Sanatçı her an herkes olabilme lüksüne sahip

Ahu T2“Bir İstanbul Masalı” ile tanıdığımız ve “Kaybedenler Kulübü”nde beğeniyle izlediğimiz ödüllü oyuncu Ahu Türkpençe, mesleğiyle hayallerini gerçekleştiriyor. “Sahnede seyirciyle paylaştığım büyülü anları seviyorum” diyen Türkpençe, tiyatro oyunu devam ederken yaz sonunda çekimlerine başlanacak yeni sinema film için hazırlıklara da başlamış

Tiyatro ve sinema oyuncusu Ahu Türkpençe, tiyatroya her zaman büyük ilgi duydu ama bu hayali 18 yaşında Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne adım attığı zaman gerçeğe dönüşmeye başladı. Oyunculuk tutkusu nedeniyle Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’ndeki öğrenimine ara verdi. Azmi, yeteneği ve disiplini sayesinde MGSM’nin parlak öğrencilerinden biri haline geldi. Kısa bir süre içinde de yapımcı ve yönetmenlerin dikkatini çekti.

Her oyuncunun hayali olabilecek farklı rollerin sahibi oldu. Bir İstanbul Masalı’nın Esma’sına, Şöhret’in Gülşen’ine, Neredesin Firuze’de erkekler dünyasının naif kadını Ayşen’e, Kaybedenler Kulübü’nde erkekler dünyasının güçlü kadını Zeynep’e hayat verdi. Sinema, televizyon ve tiyatro projelerini paralel yürüttü. Sadece gerçekliğine inandığı karakterleri canlandırmayı tercih etti. Bu sayede kitlelerin hayatının bir parçası olan ve hafızalardan silinmeyen karakterler yaratmayı başardı. Sosyal sorumluluk projeleri daima yaşamının bir parçası oldu. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin destekçisi olarak gönüllü projelerde çalıştı, çalışmaya büyük mutlulukla devam ediyor.
2011 yılı, 16 yıllık meslek hayatında başarılarının taçlandırıldığı yıl oldu. Yılın en güçlü yapımlarından biri olan Kaybedenler Kulübü’ndeki Zeynep rolü ile eleştirmenlerden büyük övgüler alan Ahu Türkpençe, aynı yıl İngiliz yazar Dennis Kelly’nin Sondan Sonra adlı oyunuyla Afife Jale Ödülleri’nde En Başarılı Kadın Oyuncu seçildi. Ahu Türkpençe, Duru Tiyatro’da Sondan Sonra adlı tiyatro oyunuyla tiyatro tutkunları, Star TV’de yayınlanmaya başlayan “Tek Başımıza” adlı dizi ile televizyon izleyicileri ile buluştu.
“Mesleğimin en sevdiğim tarafı her an herkes olabilme lüksün olması… Bu inanılmaz ama aynı zamanda da müthiş hissettiren bir duygu” diyen Ahu Türkpençe, sürekli insanı ve kendini araştırmanın bir yandan çok eğlenceli diğer taraftan da kişiyi insanları çabuk çözen biri haline getirdiğini savunuyor ve bu durumun da işin defolarından biri olduğunu ekliyor.

Bize kendinizi anlatmanızı istesek, nasıl anlatırdınız?
İnsanın kendini anlatması çok da kolay değil tabii ki ama şunu söyleyebilirim; mesleğini çok seven, tiyatro oyununun olduğu günler heyecanla sahneye giden biriyim. Sevdiği mesleği yapan azınlıktan biriyim ve bunun değerinin farkındayım.

Çocukluk hayallerinizle şimdi bulunduğunuz yer ve yaptığınız iş örtüşüyor mu?
Çocuklukta adı üstünde gayet çocukça hayallerim vardı. Mesela pastanem olsun bol bol dondurma yiyeyim ya da balıkçı olayım, hem balık satar geçinirim hem de balıkları yerim aç kalmam gibi…

Fizik bölümündeki öğreniminizi yarıda bıraktığınız için hiç pişmanlık duydunuz mu?
Hayır, asla pişman değilim. Tam tersi hayatımda yaptığım en doğru şeydi.

Aileniz nasıl karşıladı, fizik bölümünü bırakmanız eleştirilere neden oldu mu?
Hayır, ama annem tiyatrodan mezun olduktan sonra, fiziği yarım bırakma onu da bitir demişti, ben de anneme verdiğim sözü tuttum. Ailem, özellikle de annem MSM’deki 4 yıllık eğitimim boyunca bana çok destek oldular. Umarım onları yaptığım işlerle gururlandırıyorumdur.

“Kendi yazdığım oyunları sahnelemek istiyorum”

Kariyeriniz açısından henüz yapmadığınız, hayalinizde gerçekleştirmek istediğiniz bir projeniz var mı?
Kendi oynamak istediğim sinema filmlerini ve tiyatro oyunlarını yazmak istiyorum. Bunun üzerine de oldukça yoğun çalışıyorum. Umarım bir gün kendi yazdığım oyunda oynarken beni sahnede seyredersiniz.

