Dünyanın sayılı kadın orkestra şeflerinden Sera Tokay, orkestra yönetmenin başkalarının yeteneğini ortaya çıkarmakla ilgili olduğunu söylüyor. Tokay, şefle orkestra arasındaki empatiyi ölçmek için bir deney de gerçekleştirmiş.
Küçük yaşta müzikle uğraşmaya başlayan Sera Tokay, aldığı bir bursla Paris’e giderek piyano eğitimi alır. Ancak elinde görülen bir kas rahatsızlığı yüzünden piyano eğitimini yarım bırakır ve orkestra şefi olmaya karar verir. Şimdi hayatta en sevdiği işi yaptığını söyleyen Sera Tokay, kendini bu yolla daha iyi ifade ettiğini söylüyor. Birden fazla çeşitte müzik aletinden ses almanın ve müzisyenleri yönetmenin ayrı bir keyif olduğunu belirtiyor. Şefle müzisyenler arasında dilsiz bir iletişim olduğunu ve empati gerektirdiğini söyleyen Sera Tokay, bu ilişkiyi kanıtlamak için çeşitli deneyler de yapmış. Müzik aletlerine bağlanan kızılötesi ışınlarla yapılan deney henüz tamamlanmamış ama bu dilsiz ilişkiyi destekler nitelikte sonuçlar alınmış. Aynı zamanda Şişli Senfoni Orkestrası’nın kurucusu olan, dünyanın sayılı kadın orkestra şeflerinden Sera Tokay, mesleğini ve çalışmalarını anlatıyor.
Müziğe nasıl başladınız, orkestra şefliğine geçişiniz nasıl oldu?
Müziğe çok küçük yaşta, bando müziği dinleyerek başladım. Müzik dersleri aldıktan sonra piyanoya geçtim ve bir bursla Paris’e gittim. Eğitimim sırasında elimde kaslarla ilgili müzisyenlerde sık görülen bir rahatsızlık yaşadım. Bu arada felsefe eğitimi alıyordum. Müzikle ilgili bir şey yapmak istediğim için şeflik en uygunuydu benim için. Aslında bu rahatsızlık bir anlamda iyi oldu, orkestra şefliğinde kendimi daha iyi ifade ettiğimi görüyorum. Bazı şefler gibi 3 yaşında aklıma koymuştum gibi bir hikayem yok. Benimki biraz raslantı eseri oldu ama hayatta en sevdiğim şeyi yaptığımı şimdi anlıyorum. Çok iyi hocalarla çalıştım ve Limoges Ulusal Konservatuvarı’nda şeflik doktoramı yaptım. Ben Rus ekolünden geliyorum, bu ekolden pek çok iyi şefle çalıştım.
Bu ekoller arasındaki farklar neler?
Örneğin Fransız ve Alman ekolünde şefle orkestra aras ındaki zaman açığı çok fazla değildir. Rus ekolünde bu aralık çoktur. Orkestra 1. zamandaysa, şef 3. zamandad ır ve bu anlamayan orkestraları çok şaşırtır. Türkiye’de de orkestralar yakın eğitime alışmışlar. Zaman açığının fazla olmasının büyük avantajları vardır. Ne kadar önden bilgi verirseniz o kadar iyi sonuç alırsınız. O nedenle Rus konserlerinde daha coşkulu bir orkestra izlersiniz. Şefle orkestranın aynı anda gidildiği zannedilir ama bir orkestrayı dikkatli seyrederseniz, şefte çok heyecanlı bir kas hareketi görürsünüz ama orkestrada hareket yoktur. Bir süre sonra orkestrada co şkuyu görürsünüz. Örneğin Ruslarda şef gelir konsere başlar, birkaç saniye kimseden ses çıkmaz, girişi vermedi mi dersiniz ama biraz sonra asıl coşku başlayacaktır.
Kendinizi orkestra şefliğinde daha iyi ifade ettiğinizi söylediniz. Şefliğin hangi özellikleri kendinizi daha iyi ifade etmenize imkan veriyor?
