Sestek’in akademisyen CEO’su Prof.Dr Levent Arslan

Sestek Ses ve İletişim Teknolojileri’nin Kurucusu Prof. Dr. Levent Arslan, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde akademik hayatını da sürdürüyor. Başarılı birçok araştırmaya ve buluşa imza atan Arslan, akademik kariyeri sürdürmenin de hem güncel teknolojileri takip etmek hem de doğru insan kaynağına yakınlık açısından faydaları olduğunu vurguluyor.  
 
Levent Arslan’a matematik dersini matematik öğretmeni olan babası ve ilkokul öğretmeni sevdirir, Liseyi Ankara Fen Lisesi’nde bitiren Arslan, ardından Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olur. Sonrasında ABD’de Duke Üniversitesi’nden doktorasını alarak ABD’de Texas Instruments ve Entropic şirketlerinde ses teknolojileri konusunda araştırma mühendisi olarak çalışır. 1998 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak dönen Arslan, GVZ firmasını Koç Bilgi Grubu bünyesinde kurar. 2007 yılında GVZ’yi Koç Holding’den devralır. Şu anda Sestek bünyesinde GVZ marka olarak devam ettiriyor. Akademik kariyeriyle iş adamlığını bir arada sürdüren Arslan Deloittle’ın 2009 yılı hızlı büyüyen şirketler listesinde yer alan Sestek Ses ve İletişim Teknolojileri hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
 
Üniversite sonrasında yurtdışına gittiğinizde orada ne gibi çalışmalarda bulundunuz?
Hem sosyal ortam hem de dersler açısından keyifli bir atmosfer vardı. Doktoranın son iki yazında Texas Instruments şirketinde üçer ay araştırma mühendisi olarak çalıştım. Bu dönemdeki çalışmalarımdan 3 tane patent aldım. Tasarladığım gürültü temizleme algoritması Samsung cep telefonlarında ve Intel video konferans çiplerinde halen kullanılıyor. Aynı zamanda akademik olarak da doktora danışmanımla çok fazla sayıda akademik yayın yaptık araştırmalarımla ilgili. Doktora sonrasında ses teknolojileri konusunda bir start-up şirket olan Entropic’te çalıştım. Burada da dünyada ilk olarak gerçeğe yakın şekilde bir kişinin sesinin başkasına otomatik dönüştürülmesi konusunda algoritma geliştirdim. Bu konunun yanında 3 boyutlu yüz sentezi konusunda da yine alanında ilk olan bir çalışma gerçekleştirdim. Bu teknolojilerle ilgili yine dört adet patent aldım.
 
Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz? Türkiye’de Sestek’in kuruluşuna kadar geçen sürede neler yaptınız?
Entropic’te iki sene çalıştıktan sonra artık Türkiye’ye dönme vaktinin geldiğini düşünerek Boğaziçi Üniversitesi’ne öğretim üyesi olmak için başvuru yaptım. Türkiye’ye dönme ve Türkiye’de bir start-up şirket kurma planı hep aklımda vardı ve buna yönelik olarak gündüzleri şirkette çalışırken akşamları evdeki bilgisayarımda Türkçe konuşma tanıma için kod geliştirmiştim. Bu şekilde yaklaşık 50 bin satırlık bir kod yazmıştım. Türkiye’ye döndüğümde ilk etapta öğretim üyeliğinin yanında Arapça ses sentezi için Sakhr isimli Mısır’daki bir firmaya danışmanlık yapmaya başladım. Daha sonra bunu temel alarak Türkçe için bir ses sentezi ürünü de geliştirdim. Bu iki ürünü 2000 yılında bilgi teknolojileri konusunda yatırım yapan büyük firmalara gösterdim. Koç Holding bu konuyla yakından ilgilendi ve GVZ firmasını kurduk beraber. Buna paralel olarak ABD’den Voxonic firması da benim Entropic’teki çalışmalarımın devamı için benimle anlaşma yaptı. O vesileyle de Boğaziçi Üniversitesi KOSGEB’de Sestek firmasını kurduk. Sonrasında yoğun bir akademi sanayi arasında mekik dokuma dönemi başladı.
 
Hayatımın dönüm noktası dediğiniz dönemleriniz var mı?                                      
Boğaziçi Üniversitesi’nde benim için dönüm noktası olan bir ders vardı. Sinyal ve Sistem dersini Yorgo Hoca veriyordu ve dersi gerçekten çok iyi anlatıyordu. Ders de oldukça ilgimi çekti, o zamana kadar kerhen not alıp sınıf geçmek için çalışırken ilk defa dersi öğrenip, merak ederek çalışmaya, farklı kaynaklardan aklıma takılan noktaları araştırmaya başladım. O noktadan sonra dersler benim için artık keyifli olmaya başladı, merak ediyordum ve araştırıyordum. Üniversiteden mezun olduktan sonra yurtdışında doktoraya gittim.
 
