Birbirinden farklı kariyer kimliklerine sahipsiniz. Birinci sırada hangisi geliyor?
Sporcu kimliğin ön planda diyebilirim. Çünkü çok küçük yaşımdan beri sporla iç içeyim. Maalesef bildiğiniz gibi ülkemizde her spor dalı futbol gibi desteklenmiyor. Bu işten sürekli bir gelir elde edemiyoruz, maddi bir kazancımız yok. Sporla uğraşırken aynı zamanda hep başka mesleklerde yaptım. Son 3-4 senedir oyunculuğa yöneldim. Oyunculuk mesleğinde emeğinizin karşılığını alabiliyorsunuz. Arka Sokaklar dizisinden önce sorunuzun yanıtı olarak tamamen sporculuk diyebilirdim ama bu dizideki karakterimi çok seviyor ve keyif alarak oynuyorum. Ama tabii ki sporculuk her zaman önde geliyor.
Sponsor bulmakta zorlanıyor musunuz?
Yarışlarda yelkenimin üzerinde bir logoyla herhangi bir firmayı temsil etmiyorum. Yurtdışında sporcuların arkasında mutlaka güçlü bir marka oluyor. Bu şekilde daha iyi olanaklarla antreman yapma fırsatı yakalıyorlar. Dediğim gibi bizim ülkemizde futbol dışında diğer sporlara pek ilgi gösterilmiyor. Önümüzdeki yıllarda yarışlara bir firmanın desteğiyle katılmak istiyorum.
Peki, sizce Türkiye’de bir sporcunun kariyer yapma şansı var mı?
Eğer profesyonel anlamda bir sporla uğraşıyorsanız, daha doğrusu bu spora ciddi bir mesai harcıyorsanız, mutlaka başka bir iş daha yapmak zorundasınız. Sadece hangi işi yapacağınız önemli. Benim dizi çekimlerim haftanın belli günlerinde yapılıyor. Böylece 3-4 günüm boş olabiliyor. Yaz ayları bana kalıyor. Benim işime benzer, esnek çalışma saatleri bulunan, izin alma şansı olan işler yapmak gerekiyor. Makine mühendisi eğitimi aldım. Eğitimimi aldığım işi yapsaydım gerçekten imkansız derecede zor olurdu. Yılda yalnızca 2 hafta iznim olacaktı ve spora istediğim vakit ayıramayacaktım. Genelde başarılı sporcuların çoğu ya sponsor ile yaşamaya devam ediyor, ailesinden destek alıyor, ya da iş doktorları var. Kendi programlarını bu işe göre ayarlıyorlar. Ama çok büyük başarılar kazanamama nedeni de bu. Belli bir noktada herkes işine, kariyerine dönüyor ya da bu yönde seçim yapıyor. Belli bir yaştan sonra özellikle su sporlarını bırakmak zorunda kalıyor.
Yoğun bir temponuz var. Kendinizi disipline etmek için neler yapıyorsunuz? Özel yöntemleriniz var mı?
Ben zaten 2 tane çok sevdiğim işi yapıyorum. Bu iki iş de birbirinden çok farklı. Haftanın 4 gününü çekim için sette geçiriyorum. Kalan 3 günümde de Çeşme’de oluyorum. Bu 3 günlük zaman diliminde çekimdeki stresten çıkmış oluyorum. Belki antrenman yapıyorum ve fiziksel anlamda yoruluyorum ama bambaşka bir şeyin içine girmiş oluyorum. Zihnimi dinlendiriyorum, büyük şehrin yorucu temposunu üzerimden atmış oluyorum. Kısacası ikisi birbirini çok iyi dengeliyor. Birinden sıkılmış olsam bile diğerini yaparak onu atlatıyorum. Dolayısıyla bu iki iş birbiriyle paralel gidiyor. Ben de bedenimi ve zihnimi sürekli dinç ve sağlıklı tutabiliyorum.
Genelde birçok çalışan spor yapmaya vakit ayıramadığından şikayet ediyor. Sizce bu bir bahane olabilir mi?