Birçok özellik var. Bir tanesi otorite kavramı ama bu yaşamdaki otorite kavramı gibi psikolojik bir otorite değil. Bu, teknikle müzikal ki şili ğin orkestraya verdiği güvenden doğan bir otorite. Orkestranın önüne geldiğinizde direkt otoriteniz yoktur. Bir orkestra şefinin öncelikle kendisini orkestraya kanıtlaması gerekir. Kadın şef olarak da önyargılar var ama orkestra onu bir süre sonra anlar. Bu açıdan kendimi çok iyi ifade ediyorum çünkü müzikte yapmam gerekenleri çok iyi biliyorum. Onları senfonik bir repartuarda kullanmak benim için daha çekici. Ne kadar nüanslı olursanız olun enstrumandan bir tane ses alabiliyorsunuz. Senfonik orkestrada çok farklı enstrumanlar var, ayrı tonlar ayrı nüanslar almak ya da o enstrumanların sınırlarını keşfetmek benim için çok ilgi çekici. Nefesli çalgı ve yaylıların piyanoya oranla çok daha geniş nüans kapasitesi var. Orkestra şefi olarak bu tip hayallerimi gerçekleştirebiliyorum. Bir de piyano çok içsel bir enstruman, orkestra tamamıyla başkalarının yeteneğini ortaya çıkarmakla ilgili.
Kadın orkestra şefi neden az?
Kadınlara karşı önyargılar var tabii. Bazı mesleklerde kadınlar daha az, örneğin Formula 1 yarışlarında kadın yarışçı şimdiye kadar görülmemiş. Bunun nedenleri tartışılıyor, psikolojik mi sosyolojik mi diye. Bana kalırsa orkestra şefliğinde fizyolojik nedenler söz konusu. Mesela erkekler diyaframdan nefes alır, kadınlar trakea’den alır. Trakea’den nefes aldığınızda orkestrayla hiçbir ilişki kuramazsınız. Yani nefes almak bile bir neden. İkincisi kemikler ve kas gücü de önemli. Erkeklerde daha güçlü bir kas yapısı var. Dolayısıyla kadın şefin daha fazla efor sarfetmesi gerekiyor.
Bir orkestra şefinin spor da yapması gerekiyor o halde…
Evet, ben küçüklüğümden beri koşuyorum, egzersiz yapıyorum. Bazı kadın şef arkadaşlarım fiziksel olarak dayanamıyorlar ve orkestradan ses alamıyorlar. Çünkü orkestradan ses almak sizin kas gücünüzle ilgili. Bedeni anlamlı kullanmak gerekiyor. Müzikal ifade çok önemli. Kolunuzun en ufak bir hareketi bile onların arşelerini ona göre çalmasını sağlar.
Orkestra şefiyle orkestra arasındaki empatiyi çözmeyi amaçlayan bir felsefe teziniz vardı. Gerçekleşti mi?
Henüz bitmedi çünkü spekülasyonu olan bir tez bu, beyin bilimine kadar gidiyor. Dünya çapında bir nörofizyolojistle çalıştım. Orkestrayla aramızda sessiz bir anlaşma var. Hiçbir zaman dile gerek duyulmayan bir anlaşma. Orkestraya bakılır, ses alınır ve bagetle yönetirsiniz. Dilsiz olabilirsiniz çünkü orkestrayı yönetirken kelimelere gerek yoktur. Kızılötesi ışınları orkestra üyelerinin enstrümanlarına ve benim bagetime bağlayarak orkestrayla şef arasındaki bu dilsiz ilişkiyi açıklayabilir miyiz diye düşündük. Şişli Senfoni Orkestrası’nda ilk deney yapıldı, sonuçları da geçen yıl Şubat ayında açıklandı. İnsanlar arasında sessiz bir anlaşma olduğu muhakkak ama orkestra şefliğinde yaratıcılık gerekiyor. Empati orkestra şefliğinin neredeyse mesleği ama bu sıradan bir empati değil, çalışılması gereken bir şey. Enstrümanı tanımak, hissetmek gerekiyor.
