Ragıp Savaş’a göre oyuncu her rolü oynayabilmeli

Tiyatro, dizi ve filmlerde çeşitli rollerde izlediğimiz Ragıp Savaş farklı rollerde izleyicinin karşına çıkmayı, izleyiciyi şaşırtmayı sevdiğini söylüyor. Savaş oyuncunun her rolde oynaması gerektiğine inanıyor. 
Eczacıbaşı’nda voleybol oynarken oyunculuğu aklından geçirmeyen Ragıp Savaş, Müşfik Kenter’le tanışınca önce ona sonra oyunculuğa hayran oluyor. Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuar Bölümü’nü tamamladıktan sonra, Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda sanat hayatına başlıyor. Birçok oyun ve müzikalde oynayan Savaş aynı zamanda çeşitli televizyon dizileri ve filmlerde de yer alıyor. Savaş’ın sinema ve tiyatro kariyerinde daha az bilinen bir dönem de var. Kocaeli Tiyatroları’nın en genç sanat yönetmeni olarak görevdeyken başarılı projelerle Kocaeli halkını tiyatroya çekiyor genç sanatçı. İzmit’in köylerini gezen tır tiyatrosuyla oyunları her kesime ulaştırıyor. Geçtiğimiz yıl Kocaeli Şehir Tiyatroları’ndan ayrılan Savaş, Sen Harikasın adlı sitcom ve Yağmurcu adlı tiyatro oyununda sevenleriyle buluşuyor. Ragıp Savaş’la yoğun temposu içinde neler yaptığı hakkında konuştuk.
 
Son olarak yeni yayın döneminde başlayan “Sen Harikasın” adlı sitcom’da sizi izliyoruz. Sen Harikasın’da oynamaya nasıl karar verdiniz? Sen Harikasın aslında Amerika’nın ilk sitcom’u olan “I love Lucy’nin uyarlaması. I Love Lucy, Amerika’da uzun yıllar devam eden büyük hayran kitlesi olan bir dizi. Sen Harikasın’da diğer oyuncular; Demet Akbağ, Güven Kıraç, Ruhsar Gültekin. Biz neredeyse 20 yıllık arkadaşız, daha önce birçok işte beraber çalıştık. Dizinin ekibinin çok iyi olması, oynadığım karakterin şarkı söylemesi beni çok cezp etti ve projeyi hemen kabul ettim.

Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Çekimler nasıl gidiyor?
Birbirini çok seven bir karı kocanın hikayesi “Sen Harikasın”. Dizide Cüneyt adında, ortalığı karıştıran, saf ve sevgi dolu karısına kızamayan, onu çok seven bir adamı canlandırıyorum. Dizinin önceden yazılmış olası bizi çok rahatlattı. Sitcom kolay gibi görünüyor ancak tiyatro oyunculuğuna ihtiyaç duyuyor ve ciddi bir matematiği var. Her şey çok hızlı ilerliyor, durmadan 3-4 sahne çekiyoruz.  Şubat ayında çekimlerimiz sona erdi ama Haziran’a kadar dizi sürecek. Sonraki sezonda da yine Türk Max’da devam edeceğimizi düşünüyorum.

Sen harikasın’daki eşiniz Harika gibi olsaydı tüm kadınlar…
Tatlı, kaçık kadınlar elbette var ama bu kadarına kimse tahammül edemez. 

Kurtlar Vadisi’nde de uzun süredir oynuyorsunuz. Dizinin başarısını neye bağlıyorsunuz, rolünüzü nasıl buluyorsunuz?
Dizinin çok tutmasını da beş yıldır sürmesine bağlıyorum. Kurtlar Vadisi’nde Fuat Tataroğlu adında zengin bir ailenin kadınlara düşkün, şımarık oğlunu oynuyorum. Çok severek oynuyorum. Ne iş yaparsam yapayım arkasındayım. 

Sizin severek takip ettiğiniz diziler var mı?

Lost, bir ara bizi paramparça etti, sabahlara kadar çok sıkı takip ettim. Son sezonlarda artık çok karıştı. Cnbc-e’deki dizileri de fırsat buldukça izliyorum. Ama öyle bir tempom var ki…  iki dizi, bir tiyatro oyununda ve aynı zamanda reklamda oynuyorum. O yüzden eve gidip uyumaya ancak zamanım kalıyor, bir ay içinde tempom biraz yavaşlayınca evde akşamları herkes uyuyunca DVD’den izleyeceğim kaçırdığım dizileri. Uyuyamama problemim olduğu için geceler zaten bana kalıyor. Yıllardır sürüyor uyku sorunum, 4’te yatıp 7’de uyandığımda da yorgunluk çekmiyorum. Bir açıdan iyi oluyor, yaşamaya daha çok vaktim kalıyor.