Bugünkü başarınızı yakalamak için neler yaptınız?
Belli bir noktaya geldiğimi düşünüyorum ama henüz başarılı oldum diyemem. Tabii ki çok çalışmak, çok okumak gerekti.
 
Sestek’in Teknokent içinde yer alması ve akademik kariyerinizi bir yandan sürdürmenizin Sestek’e kattığı artılar neler?
Teknokent içinde yer almak Ar-Ge firmaları için çok avantajlı. Vergisel avantajlarının yanı sıra benzer tip şirketlerle aynı ortamda bulunmak birtakım faydalı işbirliklerini doğuruyor. Akademik kariyeri sürdürmenin de hem güncel teknolojileri takip etmek hem de doğru insan kaynağına yakınlık açısından faydaları var. Sonuçta ses teknolojileri konusunda ders verdiğim öğrenciler şirketin gelişimine çok ciddi katkılar yaptılar. Tabii ki Teknokent’in üniversite kampüsünda bulunması da yine insan kaynağı açısından bize ciddi faydalar sağladı. 
 
Ses ve İletişim Teknolojileri alanında üst düzey yöneticilik yapmanın zorlukları neler?
Genel olarak en büyük sıkıntımız teknolojilerimizi büyük firmalara pazarlama konusunda oldu. Bunu son 1-2 seneye kadar başaramamıştık. Büyük firmalar uzun vadeli teknolojik yatırım yaparken Türkiye’deki bir start-up firmasının yerine daha kötü teknoloji de olsa yabancı ve geçmişi olan büyük firmalardan alım yapmayı tercih ediyor. Tabii ki bu tercihi yapan IT müdürlerinin de kendi açılarından gerçekten haklı bir gerekçeleri var. Eğer yurtdışında referansları olan büyük bir firmadan alım yapılırsa ve başarısız olursa üst yönetime sunabilecekleri bir gerekçe var. Bu konuda dünyadaki en büyük firmadan alım yaptım, demek ki teknolojinin olduğu nokta burası diyebilirler. Ama yerli ve geçmişi uzun olmayan bir firmadan alım yapılırsa ve başarısız olursa bu açıklayabilecekleri bir durum olmaz. Biz de bunu fark ederek yeni teknolojilerimizi sunarken tamamen ücretsiz bir deneme platformu sunmaya başladık. Sistemi kuruyoruz ve müşterinin test etmesi için 1-2 ay bekliyoruz. Eğer müşteri memnun olursa o zaman sipariş geçiyor. Bu model her ne kadar bizim için biraz daha maliyetli oluyorsa da teknolojimize güvendiğimiz için doğru bir seçim oldu. Yeni teknolojilerdeki kurulumlarımız da bu şekilde ivme kazandı.
 
 Kişisel ve Sestek için 5 yıl sonraki hayalinizi bizimle paylaşır mısınız?
Aslında kendime hiçbir zaman çok uzun vadeli hedefler koymadım. Sestek için de böyle bir düşüncem olmadı. Her gün kendimi ve Sestek’i nasıl geliştirebilirim? diye düşünüyorum. Ama tabii ki Sestek’i uluslararası platformda şu ana kıyasla daha büyük bir firma konumunda görmek isterim.
 
Akademik kariyer yaparken özel sektörde çalışmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında akademik kariyere başlarken düşüncem bir yandan da çalışmaları kullanılabilir ürünlere dönüştürmekti. Öğretim üyesi olarak çalışmaya başladığım ilk birkaç sene birçok öğrenciye yüksek lisans tez danışmanlığı yaptım. Ancak her çalışma birbirinden farklı alanlardaydı ve bilgi birikimi yaratmıyordu. Bir tezde yapılan çalışmalar bir süre sonra bir diğer tezde tekrar sıfırdan yapılıyordu ve birçok öğrenci tam konuları öğrendikten sonra ya bir şirkette çalışmaya başlıyor veya yurtdışına doktoraya gidiyordu. Bunun üzerine Sestek ve GVZ firmalarını kurduk ve elimdeki kendi yazdığım ürünleri pazarlamaya başladık. Şirket mantığında işleyince tez öğrencilerine piyasa koşullarında maaş imkanı doğdu ve öğrenciler daha uzun süreli aynı konuda çalışma imkanı buldular. Dolayısıyla bilgi birikimi daha kolay hale geldi. Bir yandan da araştırma çalışmalarını ürüne dönüştürmek için yazılım ekibi takviyesi oldu. Çünkü elektrik elektronik mühendisliği branşındaki öğrenciler bilgisayar konularında doğal olarak biraz daha tecrübesizler. Akademik ortamda bu eksiği takviye etmeniz çok zor ancak şirket ortamında farklı disiplinlerden kişileri ihtiyaca göre birleştirip daha sağlam bir ürün haline getirebiliyorsunuz.
 