“Orkestra şefliğinde otorite var ama bu, yaşamdaki gibi psikolojik bir otorite değil. Teknikle müzikal ki şili ğin orkestraya verdiği güvenden doğan bir otorite. Orkestranın önüne geldiğinizde direkt otoriteniz yoktur. Bir orkestra şefinin öncelikle kendisini orkestraya kanıtlaması gerekir.”
Ne gibi sonuçlar elde ettiniz?
Orkestradaki en iyi elemanları önceden yazmıştım, bu en iyi elemanların benim bagetime en üst reaksiyon verdiği görüldü. Benimle olan empatileri çok daha hissederek kuruluyor.
Bir orkestra şefi ne tür eğitimlerden geçiyor?
Birçok insan eğitim almadan orkestra yönetebileceğini söylüyor. Tabii ki yetenek gerekiyor ama tek başına yeterli değil. Hocanız önce orkestra olmadan orkestra varmışçasına notaları nasıl çalmanız gerektiğini öğretiyor. Siz boş bir odada enstrümanları ve çıkan sesleri hayal ederek denemeler yapıyorsunuz. Bunu başarabildiğiniz zaman gerçek orkestranın karşısına çıkıyorsunuz. Bütün eğitim buna bağlı, hayalli gerçeğe geçirebilmek. Yüksek orkestra şefliği okulu var, Avrupa’da çok az var ve çok zor, Türkiye’de ise yok.
Şişli Orkestrası sizin tarafınızdan mı kuruldu?
Orkestrayı ben kurdum ama Mustafa Sarıgül’ün desteğiyle kuruldu. Fikri ben ona açtım o da büyük bir istekle kabul etti. 20-25 yaşları arasında, İstanbul’un en iyi gençlerini topladık. En büyük amacımız Avrupa orkestraları seviyesinde bir orkestra kurmak. Şimdilik sadece Türkiye’de çaldık. Önümüzdeki yıl Paris’te çalmayı planlıyoruz. Fransa’da verdiğim kayıtlarla ilgilenen 2 orkestra var. Önümüzdeki yıl büyük ihtimalle davetli olacağım. Çünkü kadın şef çok az ve benim repartuvarım zorlu bir repertuvar.
Bir şirketi yönetmekle bir orkestrayı yönetmek arasında ne gibi benzerlik ve farklılıklar var?
Ruhsal olarak büyük benzerlikler ve farklılar var. Orkestrada aramızda dil yok; şirkette konuşmak, dinlemek, insanları etkilemek çok çok önemli. Benzerliği şu olabilir: insanları etkileyebilme yeteneği. Böyle bir yetenek var. Şirket başkanı da olabilir orkestra şefi de olabilir.
Afganistan’da konservatuar açmakla ilgili projeniz ne aşamada?
Bu proje 1 senedir sürüyor. Çok zor bir proje çünkü Afganistan’daki Tacik kökenli hükümet devrildi. Bizi davet eden de Taciklerdi. Afganistan milli marşı da Dari dilinden başka bir dile çevrildi, bu olay Mayıs ayı başında oldu. Hükümet politikası baştan aşağı değişti. Bizi davet edenler Tacik ve Şah Masud’un insanlarıydı. Şimdi gelenlerle nasıl bir anlaşma içine gireceğimizi bilmiyorum. Çünkü onlar benim hazırladığım Afgan kahramanlık hikayelerini, Şah Masud’un Sovyetlere ve Taliban’a direnişini anlatan hikayeleri sevmişlerdi. Şimdi yeni hükümetle yeni şeyler konuşmak gerekiyor. Büyükelçi iyi ilişkiler içinde olduğumuzu ama biraz beklememiz gerektiğini söyledi. Çünkü Afganistan’da her an her şey değişiyor ama yapacağız.
Afganistan’da konser verdiniz mi?
Hayır. NATO’nun davetlisi olarak 1 hafta kaldım. Afgan ve İstiklal Marşı’nı çalarak askeri bandosunu yönettim ama konser vermedim.
Yorum yapmak ister misin?