Bazen giysilerimiz bizim adımıza konuşuyor. Giysilerin dilini öğrenmemiz gerek. Haydi gelin, giysilerin diliyle tanışalım…
Ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı yüzünden okunuyordu. Şirketin Avrupa başkanının Türkiye’ye geleceğini öğrendiği zaman ne kadar da heveslenmişti. Onu etkilemeyi istemiş, bu şekilde gelecekte bu şirkette yükselmek, yurt dışında bir pozisyon elde edebilmek için bir avantaj yakalamak istemişti. O sabah nasıl da özenle hazırlanmış, kıyafetlerine dikkat etmişti. Nasıl bu kadar yanlış bir izlenim bırakmıştı? Kıyafetleri ile ilgili herkesin ortasında aldığı eleştiri onu yıkmıştı. O işinin ehli, güvenilir, saygın ama aynı zamanda genç ve dinamik bir iş adamı gibi görünmek istemişti. Sadece o gün için özel alışveriş yapmıştı. Herşey yolunda gidiyor diye düşündüğü bir anda… Peki ama nerede hata yapmıştı?
Kravat saygınlığın sembolü…
Kıyafetlerinizin konuştuğunu, sizin hakkınızda karşınızdakine pek çok şey söylediğini biliyor muydunuz? Belki siz de yukarıdaki kadar nahoş olmasa da kötü bir deneyim geçirdiniz bu konuda… Belki de kıyafetlerinizin verdiği mesajların önemini daha önceden farkedip, bunu lehinize kullanmaya başlamıştınız zaten… “Başarı için Giyim” (Dress for Success) adlı kitabın yazarı John T. Malloy, kıyafetlerin hatta her bir parçanın bir anlamı olduğunu, insanlara bir mesaj verdiğini kanıtlamak için New York’da bir otobüs terminali ve bir metro istasyonu civarında minik bir deneme yapmış. Bu deneme esnasında yazar insanlara yaklaşıp, son derece utandığını ama cüzdanını evde unuttuğunu, çok zor durumda kaldığını ve eve gitmek için 75 Cent’e ihtiyacı olduğunu söylemiş. Bunu günün en kalabalık zamanında iki saat boyunca yapmış. İlk saatte bir takım elbise giymiş ama kravat takmamış. İkinci saatte aynı takım elbiseye bir kravat eklemiş. İlk saatte 7,23$, ikinci saatte ise 26$ toplamış. Hatta ikinci saatte bir adam ona gazete alması için para bile vermiş. Malloy’un vardığı sonuç:”Kravat sorumluluk sahibi olmanın ve saygınlığın bir sembolü. Başka insanlara sizin kim olduğunuz hakkında, itibarınızı azaltan ya da arttıran mesajlar veriyor.” Yaptığı pek çok çalışmanın sonucunda yazar, kıyafetlerin insanlar üzerinde yarattığı etkilerin, verdiği mesajların gerek iş hayatında gerekse sosyal hayatta başarı için kaçınılmaz olduğuna karar vermiş. Kıyafetlerin dilini bilir, onları dinlersek bizler de başarıya doğru bir adım atmış oluruz, ne dersiniz?
Giysilerimiz çevremizdekilere neler söyler?
Giysilerimiz çevremizdekilerin bize baktığında ilk gördüğü iletişim aracıdır. İnsanlar ne giydiğimize bakarak bizler hakkında pek çok konuda yargıya varırlar. Kıyafetlerimizin kişiliğimizin bir yansıması olduğunu düşünürler. Aslında bütün bunlar tabii ki bilinçli yaşanan bir süreç değildir. Tamamen geçmiş bilgi ve deneyimler doğrultusunda oluşmuş kalıplaşmış örnekler (stereotype), düşünce kalıpları yönlendirir kişileri. Kıyafetlerimiz temelde 3 konuda iletişim kurar ve karşımızdakilere bilgi verir. Değerlerimiz, o anki sosyal kimliğimiz ve statümüz. Bazen bir iş kadının eteğinin boyuna bakarak onun değer yargılarıyla, düşünceleriyle hayata bakış açısıyla ilgili bir yargıya varırız… Bazen de son derece muhafazakar giyinmiş bir genç kızın. Sonra o kişinin kıyafetine bir daha bakar ve onun bir anne, bir iş kadını, bir öğrenci olup olmadığına karar veririz. En sonunda da sosyal hayatta ve iş hayatında nereye kadar ilerlemiş olduğunu tahmin ederiz. Bir kot, beyaz askılı bir tişört ve beyaz spor ayakkabılar giymiş, saçlarını at kuyruğu yapmış bir genç hanımı örnek olarak inceleyelim. Öncelikle rahatına düşkün, çok muhafazakar olmayan biri olduğunu düşünürüz. Çalışmadığı konusunda tereddüt etmeyiz. Yaşına göre ya ev hanımı ya da öğrenci olduğunu tahmin ederiz.