Çalışırken hobi olarak spor yapmak mümkün. Benim çok yoğun çalışma koşullarım da oldu. Özellikle televizyonda sunuculuk yaptığım dönemlerde sabahtan akşama kadar çekimdeydim. Ama sabah 6’da kalkıp havuza gidiyor oradan işe geliyordum. Akşam 8’e kadar mesai yapıyordum. Bu arada doğru seçimler yapmak lazım. İstanbul’da yaşıyorsanız spor salonunuzu evinize yakın bir yerde seçmelisiniz. Ya da işyerinizi spor salonunuza yakın bir yere seçmelisiniz. Akıllı tercihler yapabilirsiniz. İşinizden 19,00’da çıkarsınız İstanbul’un en trafikli olduğu saati trafikte geçirmek yerine spor salonuna gidersiniz. Böylece 20.30’da çıkıp rahatlıkla evinize gidebilirsiniz. Bence kesinlikle herkes spor yapmalı. İnsanın kendine ayırdığı vakit. Ruh sağlığı için çok yararlı. Sadece benden sağlığının değil ruh sağlığının da çok önemli olduğunu düşünüyorum. İşyerinizde yaşadığınız stresi, sıkıntıları atıp kendinize gelmeniz için çok iyi bir fırsat. O yüzden sporu yaşamınızın bir parçası haline getirmelisiniz. Ne kadar yoğun çalışıyor olursanız olun mutlaka vakit bulunmalı diye düşünüyorum.
Sporla nasıl tanıştınız?
Bizim pazar günlerimiz, atlatılmadan düzenli spor yapılan zamanlardı. Çünkü, sabah tesislerde babayla basketbol sahasına gidilir, ailece tenis oynanırdı. Sonra havuza girilir. Sonra eve gelinir, akşam da sinemaya gidilirdi. Bunun dışında haftanın üç günü koşardık. Hep birlikte spor salonuna yazıldık. Tek çocuğum ama ailemle arkadaş gibiydik. Rüzgar sörfüne, Antalya’da bir tatil köyünde babamın ‘değişik bir spor branşı var’ demesiyle üçümüz birlikte yazılarak başladık. Ondan sonra Alaçatı’yı keşfettik ve hep birlikte gittik.
Spor yapan bir ailenin çocuğu da spor yapar. İnsanlar kendi kendilerine soruyor, “Çocuğumuz neden spor yapmıyor? Basketbol kursuna, voleybol kursuna gönderiyoruz, tenise yazdırıyoruz, ama çocuğumuz spor yapmıyor” diyor. Oysa çocuğun ne gördüğü çok önemli. Ama kendisi pazar sabahı pikniğe, ya da brunch’a giden aileler, “Çocuğumuza spor yaptıramıyoruz” değil de, “Çocuğu kursa yazdırdık, biz de brunch’taydık” şeklinde itirafla biraz da hatayı kendinde aramalı.
Spora başlamanın yaşı var mı sizce?
Her yaşta başlanabilir ama yarışmak istiyorsanız 20’li yaşlarda amatör olarak da olsa spor yapmış olmanız gerek.
Çocukluk hayalleriniz şimdi yaptığınız işiniz örtüşüyor mu?
Aslında ben küçükken dedektif olmak istiyordum. Sporu her zaman yapıyordum ama belli bir spor dalına yönelmemiştim. Dizide dedektifliğe çok yakın olan bir rol üstlendim. Arka sokaklarda polis olduğum için çocukluk hayallerime bir şekilde ulaştım. Kendimi çocuk gibi hissettiriyor bana.
Oyunculuk eğitiminize devam ediyor musunuz?
Devam ediyorum. Çok fazla vakit ayıramadım. Daha öncesinde sunuculuk ile ilgili eğitimler almıştım. Bu sene içerisinde Uğur Demir Pehlivan’dan eğitim aldım. Dizi ile devam eden bir eğitim var.
10 yıl sonra kendinizi nerde görmek isterseniz?
10 yıl sonra deniz kenarında kendi sörf okulumda çocukları eğitirken görmek isterim. Şu an arazi arayışındayım. Alaçatı dışında bir yerde olacak sanırım. Çünkü Türkiye’nin farklı yerlerindeki güzellikleri, sörf yapılabilecek yerlerini güzelleştirmek, canlandırmak istiyorum.
Boş zamanlarınızı nasıl geçiriyorsunuz?
Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi, oyun oynamayı çok seviyorum. Bir araya geldiğimizde okey, tavla ve iskambil kartlarıyla oynanan oyunları oynuyor, çok eğleniyoruz.
2002 Miss Turkey Türkiye İkinci Güzeli seçilen Kubat, 2003’te ve 2004 Ekim -2005 Nisan döneminde CİNE5’te yayınlanan “Başka Yerde Yok” programını, yine aynı yıl “Kanal D’de sabah haberlerini, 2005 Şubat-Haziran tarihlerinde, NTV’de “Çağla Kubat ile Günlük Hayat” adlı sağlık ve spor programını sundu. 2005’te NTV’de Akşam Haber Bülteni-Spor haberlerini sundu. 2006’da “Sağır Oda” dizisiyle oyunculuğa ilk adımını attı.
Yorum yapmak ister misin?