriniz var?
Bir dansçı olarak da dans eğitmeni olarak da başlıca prensibim; dans eğitiminin sonu olmayan bir süreç olduğu bilinci ile kendi gelişimime odaklanmak. Bana göre öğrendim, ödül aldım, kazandım, ben bu işi hallettim dediğiniz noktada dans kariyerinizi bitirmek üzere ilk adımı atmış oluyorsunuz. Bunun yanında başta gelen diğer bir prensibim ise; dünyada bu konu ile ilgili neler olduğunu takip etmek, yeniliklere açık olmak, ülkemde ya da dünyada bu yollardan benden önce geçmiş veya benimle beraber geçen kişilerin tavsiyelerini dikkate almak, tecrübelerini dinlemek ve bunlarda benimsediğim noktaları kendi hayatıma geçirmek. Üçüncü olarak söyleyebileceğim en önemli prensibim ise, ulaşmak istediğim noktalara mümkün olduğunca kaliteli ve öğretici yollardan ulaşmak ve kalıcı, istikrarlı işlere imza atmak.
Dünya çapında beğendiğiniz dansçılar kimler?
Bugüne kadar en çok beğendiğim kadın dansçı Beata Onefeater. En çok beğendiğim erkek dansçı ise Stefano Di Filippo.
DANS OKULLARI HIZLA ARTIYOR
Dans birçok kişinin hayatına hobi olarak giriyor. Bu durumu dansın gelişimi açısından olumlu olarak değerlendiriyor musunuz?
Türkiye’de dansın önde gelen hobilerinden biri olmaya başlamış olması bence harika bir durum. Ülkemde dans popüler olduğu için mutluyum. Dans insanın hem fiziksel sağlığı, hem de kişisel gelişimi için çok faydalı bir sanat ve spor dalı. Sonuçta bireye pozitif etkisi olan bir faaliyetin, topluma da pozitif yönde etkisi olduğu bir gerçek. Bu açıdan da çok önemli.
Kaş yaparken göz çıkaranlar oluyor mu?
Kaş yaparken göz çıkaranlar var demek istemem, fakat maalesef, dansın ne olduğunu henüz bilmeden ticari amaçlı bu işe girmiş olan birçok kurum ve kuruluş ve dans eğitmeni mevcut ülkemizde. Bu noktada tabii ki, bu tip kurslarda kişilere aktarılan tam anlamı ile dans olmadığı için beklenen pozitif geri dönüşümün, hem kişilerde hem toplumda görülmesi mümkün olmayabiliyor. Bu ise üzücü bir durum.
Türkiye’deki dans okullarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’deki dans okulları hızla artıyor. Bu durum, dansın ülkemizde tanınması ve yayılması açısından elbette sevindirici bir durum. Fakat nicelik kadar niteliğin de önemini savunan bir kişi olarak kaliteli eğitimi ve hatta gerçekten dans eğitimi veren kurumların sayısının oldukça az sayıda olduğunu üzülerek gözlemlemekteyim.
Genç yeteneklere yönelik düzenlenen dans yarışmalarının sizce ne gibi bir katkısı oluyor?
Türkiye’deki dans yarışmalarının, sadece 3 yıl öncesi ile bile kıyaslarsak, hızla gelişim gösteren bir tablo sergilediği bir gerçek. 10 yıl öncesi ile kıyasladığımda ise ilerleme çok büyük. Fakat ülkemizde halen bir sistem eksikliğimiz olduğu görüşündeyim. Aslında eksik olan, bugüne kadar oluşturulmuş sistemlerin kalıcılığının sağlanamamış olması bana göre. Sistem oluşturmak da sıkıntımız yok, fakat mevcut sistemleri geliştirmek yerine, sürekli sil baştan oluşturmaya ve değiştirmeye çalıştığımız bir düzen içindeyiz. Oluşturduğumuz spor sistemini kalıcı kılıp, sadece geliştirilmesi gereken noktalara olumlu ve gerekli müdahaleler yaptığımız takdirde, ülke olarak çok daha büyük gelişmelere imza atabileceğimiz bir potansiyele sahip olduğumuza inanıyorum.
Öğrencilerinize dans eğitimlerinde verdiğiniz en önemli tavsiye nedir?
Dans eğitimleri süresince öğrencilerime verdiğim önemli birçok tavsiye var. Öncelikle kariyerleri ile ilgili büyük düşünmelerini fakat büyük düşünürken kariyerleri için gerekli küçük adımları atmayı ihmal etmemeleri gerektiğini anlamaları çok önemli bir nokta. Bunun yanında kendilerini diğer sporcular ile kıyaslama yoluna gitmek yerine, kendi gelişimlerini takip etmeleri gerekliliğini her zaman vurgularım. Disiplinli ve programlı olmaları, yaptıkları işte istikrarlı olmaları, her türlü sonuçta sorumluluğu kendilerinde görmeyi öğrenmeleri, sonuç ve madalyadan önce de kaliteli dansı hedeflemeleri ise benim için iyi dansçılar olmaları için gerekli başlıca 4 önemli nokta.
Uluslararası yarışmalarda Türkiye’yi temsil etti, derecelerle geri döndü
2005, 2006, 2007’da dans sporu Latin branşında partneri İsmet Müftüoğlu ile Türkiye Şampiyonu oldu.
2005 ve 2006’da Makedonya’nın Üsküp şehrinde düzenlenen IDSF Open Latin yarışmasında partneri İsmet Müfttüoğlu ile finalde dans etti ve 2 sene üst üste 4’üncü oldu.
2006’da Slovenya’nın Ljubljana kentinde Urska Dance Center’da düzenlenen ödül töreninde, yine partneri ile beraber dans sporuna katkılarından dolayı “Povodni Moz” ödülüne layık görüldü.
2005-2008 arasında yurtdışında 30’a yakın uluslararası turnuvada dans etti ve çeşitli dereceler aldı.
2008’de jübilesinin ardından dans sporuna katkılarından ötürü Türkiye Dans Federasyonu tarafından teşekkür plaketiyle onurlandırıldı.
Yorum yapmak ister misin?