Tiyatro oyuncusu Arsen Gürzap, aynı zamanda kurucularından olduğu Dialog Anlatım İletişim’de 15 yıldır diksiyon, fonetik ve drama dersleri veriyor.
Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Yüksek Bölümünü bitirdikten sonra Ankara Devlet Tiyatrosunda oyunculuğa başlayan Arsen Gürzap, 15 yıldır Dialog Anlatım İletişim’de diksiyon, fonetik, konuşma ve drama dersleri veriyor. “Dünyanın en şanslı insanlarından biriyim diyebilirim çünkü mesleğim aynı zamanda hobim” diyen Gürzap eğitmenliği de oyunculuk kadar ciddiye alıyor. Ona göre oyunculuğu öğretmek göründüğü kadar kolay değil. Gürzap, “Eğitimcilik bir süreçtir, birikimdir, amaç saptamadır, o amaca göre kendini donatmadır. Bunlar olursa yararlı bir eğitimci olabilirsiniz” diyor.
Rol aldığınız ilk oyunu hatırlıyor musunuz?İlk oyunum öğrenciyken son sınıfta dostoyevskynin Ecinniler oyunundan Camu’nun oyunlaştırdığı bir sanatçının hastalanmasıyla başladım.Ankara Devlet Konservatuvarı’nda son sınıf öğrencisiyken 3 tane oyun oynadım. 1978 yılına kadar Ankara’daydım sonra İstanbul’a taşındım. 1996 yılında Giydirici adlı oyunla ilk rejimi yaptım. Sonra Orkestra diye bir oyun yönettim. Geçen sene de Eskişehir Belediye Tiyatrosunda Anton Çehov’un Vişne Bahçesi’ni yönettim.
Tiyatro oyuncularının TV dizileri ve sinemada rol almasına nasıl bakıyorsunuz?
Bu herkesin kendi sanat düşüncesiyle oluşturduğu bir fikirdir. Eğer değer bir proje öneriliyorsa oyunculuk temel olarak oyunculuktur. Sinemada da oyunculuktur, televizyonda da… Temel olan işinizi sinemaya ya da televizyona taşıyorsunuz. Burada önemli olan oyuncunun değer projeler mi yoksa sıradan projelerle mi orada olduğudur. Galiba bakılması gereken bu. Ben zaman zaman reklam da seslendiriyorum. Bir de Dialog Anlatım İletişim’de hocalık yapıyorum. Gene kendi bildiğim konuda hocalık yapıyorum, başka bir konuda değil. Kendi mesleki bilgi ve birikimimin sonucunda geldiğim noktada eğitim veriyorum. Yani konuşma eğitimi ve drama eğitimi veriyorum. Bunların hepsi oyuncuda varolan kapasitenin bir şekilde kullanımıdır. Bir oyuncu sadece tiyatroda var diye bir şey olmaz.
Oyunculuk bilmekle öğretmek arasında farklılıklar olmalı…
Tabii ki. Ben şöyle çevreme baktığım zaman en kolay eğitimi verilecek konu tiyatroymuş gibi görünüyor. Yani insanlar kendilerini eğitmen olarak eğitmeden eğitimcilik yapmaya kalkıyorlar. Oysa bu bir süreçtir, birikimdir, amaç saptamadır, o amaca göre kendini donatmadır. Bunlar olursa yararlı bir eğitimci olabilirsiniz.
Mesleğinizle ilgili en çok neyi seviyorsunuz?
Oyunculuğu sevmemek mümkün değil. Dünyanın en şanslı insanlarından biriyim diyebilirim çünkü mesleğim aynı zamanda hobim. Ama oyunculuk kadar reji yapmayı da seviyorum. Çünkü reji yapmak bildiğini birileriyle paylaşmaktır. O bana çok güzel geliyor çünkü daha özgür bir alan.
Sizce Türkçe ekranlarda doğru kullanılıyor mu?
