Güldem Berkman Novartis’in 140 ülkedeki 5 kadın CEO’sundan biri. Adı, Türkiye’nin en güçlü kadınları arasında geçiyor. Berkman bu başarısını sürekli öğrenmeye çok istekli olmasına ve olaylara pozitif yaklaşmasına bağlıyor.
Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden 1991 yılında mezun olan Güldem Berkman, profesyonel iş hayatına aynı yıl Radiometer’de laboratuvar ekipmanları satış uzmanı olarak başladı. 1993–1998 yılları arasında Eczacıbaşı Procter&Gamble’da ürün müdürü olarak görev yapan Berkman, 1998–2001 yılları arasında Danone/SA’da pazarlama müdürü olarak çalıştı. Güldem Berkman, 2001 yılından itibaren de Novartis Türkiye’de önce pazarlama daha sonra satış direktörlüğü görevlerini üstlendi. Novartis Türkiye’de başarılı çalışmalarıyla rol oynayan Berkman, 2007 yılı Mart ayında Novartis Macaristan’a ülke başkanı ve ilaç sektörü genel müdürü olarak atandı. 2008 yılında da Novartis Türkiye Başkanlığı ve İlaç Sektörü Genel Müdürlüğü görevini üstlendi. Berkman’la genç yaşta sahip olduğu başarılı kariyeri ve özel hayatı hakkında konuştuk.
Macaristan’da bir sene ülke başkanlığı yaptınız. Kariyerinizde bu dönemin nasıl etkileri oldu?
Gitmeden önce “Ne diye gidiyorum yurtdışına, ben zaten biliyorum bu işi, direk burada müdür olsam” diye düşünüyordum. Ama oraya gidince çok farklı bir deneyim kazandım. Koca bir kap pilav yapmadan önce küçük bir kapta yapmayı denemeniz gerekiyor. Pek çok şeyi orada öğrendim. 1 yılın sonunda geriye döndüm. Aynı dili konuşmadığınız için bir çok şeyi anlamak için fazla çaba gösteriyorsunuz, ister istemez bir stres seviyesi oluşuyor. Ama iş sonuçları anlamında orada çok başarılı olduk. Beni çok memnun eden de çalışan memnuniyet anketi yapılınca çok iyi sonuçlar elde etmemiz oldu. Bu benim özgüvenimi çok iyi etkiledi. Tanımadığım bir ortamda kabul görmüş olmak benim için çok önemliydi.
Oldukça genç yaşınızda önemli bir kariyer yaptınız. Bu başarınızın sırrını neye bağlıyorsunuz?
Herkes ortalama ya da iyi üniversitelerden mezun oluyor, herkes aynı teknik bilgiye sahip oluyor. Bir yabancı dil artık herkeste var. Bence fark yaratmanızı sağlayan şey öğrenmeye meraklı olmak. Bana herhangi bir konuda bir şey öğretsinler, bu çok hoşuma gider. İnsanın öğrenme kabiliyeti artık çok önemli. Sadece bilginiz yeterli değil, önemli olan yeni şartlara uyum sağlayabilmeniz için yeni şeyler öğrenebilmeniz. Bir de ben çok pozitifimdir. Dünyanın en kötü şartları da olsa bir şekilde çıkış yolunu bulmaya çalışırım, çözüm odaklıyımdır.
Stresli bir yapınız mı vardır?
Ben çok stresli biri değilim. Sanırım bu bir karakter özelliği. Elimden gelenin en iyisini yapıp yapmadığıma bakarım. Eğer yaptıysam stres seviyem azalır. Ama şartları sonuna kadar zorlarsam, bilirim ki bu şartlar altında da sonuçları değiştirmek kudretine sahip değilim.
Siz aynı zamanda özel yaşamına vakit ayıran CEO’lardansınız. İş-özel yaşam dengesini kurmakta zorlananlara ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Herkesin kendi yaşının farkında olması gerekiyor. Biz bulunduğumuz yaşı sadece bir kere yaşayacağız. Mesela ben şöyle düşünüyorum: Bundan sonra ben çocuğumun 8 yaşını bir daha göremeyeceğim, evliliğimin 14. yılını bir daha yaşayamayacağım. Bunları kaçırırsam bir şekilde bunları yerine koyamam. Başarılı olmak çok önemli ama hiçbir zaman “50-55 yaşında işler yumuşasın, 60’ta emekli olayım, sonra istediğimi yapayım” düşüncesine sahip olunmamalı. Benim için hayatım, hem iş hem özel hayatımın entegrasyonundan oluşan bir bütün. Bunlardan biri eksik olursa ben kendimi başarılı hissetmem. Sadece işle ilgilenmek saplantılı bir kendini kanıtlama savaşı gibi geliyor bana. Ayrıca oğlumun da “Annem de bir yerlerde bir insan” diye düşünmesini istemem, o nedenle oğlumun hayatında net bir anneyim.
Spora olan düşkünlüğünüzle de tanınıyorsunuz. Hangi sporları yaptınız bugüne kadar?
6-7 yıl voleybol oynadım. İyi sörf yapıyorum. Kışları kayak yapmayı seviyorum. Tenis oynuyorum. Arada da powerplate’e gidiyorum.
Bir senede ne kadar tatile çıkarsınız? Tatilde işinize ne kadar vakit ayırırsınız?
Minimum 3 hafta tatile çıkarım. Tatillerde işle de ilgilenirim ama ailemi bu anlamda rahatsız etmemeye çalışırım.
İş hayatınızda bir gününüz nasıl geçiyor?
