İşin altında ezilmek

Rekabetçi iş ortamının ağırlığını iyice hissettirmeye başladığı bugünlerde, işyerleri gün geçtikçe daha şiddetli çatışmaların ve bireysel çekişmelerin sahnesi haline gelebiliyor.
Bir çok araştırma sonucunda da karşımıza çıkan sonuç, son zamanlarda çoğu çalışanın, olması gerektiğinden çok fazla ve zor şartlar altında çalıştığını düşündüğü.
Özellikle birden fazla işte çalışanların en önemli sorunu, zamanlarının kendilerine hiçbir şekilde kalmaması. Yine araştırmalar gösteriyor ki tüm bu yoğun çalışma süreci sonucunda bireyde; aşırı yorgunluk, bitkinlik, kaygı, depresif davranışlar, mutsuzluk ve sinir hali gözlenmekte.
Bir de çalışanın özel yaşamında sorun varsa, iş arkadaşlarıyla ilişkisinin olumsuz yönde gittiğini ve genelde ilişkilerin gergin bir şekilde yaşandığını görebilirsiniz. Bu da çalışan ne kadar seçkin özelliklere sahip olsa da veriminin düşmesine neden olur. İşveren, işlerinin yoğunluğunu kontrol edemediği sürece bu durum içinden çıkılmaz bir hal alabilir.
İş miktarına dikkat!
En iyi, uyumlu çalışan bile, kişisel işlerinden alıkonduğunda; kişisel randevuları veya işleri aksadığında çalışmak istemez. Hatta uzun uğraşlar sonucu zar zor iş bulabilmiş adaylar bile yoğun çalışmak zorunda kalıyorsa başlarda “yeni iş” motivasyonuyla bir süre şikayet etmeden çalışabilir. Fakat sonrasında bu durum, çalışanda isteksizliğe, tatminsizliğe ve kendini kullanılıyormuş hissine kapılmasına yol açacaktır. Fazla mesai için gerekli tüm motivasyon kalkanları kullanılsa da iş yoğunluğu nedeniyle kendi hayatına sahip olamayan çalışan, bir süre sonra işyerinin sağladığı imkanları göremez hale gelecektir. Aslında çalışanın böyle hissetmesi çok normaldir, çünkü bu kadar çalışmanın sonucu verilen ödüllerin kendisinin doğal hakkı olduğunu düşünecektir. Bu durumda yapılması gereken, çalışanı motive etme işini normal mesai saatlerine bırakıp, doğru organizasyon ile iş saatlerini normale çekmektir. Bu da çalışan sayısını artırarak gerçekleşebilir. Ancak dengelerin değiştiği günümüz ekonomisi, birçok işverene rahat hareket edebilme alanı bırakmazken, cesur kararların alınmasını da engellemektedir. Peki çözüm, her çalışandan daha az verim mi beklemek ya da daha az kazanmayı göze almak ve kabullenmek mi? İşveren, rekabeti bir silah olarak kullanmalı mı? Bunlar, yeni ekonomi dünyası için doğru çözümler mi?
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki kadrosunu genişletmeyi ve mevcut çalışanların omuzlarındaki iş yükünü hafifletmeyi düşünmeyen bir işveren, daha az kazanmayı da göze alıyor değildir. Bunu göze alamayan yönetici, elindeki çalışanları ya motivasyon yoluna gidecektir ki yukarıda belirttiğim gibi bu da uzun süre etkili olmayacaktır ya da rekabet ortamı yaratacaktır. Bu da bir çeşit motivasyon aracıdır ve yanlış sonuçlara da yol açabilir. Yazımızın başında belirttiğim, yoğun çalışmanın birey üzerinde yarattığı psikolojik baskıların üzerine rekabetin eklenmesiyle nasıl bir gerginliğin ortaya çıkacağını hayal etmek güç olmayacaktır.
Motivasyon ve rekabet ne kadar ikna edici olursa olsun; bir süre sonra, kişiye kalan özel zaman her şeyden değerli olacaktır. Çalışan kendi hayatına sahip olmak ister…
Yeni iş dünyası için yeni çözümler…
Yeni ekonomide yeni çözüm; çalışma zamanını azaltmak yerine, kontrol gücünü artırmak. Bu, çalışanın hayatında sahip olduğu kontrol mekanizmasının işe taşınması olarak düşünülebilir. Yani çalışma saatleriyle ilgili hiçbir çözüm bulunamıyorsa ve çalışan kendi hayatını kontrol gücüne sahip olamıyorsa, miktarı azalmadan iş saatlerini organize etme yetkisine sahip olabilir.
Şöyle bir örnek bu sistemi açıklamak için yeterli olacaktır: Microsoft’un müdürlerinden biri bir gün, herkes için esnek çalışma politikası yürüttüklerini, haftada 80 saat çalıştığınız sürece bunu ne zaman kullandığınızın bir öneminin olmadığını söyler. Sistemin bu şekilde işleyişi konusunda ciddi değildir; fakat bu şaka bizi bazı sonuçlara götürmektedir. Kontrolü elinde hissedebilen çalışan, kendi programlarını yapabildiği sürece, çalışması gereken saatten fazla bile çalışmak zorunda kalsa, iş için yerine getirilmesi gerekenlerle kişisel sorumluluklarının dengesini çok daha iyi kurabilme yetisine sahip olacaktır. Esnek çalışma saatleri çalışanların işlerine konsantrasyonunu artırırken; sorumluluk hissi de çalışma sırasında daha verimli olmayı sağlar. Çalışma günü içinde hem kendi hayatına hem de işlerine vakit ayırabilmek ve bunu işvereninin öngördüğü çalışma saati kadar çalışarak yapabilmek, kontrol gücü hissi verecektir.
Artık değişen ekonomide yeni çözümler aranmakta ve bu çözümlerin hem işveren hem de çalışan için avantajlı olmasına özen gösterilmekte. Günümüzde çalışanlar, daha fazla kontrol istiyor ve bunun beklentisi içine girmiş durumdalar. Zeki ve başarılı yöneticiler de her şeye hakim oldukları esnek çalışma ortamı yaratabilmektedirler.
 

**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.