Son zamanlardaki günlük temponuz nasıl?
Son aylarda sabahtan ‘Sen Harikasın’ setine gidiyorum, çıkışta Kurtlar Vadisi çekimlerine katılıyor gece geç saatlerde eve geliyordum. Kurtlar Vadisi yoksa tiyatro oyunu için Yunus Emre Kültür Merkezi’ne gidiyorum. Kurtlar Vadisi’nin seslendirmeleri veya reklam çekimlerimizde oluyordu. Uykusuzluğumdan değil, işin yoğunluğundan iki günde toplam 6 saatlik uykuyla devam ettiğimi hatırlıyorum. Kışın yoğunluğum fazla ama yaz aylarında çok rahatım, üç ay tatil yapıyorum. Aileme, 20 aylık kızım Nil’e bol bol zaman ayırıyorum. Bir yandan dinlenirken bir yandan da kendimi eleştiriyor, yaptığım işlerden iyilerini seçiyorum. Mükemmeliyetçi bir yapım var, ne olursa olsun en iyisini yapmak isterim. Sadece oyunculukla ilgili değil, her işte böyleyim. Yoğun olmayı çalışmayı, üretmeyi seviyorum. Bu yüzden bir iş bittiği zaman pestilim çıkıyor. Biraz da kendim kaşınıyorum diyebiliriz.

Televizyon ve sinema oyunculuklarının tiyatro oyunculuğundan farkı nedir?
Sinema, tiyatro veya dizi olsun yaptığım bütün işlerin arkasında dururum. Özellikle tiyatrocu arkadaşların bir söylemi var; “Biz televizyonda ekmek parası için varız” şeklinde. Bu doğru bir söylem gibi gelmiyor bana, biraz bizi küçültüyor gibi geliyor. Televizyonda da oyunculuk yapılıyor, sonuçta bildiğimiz işi yapıyoruz, farklı bir şey yapmıyoruz ki. O yüzden arkasında durmak lazım. Benim bugüne kadar dizim ve sinema filmim pek yoktur çünkü televizyonda yer alacağım projelerde çok seçiciyim. Bir sezon içinde dört dizi içerisinde gördüğüm oyuncular var, bir dizi tutmuyor diğerinde yer alıyor, iki ayda bir dizi değiştiriyorlar. Bu şekilde seyirciye kendini nasıl inandırabilir ki? Oyunculuk ne kadar sanal bir şey olsa da bir inandırıcılığı var. Ben onun için öyle olmaktan korkuyorum, televizyon çok tehlikeli bir kutu; hemen harcayabilir insanı. Bir anda şöhret olmak iyi bir şey değil, yavaş yavaş şöhret olmak en iyisi. Şöhret hazmediliyor, ne oldum durumu olmuyor, hem de riskleri ve avantajları görülüyor.

Gerçekten oyuncu olmak isteyen gençlere ne önerirsiniz?
Oyuncu olmak isteyen gençler oyunculuğun eğitimini mutlaka almalılar. Oyunculuk yeteneğinin futbol oynayabilme yeteneği gibi doğuştan olduğuna inanıyorum. Doğuştan var olan yeteneklerinin üzerine gençler, oyunculuğun teorik dersleri de almalılar. Oyuncu olmak için devamlı çalışmak gerekiyor. Bedenlerini, kafalarını çalıştırmaları, devamlı okuyup, atölye çalışmalarına katılmaları gerekiyor. Kendilerini tanımaları gerekiyor, sesini, nefesini nasıl kullanacaklarını bilmeliler. Duruş, bakış gibi birçok ayrıntı var. Oyunculuk eğitiminden geçmeden oyuncu olmak gerçekten çok zor. Eğitim almadan yetenekli bir oyuncu olarak idare edebilirler ama iyi bir oyuncu olmak için eğitim almaları gerekiyor. Yetenekli oyuncu ve iyi oyuncu olmak farklı şeyler. Arka arkaya birkaç tiyatro oyunun da ve filmde izleyip hayran olarak çıktığım oyuncular benim için iyi oyunculardır. Elbette yetenekli oyuncular eğitim alıp, çalışırlarsa iyi oyuncu olurlar.

Siz nasıl oyuncu olmaya karar vermiştiniz?
Çok uzun yıllar Eczacıbaşı’nda voleybol oynadım. Hiç alakam yoktu tiyatroyla, aklımda oyuncu olmak da yoktu. Amcam Turgut Savaş ve yengem Semra Savaş tiyatro sanatçılarıydı. Ailem edebiyatla çok ilgiliydi, özellikle annem çok istedi tiyatro sanatçı olmamı. 1984 yılında Müşfik Kenter’le tanışınca önce ona sonra tiyatroya hayran oldum ve hayatım değişti. Benim bu işi yapmama sebep de odur. 1986 yılında konservatuara başladım. Keza Zeliha Berksoy’un da bende emeği çoktur, diğer hocalarımın da emekleri vardır ama bu iki hocamın emeklerinin yeri ayrıdır.

