Oyuncu ve müzisyen Fırat Tanış, akıl ve iradesi olan herkesin oyunculuk yapabileceğini, fiziksel görüntünün hiçbir önemi olmadığını aktarıyor. Hatta oyunculuğun konuşmadan, duymadan ve görmeden yapılabileceğini savunuyor…
Pek çok sinema filminde, dizide ve oyunda yer alan Fırat Tanış, çoğumuzun aklında Geniş Aile’nin Koyu Bilal’i olarak yer alsa da müzisyen yönüyle de öne çıktı son dönemlerde. Şu ana kadar içine sinmeyen hiçbir projeye dahil olmadığını belirten Tanış, oyunculuğu bir meslek olarak değil bakış açısı olarak tanımlıyor ve herkesin isterse bu işi yapabileceğinin üzerinde duruyor. Bu ay Geniş Aile filmiyle sevenleriyle buluşacak olan Fırat Tanış’la, yer aldığı diğer bir film olan Guruldayan Kalpler’in basın gösterimi sonrası bir araya geldik.
İlk ne zaman “Ben oyuncu olacağım” dediniz?
Oyun oynamak çocukken yaptığımız bir şey zaten. Çalışan bir anne babanın çocuğu olarak erken yaşlarda anaokuluna gittim. Ben, bendeki oyuncunun anaokulunda grup oyunlarıyla ortaya çıktığını, orada geliştiğini düşünüyorum. Ama lise tiyatrosunda uğraşırken “Oyuncu olmak istiyorum, oyun oynamak istiyorum” dedim. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girdim ve oradan mezun oldum. Ödenekli tiyatrolarda, şehir tiyatrosunda, pek çok özel tiyatroda çalıştım. Sonra sinema filmleri, televizyon yapımları ve daha birçok şey beraberinde geldi.
Geniş Aile’ye gelirsek, izleyici kitlesi çok fazla olan bir yapım değil mi?
Evet, hikayenin ne olduğunu çok iyi bilen, hiç kaçırmayan hayranları vardır dizinin. Enteresan olarak mesela bize afiş yapıp yolluyorlar “Sizce bu afiş nasıl olmuş?” diye.
Dizi bu sefer sinemada izleyicileriyle buluşacak. Beyazperdeye taşınmasının amacı nedir?
Bir kere sinema kalıcı bir şey ve bu önemli bir etken. İkincisi de prodüksiyon olarak, kurgu olarak ya da hikayenin içeriği olarak bir televizyon dizisinde yapamayacağınız şeyler var. Elbette ki tüm bunlar da sinemaya aktarılmasını gerektiriyor. Bir sebebi de bu.
İnsanlar filmi neden izlesinler?
Gerçekten çok gülmek için izlesinler. Geniş Aile’de kolay yoldan para kazanmaya çalışan insanların gerçek kötülerle karşılaşması, sonrasında içine düştükleri durum gerçekten de komik. Eğlenmek için, gülmek için izlesinler. Çünkü gerçekten komik bir film oldu. Ben de filmi izleyenleri izlemek istiyorum aslında.
Sinema, televizyon ve tiyatro… Hangisi size oyunculuk anlamında daha çok zevk veriyor? Böyle bir ayrım yapabilir misiniz?
Bir ayrım yapmıyorum, hepsi başka başka şeyler. Hepsinin yeri farklı o yüzden net bir ayrım içinde değilim.
Bir projeyi kabul etmenizde nasıl unsurlar etkili oluyor?
En çok hikayenin kendisi etkili oluyor. Sonuçta öyle bir hikayeyle karşılaşabilirsiniz ki, sizin planınızda böyle bir sinema filminde, tiyatro oyununda ya da televizyon yapımında yer almak olmasa bile size çok heyecan verir ya da ekonomik olarak sizin kafanızdaki rakamı karşılamıyordur ama hikaye çok güzeldir ve seve seve içinde olmak istersiniz.
“Ünlü olmak” size ne ifade ediyor? Bu camiaya ait olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Hiçbir şey ifade etmiyor. Ben kendimi hiçbir yere ait hissediyorum, hiçbir yere ait hissetmiyorum değil. Ulaşılmaz yıldızlar yeryüzüne inmiş falan, bunlara inanmıyorum. Hepimiz en yalın anlamıyla eşitiz, bu kadar basit. Kimsenin kimseden böyle bir şeyi yaptığı için farklı olduğunu düşünmüyorum. Yaptığım şey de üstelik bence böyle karşılanmayı gerektirecek bir şey değil. Bu “Sizin yaptığınız da iş değil kardeşim”le karıştırılmaması gereken bir durum. Ben şahsen oyunculuğu da müziği de resmi de sanatın bütün dallarını bu konuda kendini yetenekli bulan ya da bulmayan, akli iradeye sahip olan her insanın yapabileceğini düşünüyorum.
Siz meslek olarak bunu tercih ettiniz…
Etmedim, bu bir meslek değil. Bu özel bir bakış açısı, öyle diyelim.
Her insan her işi yapabilir mi sizce?
İsterse yapar niye yapamasın. Öyle bir iş olmaya kalkışıyor da insan niye yapmaya kalkışmasın! Tuvalet temizlemek diye bir iş varsa ve böyle bir iş olmaya kalkmışsa birisi de bunu yapmaya kalkışmalı.
Oyunculuk yaptığınız süre içinde unutamadığınız bir anı var mı?
