Sessiz istifa nedir? Tükenmişliğe bir tepki midir?

sessiz istifa

İş hayatında belki uzun yıllar sonra olabilecek pek çok değişiklik, hepimizin bildiği gibi çok kısa bir sürede gerçekleşti. Elbette yaşanan bu dönüşüm rüzgarı yeni, beklenmedik ya da sindirilen pek çok duyguyu da açığa çıkardı. Dünyayı etkisi altına alan “Büyük istifa” dalgasının nedenlerini tartışırken, bir yeni kavram daha gündemimize girdi ki o da “Sessiz istifa!” Peki, sessiz istifa ne anlama geliyor? Detaylar yazımızda!

İnişli çıkışlı iş hayatında yönetilmesi gereken ne çok konu, duygu var değil mi? Kimi zaman ortak bir noktada buluşarak halledilen konular, bazen sadece bireysel çabaya bağlı kalıyor. Bu bireysel çabayı ortaya koymaktan bir şekilde vazgeçenler için yeni bir süreç başlıyor…

Son zamanlarda sıkça duyduğumuz “Sessiz istifa” hareketi aslında yeni/bilinmeyen bir şey değil.

Sessiz istifa; insanların hayatta işten daha fazlası olduğunu düşünmesi ve bu düşünceyle “sadece sorumluluklarını” yerine getirmesini ifade ediyor. Yani resmi olarak bir istifa beyanı olmadan, kişi görevini yerine getiriyor; ancak işine değer katacak ekstra bir çaba göstermiyor. Bu durum bazıları için sınır koymak ve ek iş almamak anlamına gelirken, bazıları için bulunduğu konumdan öteye gitmemek olarak ifade edilebilir. Ancak her durumda da tam anlamıyla bir iş bırakma olmadığı için “sessiz bırakma” olarak ifade etmek daha doğru gibi.

Z kuşağı tükenmişliği önlemek için koşuşturma kültürünü terk ediyor!

Z kuşağının iş hayatına girmesi, bu eğilimin en büyük nedenlerinden biri. X ya da Y kuşağı çalışanlara göre “anlam arayışı” daha baskın olan bu kuşağın temsilcileri, iş-yaşam dengesinin net olarak korunduğu bir düzen istiyor. Bu dengenin korunmadığı durumlarda ortaya çıkan tükenmişlik hissini böylece önlemeye çalışıyor. Eskiden iş-yaşam dengesine yönelik pasif bir meydan okuma olan şey, şimdi doğrudan bir talep haline gelmiş görünüyor.

İş tatminsizliği önemli bir etmen!

Uzmanlar, “sessiz bırakma” eğiliminin düşük iş tatmini ile bağlantılı olduğunu öne sürüyor. Küresel araştırma grubu Gallup’un yakın zamanda yayınlanan Küresel İş yerinin Durumu raporuna göre, İngiltere’de çalışanların yalnızca %9’u, Almanya’da ise %16’sı işlerinden ve iş yerlerinden heyecan duyduğunu ifade ediyor. İş tatmininin düşük oranlarda kalması, bağlılığı doğrudan azaltıyor ve işle ilgili her şeyin daha fazla sorgulanmasına neden oluyor. Bu sonuçlar da sessiz istifayı tetikliyor.

Sessiz istifa iyi bir fikir mi?

Peki, bu eğilime katılmak ne kadar iyi bir fikir? Bu soruyu uzmanların yorumlarına yer vererek açıklayalım:

 “Sessiz bırakma, işe olan duygusal yatırımı ortadan kaldırıyor. Bu da zamanımızın çoğunu işte harcadığımızı düşündüğümüzde üzücü bir durum. Ayrıca çoğumuz yaptığımız işten ve başarılarımızdan gurur duymak istiyoruz. Sessiz bırakma eğilimi buna izin vermeyecektir.”

Kelsey Wat/ Kariyer Koçu

“Bireysel eğilimin kolektif bir hal alması özellikle de ofis ortamında çalışanlar için ciddi risk. Motivasyon eksikliği, becerilerin az gelişmiş olması, ekip ortamında çalışamama gibi sessiz bırakmanın da benimsenebilecek kötü nitelikleri var.”

Michael Timmes / Kıdemli İnsan Kaynakları Uzman

Psikolog Lee Chambers sessiz bırakmayı; aşırı çalışmayla gelen tükenmişlik hissinin, ortaya çıkardığı savunma mekanizması olarak tanımlıyor. Ayrıca, başarıya gereken değer verilmediğinde ve kişi takdir edilmediğinde ortaya çıkabileceğini, onay eksikliğinin çalışanları rollerinden uzaklaştırabileceğini söylüyor. Ancak, eğilimin insanları toksik üretkenlikten uzaklaştırmaya yardımcı olabileceğini de ekliyor.

Konuk yazarlarımızdan İnsan Kaynakları Proje Danışmanı İpek Aral ise “Sessiz istifa” eğilimini şöyle değerlendiriyor:

“Sessiz istifa hareketinin, “Büyük istifa”dan çok daha kritik ve tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Büyük istifa sürecinin çeşitli tetikleyicileri var ve bu tetikleyicilerin iyileştirici çalışmalarla hafifletilmesi mümkün. Ancak sessiz istifa konusunda çalışanların dile getirdiklerini incelediğimizde, burada genel çalışma hayatına ve disiplinine yönelik kökten bir zihinsel değişiklik görüyoruz. Bu zihinsel değişiklik, tabii ki gündelik davranışlara ve tercihlere de hızla yansıyor, yansıyacak. Elbette böyle ciddi konularda ezbere konuşmak hata olur. Bu açıdan kurumların İnsan ve Kültür Yönetimi konularında uzman kadrolarla yönetici ve çalışanları bire bir görüşmelerde ve odak grup çalışmalarında bir araya getirmesi, sıcak temas kurması ve nabzı takip etmesi gerekir. Sessiz istifa dalgasının etkilerini azaltmak için kurumların liderlerinin ciddi motivasyonel liderlik sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğini de eklemeliyiz.”

Peki ya dezavantajlar?

Chambers’a göre sessiz bırakma; zihinsel ve fiziksel sağlığımızı güçlendiren faktörler olan bağlılık, amaç ve memnuniyet duygumuzu düşürüyor. Bu da sağlığımız için olumsuz bir etmen daha yaratıyor. Bir diğer dezavantajı Chambers şöyle ifade ediyor:

“Sessiz bırakma, stresin olumsuz etkilerini bertaraf edebilir; ancak riskleri de hesaba katmak gerek. Yöneticilerin ve ekip arkadaşlarının artık çaba göstermediğini fark etmesi olası. Bu durum pozisyonunu tehlikeye atabilir ve gelişim fırsatlarını kaçırmana neden olabilir.”

Kaynaklar: 123

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olan Özden, Bilgi Üniversitesi’nde İnteraktif Pazarlama alanında yüksek lisans yapmıştır. Lisans öğreniminin ilk yıllarında TRT Haber’de asistan muhabirlik yaparak meslek hayatına başlamıştır. Mezun olduktan sonra farklı dönemlerde TV8 Haber ve Cem TV’de; yapımcı, yönetmen ve editör olarak görev almıştır. Dijital dünyadaki gelişmelerle birlikte editoryal deneyimini online platformlara taşımış, Markafoni’de ve Mudo’da içerik editörlüğü yapmıştır. Kurumsal markalar için freelance SEO editörlüğü de yapan Özden, 2018 yılı itibarıyla kariyerine, Kariyer.net içerik editörü olarak devam etmekte ve online/offline içerik üretmektedir.
**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.