İşe giderken böyle giyinilmez ki!
Bazen karşıdan gelen kişinin kıyafetinin ütüsünün olmadığını farkeder, kırışıklıklara bakıp karşımızdakinin kıyafetleri ile :”Ben detaylara takılmam. Pek bir şeye önem vermem. Kıyafetlerime, işime ve hatta geleceğime…” diye bağırdığını duyarız. Bazen baştan aşağı her yeri tasarımcı logolarıyla dolu birini görürsünüz. O giysiler size; sahibinin kendisine pek güveni olmadığını, bu pahalı markaların bu kadar görünür olması sayesinde karşısındakiler üzerinde bir üstünlük kurmak istediğini fısıldar. Ya da karşınızdaki kişi parlak, göz alıcı bir kravatla iş toplantısına gelmiştir. Onu takan kişi farkına varmasa bile, kravatı toplantıdakilere “Dikkate ihtiyacım var!” diye seslenir. “Bana da bakın, beni de dikkate alın…”
Rengin etkisini de unutmayalım…
Kıyafetlerimizin istediğimiz şekilde konuşmasını istiyorsak, sadece tarzımıza değil, o kıyafetlerin renklerine de dikkat etmemiz gerekiyor. İki iş kadını düşünün. Her ikisi aynı sektörde ve üst düzey yönetici. Her ikisi de aynı takım elbiseyi giymiş. Ancak farklı renklerde. Düşünün ki, biri siyah, diğeri bordo birbirinin aynısı iki takım… Bu kıyafetlerden biri klasik ve güvenilir olduğunu söylerken diğeri kendisini giyen kişinin dikkati çekmeyi, farklı olmayı ne kadar çok sevdiğini haykırır. Renk seçimlerimiz de bizlerin kişiliğinin göstergesidir unutmayalım. Bazen otoriteyi, bazen güveni, bazen de enerjiyi anlatırlar. Biz farkında olmasak da ruh halimizi, içinde yetiştiğimiz kültürü ve içinde bulunduğumuz sektörü hatta bazen mesleğimizi iletirler çevredekilere…
Sektörler, meslekler ve giyim tarzı…
Bazı sektörler, bazı meslekler kuralları temel alır. O işi yapıyorsanız, o sektörde çalışıyorsanız, kurallara uyduğunuz sürece, onları uyguladığınız sürece başarılı olursunuz. Avukatları ele alalım. Eğer sizin için ya da şirketiniz için önemli bir dava söz konusuysa kuralları en iyi bilen, onları tanıyan, risk almayacak ve güvenilir birisini istersiniz muhtemelen. Kapınızı çalıp son derece yaratıcı olduğunu söyleyen, her bir davasında farklı teknikler uygulayan bir avukat korkutmaz mı sizi? Ya da bir tasarımcıyı düşünelim… Sizin için başkalarından farklı birşeyler yapmasını istersiniz, değil mi? Farklı, yaratıcı bir insana ihtiyacınız vardır. Tabii o insanı ilk gördüğünüz zaman alnında “Ben yaratıcıyım” yazmadığı için görünüşüne bakarsınız. Lacivert takım elbiselerini giymiş, beyaz gömleğine son derece klasik bir kravat takmış bir tasarımcıya bakıp düşünürsünüz muhtemelen. Yaptığı işteki yaratıcılığı neden kendisinde, kıyafetlerinde göremediğinizi merak etmez misiniz? Yanlış anlamayın. Uçuk kaçık kıyafetlerden bahsetmiyorum. Belki farklı bir ceket, biraz daha esnek ama yine de iş hayatına uygun bir kıyafet neden olmasın ki? Sizin içinde bulunduğunuz sektör nasıl bir sektör? Klasik mi? Nasıl mesajlar vermeniz gerekiyor? Ben güvenilirim… Ben otoriterim… Ben değişime açığım… Ben farklıyım… Hangisi sizin mesleğinizle, şirketinizin sektörü için vazgeçilmez mesaj? Peki o mesajı vermek için hangi kıyafetleri giymek gerekiyor?
Önce ne istediğimize karar verelim…
Bazen farkına varmadan geçmişimizin bugünümüzü yönetmesine izin veririz. Belki geçmişte yaşadıklarımız, alışkanlıklarımız, duyduklarımız ya da gördüklerimiz bugün bizi sahip olduğumuz hayat tarzını yansıtmaktan alıkoyuyor. Oysa eğer ne olduğumuzu yansıtamıyor, sahip çıkamıyorsak huzursuz ve sonunda da mutsuz oluruz. O halde ilk yapmamız gereken kim olduğumuzun, ne mesaj vermek istediğimizin farkına varmak… Sonra da bu mesajları kıyafetlerimizle nasıl vereceğimizi öğrenmek. Zor mu? Hayatta sizi başarıya götüren adımların hangisi kolay?
Kariyer Dergi Mayıs 2008
Yorum yapmak ister misin?