Yakın bir arkadaşımızın bir anısını hiç unutamam. Sahnede bir türkücüyü oynuyor ve bu türkücü bir süre sonra medya patronluğuna kadar yükseliyor, oyun bu ya! Oyunun bir yerinde uzun bir monoloğu var ve orada niçin türkücü olduğunu anlatıyor. Diyor ki, “Türkücü olmayıp da başka şeyler olsaydım ki olabilirdim, mesela mimar olsaydım güzel binalar yapabilirdim, doktor olsaydım insanlara iyi gelecek şeyler yapabilirdim, mühendis olsaydım…” Birden bire oyun sırasında elektrikler kesiliyor. Sonra jeneratör çalışmaya başlıyor ve elektrikler geliyor. Oyunu kurtarmak için salona dönüyor diyor ki, “Mesela elektrikçi olsaydım başımıza bu gelmezdi.” Salonda kimse gülmüyor. Sonra da tekrar salona dönüp “Oyuncu olsaydım bu başıma gelmezdi” diyor. Ben oyunun içinde değildim ama bu unutmadığım bir şeydir.
Müzik ile olan bağınızı anlatabilir misiniz?
Müzikle nasıl bir bağ kurdum bilmiyorum. Annem mi şarkı söyledi, bir yerden bir ses mi duydum? Ama sesler ve müzik her zaman ilgimi çekmiştir. Müzik her insan için erken dönemde olur. Duyma yetisi de bizi en son terk eden şeydir. Öldükten sonra da bir süre biz duymaya devam ederiz. Herhalde küçüklükten kaynaklı bir şey, oralarda bir yerde kapmış olmalıyım.
Peki, oyunculuk mu müzisyenlik mi?
İkisi arasında hiçbir fark yok benim için. Biri müzisyen Fırat Tanış diğeri oyuncu Fırat Tanış dediğinde eyvallah derim, hiçbir problem yok. Bir tanesi insan ilişkileri arasındaki ölçüyü, diğeri de sesler ve susuşlar arasındaki ölçüyü kendine şiar edinmiş. Bizi bize anlatan iki güzel sanat dalı. Sadece malzemeleri farklı onun dışı
nda hiçbir fark görmüyorum.
Başka bir şeyle uğraşmak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?
İstediğim şeyler var ama onlar meslek değil. Mesela matematikle ilgilenmeyi, matematikle ilgili bir bölüm okumayı çok isterdim. Fizikle ilgili bir bölüm okumayı da çok çok çok isterdim. Bunlar da meslek değil özel bir bakış açısı, bir disiplin.
Sizce başarının tanımı nedir? Siz başarılı mısınız?
Başarı, başarının kişiden kişide koşullardan koşullara değişebilen kriterleri olduğunu anlayabilmektir. Kimse kendisinin başarılı olup olmadığına karar vermemeli bence. Başarı dediğim gibi kişiden kişiye durumdan duruma göreceli bir hadise. Kendime göre başarılı mıyım? Başarılı olduğum yanların olduğunu düşünüyorum ama başarısız olduğum yanlar da var.
Teknoloji sinema ve televizyon sektörünü nasıl etkiliyor sizce?
Teknoloji bazı yolları çok kısalttı. Hemen hemen her sosyal tabakadan insanın bugün teknolojiyle ilgili mutlak bir yakınlığı var. Gerek televizyonun uzaktan kumanda cihazıyla olsun, gerek akıllı telefonuyla olsun. Şu an cep telefonuyla bile bir sinema filmi çekebilirsiniz. Burada içerik denen şeyin değeri ve önemi daha da öne çıkıyor aslında. Teknoloji teknik donanım sağlıyor, zamanını geri kazandırıyor, işini kolaylaştırıyor, hızlandırıyor ama içeriğin ne? O kadar kapsamlı bir soru ki bu, kısa bir şekilde cevap vermek için hakikaten bütün bu konularda çok şeyi bilmiş ve özümsemiş olmak gerekir.
Sizinle aynı işte ilerlemek isteyen bir kişide olmazsa olmaz diyebileceğiniz bir özellik var mı?
Akli irade. Aklı ve iradesi. Bu kadar, bunun dışında hiçbir şeye ihtiyacı yok. Tipinin birileri gibi olması gerekmiyor. Bir daha keşfetmeye gerek yok, elbette ki yüzlerce yıldır ölçülen bir takım değerler var. Bunların matematiksel karşılıkları da var. Suratında gözünün burnuna olan oranı gibi… Ben şahsen oyunculuk yapmak için bunların şart olduğunu düşünmüyorum. Hatta bizim okullarımızda aranan kriterler vardır; belirgin bir engeli olmayacak, konuşmasında pelteklik olmayacak. Bence bunların hiçbir önemi yok. Aklı ve iradesi olan her insan konuşma, duyma ve görme dahil hiçbir şeye ihtiyaç duymaksızın oyunculukla uğraşabilir.
O zaman eğitimin sadece teknik bir katkısı mı oluyor?
Bana eğitimin ne katkısı oldu? Çok güzel arkadaşlıklar edindim, bir iki tane de küpe kulağıma astığım. Onun dışında eğitimin olmak zorunda değil diye düşünüyorum. O zaman eğitimin zorunlu olduğu koşullar vardı. Şu an böyle değil. Bence hatta memleketteki bütün oyunculuk eğitimi veren okulların bir oturup kendilerini gözden geçirmesinde fayda var. Çünkü o okulların hemen hemen hepsinde aklın ve iradenin dışındaki her şeyin çok gerekli olduğu algısı yaygın.
Bundan sonra neler yapacaksınız?
Yaşayıp gideceğim, kızımı büyütüyorum. Bundan sonra sinema filmleri var yine. Bayağıdır ertelediğim bir resim sergisi fikrim var, onunla ilgileneceğim.
Yorum yapmak ister misin?