Son dönemde Türk sinemasını ve özellikle izleyici kitlesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seyrettiğini doğru anlayıp, doğru eleştiren, beğendim-beğenmedim gibi lafların bir eleştiri olmadığını bilen ve bu bilinçle daha iyi işler çıkması için sektörü zorlayan, çok özel bir seyircimiz var. Ne yazık ki sayıları yeterli değil ama giderek bu özel izleyici sayısının; bizler daha iyi işler yaptıkça; artacağını düşünüyorum.

Yoğun bir iş temposunda çalıştığınız dönemlerde işinizin en keyifli yanı ve en sıkıcı/zor yanları neler?
Bence her mesleğin zor yanları var ve bunlara katlanmak ancak ve ancak mesleğinizi çok sevdiğiniz zaman mümkün oluyor. Ben de oyunculuk mesleğini o kadar çok seviyorum ki, bu sevgi sayesinde can sıkıcı problemleri tolere edebiliyorum. Mesleğin en güzel yanı seyirciye anlatmak istediğiniz duygunun ya da durumun istediğiniz şekilde geçtiğini, seyircinin bunu hissettiğini anladığınız anlar.

“Senaryo ve rolden etkilenerek karaktere bürünüyorum”

Canlandırdığınız karakterlerden etkileniyor musunuz?
Hayır, tabii ki yönetmen stop dediğinde o durum ya da duygudan çıkamamak gibi bir şey yaşamıyorum, ama en başında karaktere çalışırken senaryonun beni etkilemesine farklı duygu hallerine sokmasına izin veriyorum. Daha sonra o etkilendiğim an ve duygular üzerine çalışıp, detaylandırıp, karakteri bunlar üzerine inşa ediyorum.

Tiyatro sahnesinde başınızdan geçen, unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Sondan Sonra adlı oyunda Emre Kınay ile birlikte oynuyorum. Oyunun bir sahnesinde sandalyeyi sırt tarafından tutup Emre’ye savurduğum, tehdit amaçlı kullandığım bir yer var. Bir keresinde büyük bir ciddiyet ve korku ile sandalyeyi tutup Emre’ye savurmak için kaldırdım, ama elimde sadece arkalığın ufak bir parçası geldi, sandalyenin geri kalanı olduğu gibi duruyordu. O an iki saniye daha uzasaydı seyirci dahil hepimiz çok gülebilirdik! Neyse ki gülmemi yutup, elimdekini fırlatıp, sandalyenin geri kalanına hemen hamle yaptım. O heyecanla kendimi nasıl tuttum da gülmedim inanın ben de bilmiyorum.

Eylül ayında yeni sinema filmi çalışmaları başlayacak

Gündemi nasıl takip ediyor? Kendinizi geliştirmek ve “güncel tutmak” için neler yapıyorsunuz?
İşimin en eğlenceli taraflarından biri de bu. Bol bol sinema ve tiyatroya gidiyorum. Kitap okumayı çok seviyorum, özellikle ” Bütün Dünya” gibi sürekli takip ettiğim dergiler ve yazarlar var. Tabii ki internetten güncel haberlere bakıyorum. Teknolojinin en güzel tarafı bu bence. Bu gün bu saatte Londra’da hangi oyun sahneleniyor, Amerika’da hangi oyunun prömiyeri var biliyoruz ve bu kadar anlık bir takip sizi daha dolu ve taze tutuyor.

Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz? Hobileriniz, özel zevkleriniz var mı?
Bol bol bisiklete biniyorum ve şimdilerde yeni yeni tango öğrenmeye başladım.

Gelecekte ne gibi projeleriniz var?
Önümüzdeki sezon da Sondan Sonra adlı oyuna, yine Emre Kınay ile yine Duru Tiyatro’da devam edeceğiz. Bunun yanında sezona yeni bir oyun daha çıkaracağız. Eylül ayında da Deniz Akçay’ın çekeceği Köksüz adlı bir sinema filminde rol alacağım. Bir aile hikayesi ve derdini çok naif bir dille anlatıyor. Seyircinin beğeneceğini ve Deniz Akçay’ı daha ilk filminden çok seveceklerini düşünüyorum.

Ahu Türkpençe’nin yer aldığı film ve diziler

• Kaybedenler Kulübü
• Denizden Gelen
• Dinle Neyden
• Hicran Sokağı
• Keloğlan Kara Prense Karşı
• Neredesin Firuze
• Bir İstanbul Masalı (Esma Kozan Arhan)
• Elveda Rumeli (Bihter Hemşire)
• Yedi Numara (Seher Menekşe)
• Azad Dilan
• Güzel Günler
• Şöhret (Gülşen Özer Işıl Türker)
• Karamel (Zehra)
• Tek Başımıza

Kadıköy Anadolu Lisesi’nin ardından diplomat olma hayaliyle girdiği Marmara Üniversitesi Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde eğitimine devam ederken gazetecilik mesleğine gönlünü kaptırdı. “Türkiye’de ve Fransa’da Gazeteci Kimliği Sorunu” konulu tezini yazarken çalışmaya başladığı ajansta gazeteciliğe adım attı.
**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.