Kocaeli Şehir Tiyatrosu’nda en genç sanat yönetmeni olarak çalışmışsınız. Neden Kocaeli?
Kocaeli’nde doğdum, büyüdüm. İstanbul’la bu yakın olan şehrimizi tiyatroyla buluşturmak istedim. Üç yıl boyunca oyunda oynayamadım, Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda sanat yönetmenliği yaptım. Yeni sahneler açtık, 82 bin biletli seyirciyle bıraktım Kocaeli’ni. Bunun dışında Kocaeli’nin köylerini dolaşması için Tır Tiyatrosu kurduk, açılınca sahne olan. Kocaeli’nde 500’e yakın köy var, köy köy dolaşıp çocuklara ve büyüklere ücretsiz sunduk bu hizmeti. Ancak kızım Nil’e daha fazla zaman ayırmak istemem ve oradaki bazı anlaşmazlılar yüzünden görevimden ayrıldım.

Sizi jön karakterde hiç izlemedik, özel bir nedeni var mı?
Oyunculuğun kılıfı olmadığına inanıyorum, her rolde oynayabilmeli oyuncu.
O tarz rolleri sevmiyorum, özellikle Türkiye’de jönlük sıfatı bir kere üstünüze yapışınca sıyrılması çok zor. Ben jön karakteri oynayabilirim, bunu biliyorum. Bu benim için avantaj ama ben oyunculukta değişmeyi seviyorum. Bence oyunculukta seyirciyi şaşırtmak önemli.

Müzikle de yakından ilgilisiniz, nasıl başladı ilginiz?
Benim müzik hastalığım var, müziği çok seviyorum. Henüz 4 yaşındayken anneanneme küçücük bir darbuka aldırmıştım. Öyle başladım, bir şeyler çalmaya. İçimde her zaman ritimler var, bunları zaman zaman kaydediyorum, içimden geliyor. Klavyeye ve vurmalı sazlara büyük bir merakım var. Fena olmayan da bir sesim var, oyunculuk kadar olmasa da müzik de tutkum. Bir albüm yapmak istiyorum ama para kazanmayı falan hedeflemiyorum. Kızıma hatıra kalacak siyah beyaz bir şey yeter bana. İçinde sakin, bağırmadan söylenen şarkılar olsun istiyorum. Şarkılar dinleyenlere muhakkak bir şeyler anlatmalı. Boş zamanlarımda arkadaşımın stüdyosunda doğaçlama şeyler yapıp, kaydediyorum.

İzmit Sanat Merkezi’nde çalışmalarınız devam ediyor. Bunlardan bahseder misiniz?  
“Sanat senin içindir” sloganıyla yola çıkarak İzmit Sanat Merkezi’ni kurduk. M.E.B. sertifikalı eğitimlerle sanatı meslek edinmek isteyen ve konservatuara hazırlanan gençlerin yanı sıra kendini daha iyi ifade etme, sanatın çeşitli dallarıyla hayatına renk katmak isteyenlere eğitim veriyoruz. Sanat danışmanlığını yaptığım İzmit Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi, tiyatro dünyasının duayenlerinin önderliğinde akademisyen bir kadro tarafından yürütülüyor. Bale ve dans eğitimi Tan Sağtürk ve ekibi tarafından veriliyor, müzik ve resim eğitimleri de birçok başarıya imza atmış akademisyenlerce veriliyor. Diksiyon ve Etkili İletişim dersleri TRT’nin ünlü spikerlerinden Bülend Özveren ve Elçin Temel, Etkili Konuşma ve Beden Dili Semineri Can Gürzap tarafından veriliyor. Sinema ve Televizyon Oyunculuğu alanında ise yönetmen Ezel Akay, yıllara dayanan bilgi ve birikimlerini atölye çalışması kapsamında öğrencilerle paylaşıyor.

Kısa Kısa

Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?

Boş zamanım pek kalmıyor ama olduğunda spor yapıyorum formda kalmak için. Kızıma ve eşime zaman ayırıyorum.

Favori filminiz?
Mickey Rourke’un filmiydi. “Angel Heart” oyunculukla farklı şeyler düşünmeme sebep oldu. Fight Club, God Father serisi ve bu tarz fimleri daha çok seviyorum.

En son izlediğiniz film?
Barcelona

En sevdiğiniz yemek?
Döneri çok severim, duramıyorum yemeden.

Favori tatil mekanınız?
Bodrumda evimiz var ama Fethiye’yi de çok seviyoruz.

 

Gazeteci olmak için yola çıkarak Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Basın Yayın eğitimi aldı. Sektörel yayınlarda tecrübe kazanan, 2007 yılında Kariyer’de Editör olarak çalışmaya başlayan Nogay, 2011’den bu yana Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapıyor.
**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.