İçeride ve dışarıdaki kişilerle çok ciddi bir görüşme trafiğim var. Vaktimin yüzde 30-40’ını bu şekilde geçiriyorum. Bir günde en az 50-60 kişiyle görüşmem oluyor. Onun haricinde 1-2 saat kadar bütün bana verilen raporların incelenmesine ayırıyorum. Bu arada e-posta’larımı cevaplamaya çalışıyorum. Ama bu da yarım saatimi alıyor, daha çok yüz yüze görüşmeler yapmayı tercih ediyorum.
Sizce nasıl bir yöneticisiniz?
Bence herkesin iyi ve gelişmesi gereken özellikleri vardır. Ben birlikte çalışılması kolay, takım çalışmasına yatkın, hızlı ve sonuç almaya aşırı meraklı biriyim. Dolayısıyla takım çalışması, yol göstericilik ve güven verme anlamında iyi bir yöneticiyim diyebilirim. Ama canı tez, bir an önce sonuçlar olsun da isteyen bir yöneticiyim. Sonuçların olmadığını hissettiğim an “Bu olmadı mı, neden olmadı, hala olmadı mı?” diye sorgularım.
Çalışanlarınızla aranız nasıldır?
Bizim burada çok doğal bir ortamımız var. Herhangi bir sosyal ortamda buradakinden daha farklı hissetmiyorum. Çalışanlarımla özel hayatlarını da konuşuruz. Tüm dünyada 2009 yılında yapılan Novartis Çalışan memnuniyet anketlerinde 140 ülke içerisinde en yüksek sonuçları aldık. Bu anlamda İK alanında Türkiye’ye ödül verildi. Bu; ben ve bütün yönetim ekibimizin yarattığı bir ortamdan kaynaklanıyor.
Bir kadın olmanın yöneticiliğe kattığı artılar neler?
Kadınların daha koruyucu ve kollayıcı içgüdüleri var. Bu tavrınız yapmacık da olmadığı için karşınızdaki insanların güvende ve sanki aile ortamında gibi hissetmesine yol açıyor. Bunun için anaç olmaya gerek yok. En anaç olmayan bir kadın bile bir erkeğe göre daha koruyucudur. Ayrıca kadınlar daha düzen kurucu ve daha organize, biraz daha detaylara hakimler bence. Erkek yöneticilerde ise yükselme hırsı daha yüksek oluyor ve işi odağına koyma yetenekleri çok yüksek oluyor. Erkekler daha çok büyük resmi görmeye odaklanıyorlar. Kadınların da zafiyeti bu. Biz bu kadar detayı görürken büyük resmi kaçırmazsak ideali yakalarız. Kadınların hayatında bir de çocuk bakımı ve ev hayatı var. Dolayısıyla birçok konuya konsantre olma yetenekleri de daha yüksek. Zaten Diversity Inclusion kapsamında dünyada kadınların trendi çok yükseliyor.
Kadınların trendi nasıl yükselecek?
Şu anda tüm dünyadaki İnsan Kaynaklarının üzerine eğildiği en önemli konulardan biri Diversity Inclusion. Çeşitlilik ve dahil etme kapsamında yapılan bu çalışmalar değişik kültürlerden, etnik gruplardan, düşünce yapılarından gelen insanları yönetim ekiplerine katmayı içeriyor. Novartis’te de bu çok önemli olarak ele alınıyor. Bu kapsamda kadın ve erkek konusuna gelecek olursak şunu söyleyebilirim: Şirketlerin bugün kadınları ekiplerine dahil etmesinin nedeni “Aman kadınlar da nüfusun yüzde 50’si, onlara da bir şans verelim” değil. Buradaki neden hizmet verdiğin insan grubunun yüzde 50’sinin kadın, yüzde 50‘sinin erkek olması. Yüzde 100 erkekten oluşan bir ekiple siz nasıl bu halka hizmet verebilirsiniz? Bu yaklaşımın giderek değeri artacak. Kadınlar olarak önümüz bence çok açık. Pozitif ayrımcılık anlamında söylemiyorum ama bence artık şirket yönetimlerinin kadınlara ihtiyacı var.
Kadınlara bu anlamda nasıl yol gösterirsiniz?
Bizim kadınlar olarak başarabileceğimize inanmamız lazım. Çocuk doğurunca da işimizden vazgeçmememiz lazım. Ben müdür olmadan önce Novartis’te dünya çapında kadın genel müdür yoktu. Bana da “Sen de boşuna uğraşma bak dünya çapında kadın CEO yok” denildi. O anda “Ben olacağım” diye cevap verdim. Bugün Novartis’in 140 ülkedeki CEO’larından 5’i kadın. Ve herkes de bu anlamda oldukça başarılı.
Ailenizle nasıl vakit geçirirsiniz?
Arkadaşlarımızla vakit geçirmeye çok meraklıyız. Yakinen görüştüğümüz 5-6 çift arkadaşımız var. Onlarla muhakkak Cuma-Cumartesi akşamları program yaparız. Hafta sonu ailemle birlikte spora gidiyoruz, ailelerimizle görüşüyoruz. Çok sık tatile gidiyoruz. En ufak bir fırsat bulsak bundan faydalanmaya çalışıyoruz. Mesela en son yurtdışında bir işim vardı. Daha sonra eşim ve oğlum da geldi ve biraz daha orada kaldık. Ayrıca resim yapıyorum. Pazar sabahları oğlum Ege gitar dersine giderken ben de resim dersine gidiyorum.
Yorum yapmak ister misin?