Akademik kariyeriniz mi yoksa yöneticilik kariyeriniz mi daha öncelikli?
 Aslında ikisi de benim için aynı önemde. İkisi arasında bir sinerji var. Şirkette çalıştığımız alan akademik araştırmalarımla direk ilişkili. Şirketlerde yenilik ve inovasyon hayati önemde olduğu için akademik çalışmaların çok büyük faydası var. Diğer taraftan teorinin pratiğe dökülmesi konusunda şirkette edindiğimiz tecrübeyi ders verirken elimden geldiğince öğrencilere aktarmaya çalışıyorum. Şirketler için en önemli değer insan kaynakları bence. Bu açıdan baktığımızda üniversitede olmak doğru insan kaynağı seçiminde çok önemli bir avantaj. Tabii ki iki işi beraber götürmek için kafanız çok daha fazla meşgul oluyor ve zaman planlamasını daha dikkatli yapmanız gerekiyor. 
 
İş hayatında başarılı olmak için siz neler yaptınız ve sizce neler yapılmalı?
Aslında başarılı olmak için işinizi gerçekten sevmeniz gerekiyor. Ben işimi hobi gibi severek yapıyorum. Ses teknolojileri benim için çok eğlenceli. Yeni ürünler üretmek insanların onları kullandığını görmek bana büyük bir haz veriyor. Bunun yanında kendinizi sürekli geliştirmeniz ve yenilikler konusunda düşünmeniz gerekiyor. Kesinlikle dürüst olmanız gerekiyor. İşinize saygınız olması gerekiyor.
 
Şirketinizle en gurur duyduğunuz konu nedir?
En hoşuma giden yönü Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliğinin olabileceğinin somut bir kanıtı olması. Maalesef üniversitelerimizdeki ciddi bilgi birikimi ürüne çok az oranda dönüşüyor. Yüksek teknoloji üreten firma sayısının artması doğal olarak yüksek lisans eğitimi almış eleman ihtiyacını tetikleyecek. Bu da üniversitelerde hep sıkıntılı olan yüksek lisans eğitimine olan talebi yukarı çekecek. Uzun vadede bilgili insanların bilgileri oranında daha çok kazanmaları ülkedeki eğitim seviyesini ve eğitime olan talebi otomatik olarak artıracak.
 
Sizce nasıl bir yöneticisiniz?
Yapmaya çalıştığım şey yönetici olduğumu şirkette çalışanlara hissettirmemek.
 
Hobileriniz, özel ilgi alanlarınız var mı?
Şu an en büyük hobim 2 yaşındaki kızım. Ama onun dışında amatörce keman çalıyorum, zaman zaman resim yapıyorum. Futbol, tenis ve kayak en sevdiğim sporlar.
 
Çalışan seçiminizde ne gibi kriterlere önem veriyorsunuz? Çalışanlarınızdan beklentileriniz neler?
Çalışacakları konudaki bilgi seviyesi önemli, bunu test etmek için birtakım sınavlar yapıyoruz. Bunun yanında onlardan dürüst olmalarını, şirketi benimsemelerini ve kendilerini geliştirmeye istekli olmalarını bekliyoruz.
 
Sizce ailenize yeteri kadar zaman ayırabiliyor musunuz?
Gerçi eşim hala bu konuda şikayetçi ama ben denge kurabildiğime inanıyorum. Eşim ve kızımızla oldukça keyifli ve iyi zaman geçiriyoruz.
 
İşinizin en sevdiğiniz özelliği ne?
İşimin en sevdiğim özelliği farklı alanlar için birçok yeni ürün üretiyor olmamız ve bunların çoğunun ilk ürünler olması. Özellikle görme engellilere yönelik ürünümüz Netokur birçok kişinin bilgisayar kullanmasına yardımcı oldu ve çok olumlu yorumlar aldık.
 
İş hayatınızdaki en büyük destekçileriniz kimler?
Eşim ve kuzenimin çok büyük desteği var. Eşim şirketimizde İnsan Kaynakları uzmanı olarak çalışıyor ve satışa destek veriyor. Kuzenim de şirketin idari işlerini ve pazarlama süreçlerini yönetiyor. Böylece ben araştırma kısmına daha fazla odaklanabiliyorum. 
 
Kısa… Kısa…
 
Hangi takım taraftarısınız?
Galatasaray.
 
En sevdiğiniz spor?
Futbol.
 
En son okuduğunuz kitap?
Doğan Cüceloğlu’nun “Onlar Benim Kahramanım” isimli romanı.
 
En sevdiğiniz yemek?
Çiğköfte.
 
Favori tatil mekanınız?
Bodrum
 
 
 
 
Gazeteci olmak için yola çıkarak Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Basın Yayın eğitimi aldı. Sektörel yayınlarda tecrübe kazanan, 2007 yılında Kariyer’de Editör olarak çalışmaya başlayan Nogay, 2011’den bu yana Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapıyor.
**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.