Kariyer planlarken para tek kriter mi?

Rahat ve mutlu yaşamanın yolu, iyi bir gelirden geçiyor. Ancak bu gelire ulaşmak, dikkatli bir kariyer planlaması ve biraz da sabır gerektiriyor. Özellikle iş yaşamına yeni adım atanların kendi özelliklerini, yetkinliklerini ve bu özelliklerin iş yaşamındaki değerini iyice anlaması gerekiyor.

Geçtiğimiz günlerde ulusal bir gazetede yayınlanan, üniversite öğrencileri arasında yapılmış bir araştırmaya göre gençlerin önem verdiği konular arasında ilk iki sırayı para ve iyi bir kariyere sahip olma isteği alıyor.

Aynı araştırmanın 1970’li yılların ortalarında yapılmış bir benzerindeyse ilk sıralarda aşk, özgürlük, topluma yararlı olma gibi daha soyut kavramların yer aldığı görülüyor. Değişen değerler, iş dünyasına yeni adım atan gençlerin hedeflerine ve kararlarına da yansıyor.
Son otuz – kırk yılda paranın hızla önem kazanmasına paralel olarak kariyer planlarken “iyi bir maaş” hedefi de eskisinden daha etkili olmaya başlıyor. Bu tabii ki haklı ve mantıklı bir istek ancak para gerçekten de kariyer planlarken tek hedef mi olmalı? Ve bu hedefi belirlerken hangi kriterlere göre değerlendirme yapmak gerekiyor?
Kariyerinizin parayla ilgili kısmını planlarken öncelikle kendinizi iyi tanımanız gerekiyor. Buradaki kendini tanıma kavramı; kişilik özelliklerinin farkında olmakla birlikte yeteneklerinin, iş becerilerinin ve bunların sosyal ve iş hayatındaki karşılığının da farkında olma anlamına geliyor. Birçok insan bazı özelliklerinin gereğinden fazla değerli olduğu yanılsamasına kapılabiliyor. Örneğin üniversite mezunu, orta derece İngilizce bilen bir aday iş ararken çok yüksek beklentilerle karar verebiliyor ve kendisini tatmin etmeyen ücretleri devre dışı bırakıyor. Oysa ki iş yaşamına yeni adım atan adayların unutmaması gereken bir şey var; ülkemizde hangi sektörde, hangi meslek dalında olursa olsun ilk yıllar maddi anlamda sıkıntılı geçiyor. Birçok insan iş hayatına asgari ücret veya asgari ücretin biraz üzerinde bir miktar maaşla başlıyor. Burada önemli olan, kişinin yüksek maaşlı bir iş aramaktansa uzun yıllar devam etmek istediği bir alanda kendisine ileride avantajlar sağlayabilecek bir pozisyonda işe başlaması.
Tek yol iyi bir eğitim mi?
Başka bir yanılsama ise kişinin iyi bir eğitim alamamış olması, niteliklerinin çevresindeki insanlar kadar fazla olmaması sonucu özgüvensiz bir şekilde hareket ederek kendisi için faydalı olabilecek pozisyonlara başvurmaktan kaçınması durumu olarak karşımıza çıkıyor. Elbette ki günümüzde üniversite mezunu olmak, yabancı dil bilmek, standart seviyede bilgisayar kullanımı bilgisine sahip olmak bile iyi bir kariyer için garanti sağlamazken bu seviyenin altında bir eğitim görmüş ve yukarıda sayılan niteliklere sahip olmayan birinin karamsarlığa düşmesinde garipsenecek bir durum yok. Ancak unutmamak lazım ki bu dünyada hünerli bilgisayar yazılımcılarına ihtiyaç olduğu kadar, kaynak ustalarına, yönetici asistanlarına da ihtiyaç var ve insanları değerli yapan hangi işte çalıştıklarından ziyade çalıştıkları işte ne kadar iyi oldukları. Ayrıca eğitim dönemleri parlak olmayan birçok kişinin iş hayatlarındaki çalışkanlıkları ve azimleriyle çok iyi noktalara gelebildiği, buna karşılık yüksek lisans programlarını bitirmiş insanların her zaman istediği yere gelemediği de hayatın bize sıkça gösterdiği bir gerçek. 
        
Sorunları sorularla çözmek
Yukarıda konuyu basitleştirmek adın örneklenen aday profillerinin sorunlarının çözümü aslında ortak bir noktadan geçiyor. Betimlenen profillerden birine uyan adayların da bu profillerin dışında kalan adayların da önce kendi özelliklerini değerlendirerek, “Benim yeteneklerim nelerdir, nasıl bir iş beni geliştirir ve mutlu eder, bir meslek sahibi olup o yolda mı devam etmeliyim yoksa çeşitli sektörlerde farklı işler mi yapmalıyım?” türünden çeşitli sorulara cevap vermesi gerekiyor.
Peki ya işe başladıktan sonra?
Yukarıda anlatılmaya çalışılanların hepsi gelip bir noktaya dayanıyor. Bu öyle bir nokta ki uzun vadede diğer şeyler önemsiz kalıyor. Bu nokta, bireyin mutluluğu. Günümüzde bu mutluluğun belirli ölçüde paraya endekslenmiş olması durumu biraz karmaşıklaştırıyor. Gerçekten de bir insanın rahat bir yaşam sürmesi, iç huzurunu, kendine olan saygısını koruyabilmesi, sevdikleriyle beraber olabilmesi, kendine zaman ayırıp çeşitli sosyal ve kültürel aktivitelere katılması için iyi bir gelire sahip olması gerekiyor.
Tüm bunlara rağmen tatminkar bir ücret için biraz sabırlı olmakta fayda var çünkü çoğu işyeri için, kişinin geçmişinden çok yeni işindeki performansı önemli. Hiçbir işveren karşılığında ne alacağından şüpheliyse çalışanına karşı cömert davranmayı tercih etmiyor. Zaten kurumlarda geliştirilen ücretlendirme sistemlerinin temelinde de bu ilka yatıyor. Ücretin kurumda daha iyi performans gösterdikçe ve yükseldikçe artacağını unutmamak gerekiyor. Kuşkusuz bu da zamanla gelinebilecek bir aşama. Burada bir kez daha kişinin eğitim gördüğü, yetkin olduğu alanda bir işte çalışmasının önemi açığa çıkıyor. Çünkü insan bu aşamayı kendi alanında daha çabuk gerçekleştirebiliyor. Bunlardan bağımsız olarak iş arama sürecinde adayların iş başvurusu yapmayı planladıkları sektörde kapsamlı bir ücret araştırması yapmaları iş görüşmelerinde karşılaşmaları muhtemel tekliflere hazırlıklı olmalarını sağladığı da bir gerçek. Son olarak çalışılan bir işte verilen emeğin, en önemlisi de olsa, tek maddi karşılığının maaş olmadığını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Birçok ülkedeki sosyal güvenlik sistemlerinin krizde olduğu bu dönemde kapsamlı bir sağlık sigortasını, başka bir işte ücret miktarı biraz daha fazla diye, bir kenara itmek pek doğru olmayabiliyor.
Sonuç olarak…
Bir pozisyonu, yalnız başına ücretle veya kariyere yapacağı olumlu etkiyle değerlendirmek yetersiz kalıyor. Bu iki olgunun yanı sıra başka birçok faktörün de bu değerlendirmeye katılması gerekiyor. Ücretin çok önemli olduğunu ama her şey olmadığını akılda tutmak daha sağlıklı kararlar vermeyi sağlayabiliyor.

**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.