Genelde yanlış kullanılıyor. Ama sinemada kullanılan dili şöyle düşünebiliriz. Oradaki diyaloglar hangi insanların ağzından dökülüyorsa senaristler o cümleleri ona göre oluşturmak zorundadır. Aynı şekilde dizilerde de öyle. Bir sokak çocuğunun konuşma biçimi ve kurduğu cümlelerle okumuş yazmış bir insanın kurduğu cümlelerin farklı olması gerekir ki renklilik olabilsin. Asıl tartışılması gereken televizyonların diğer programlarında kullanılan dil. Türkçe’yi sıradanlaştıran, yanlış kavramlar yerleştiren o programlarda kullanılan dil.
Televizyonda konuşacak biri sizce konuşma eğitimi almalı mı?
Ses tonunun güzelliğinden çok fiziksel özelliklerin ya da daha önceki popüleritesinin önemli olduğunu zannediyorum. Kanal sahipleri, program yöneticileri bu konuşmadan memnunsa o kişinin bir suçu olmadığını düşünüyorum. Benim bütün şaşkınlığım kanalların yöneticilerinin ve program yöneticilerinin kendi dillerinden pek haberdar olmamaları. Benim en çok ağırıma giden o. Ya da bunu istememeleri, düşünmemeleri, göz ardı etmeleri… Oysa televizyonun ne kadar etkili bir yayın aracı olduğunu, her konuda olduğu gibi en fazla dil konusunda ne kadar etkili olduğunu bilseler, sorumluluklarını belki o yönde biraz daha doğru yerine getirirler diye düşünüyorum.
“Oyunculuğun en keyifli yanı da provalarıdır. Provalar çok güzel bir doğum sancısıdır. Kendi benliğinizden ve kendi kimliğinizden başka bir kimlik çıkarma çalışmalarıdır. En zor yanı da prömiyerde perdenin açılmasıdır. O stresi önlemek için bir şey yapmazsınız çünkü o itici güçtür. “
Dialog Anlatım İletişim kaç yıldır faaliyet gösteriyor?
15 yıldır faaliyet gösteriyor. Verdiğimiz eğitimlerin çeşitleri de giderek artıyor.
Eğitimlerin ana başlıkları neler?
Doğru etkileyici güzel Türkçe ve insan ilişkileri; spiker sunucu yetiştiren eğitimler; kurumsal eğitim bölümü; feng shui, drama atölyesi, şarap kurslarının olduğu yaşam atolyesi; 2 yıl süren ve oyuncu yetiştiren bölümlerimiz var. Ben diksiyon, fonetik, konuşma konularında eğitim veriyorum. Ayrıca oyunculuk bölümünde de drama hocasıyım.
Eğitimlere kimler katılıyor?
Herkes geliyor. Ev hanımı da, üniversite öğrencisi de geliyor. Aklınıza gelen her meslek grubundan insanlar eğitimlerimize katılıyor. Çünkü yaşamda şu giderek daha fazla önem kazanmaya başladı: ne bilirseniz bilin, onu iyi ve güzel anlatamadıktan sonra başarılı olmanıza imkan yok. Tabii böyle bir okulun kurulması da insanların aklına böyle bir fikir getirdi. İnsanlar “kendimi daha iyi ifade edebilirim, ben de gideyim” duygusuyla eğitimlerimize katılmak istiyor. 15 yılda nerdeyse 16 bin kişiye ulaştık.
Kurumlara ne tür eğitimler veriyorsunuz?
Kurumlara iletişime yönelik eğitimler veriyoruz. Doğru ve güzel konuşma ve ifade etme ama kurumların gereksinimleri doğrultusunda bir takım ek derslerimiz de oluyor. Telefonla konuşma eğitimi, imaj dersi, drama eğitimi gibi… Çünkü konuşmanın temeli drama. Dramatik ögeleri iyi yansıtabilirseniz başarılı bir konuşmacı olursunuz. Toplu derslere katılma olanağı olmayan üst düzey yöneticiler ve iş adamları da hocayla birebir ders yapabiliyorlar.
Eğitmenlerinizi nasıl seçiyorsunuz?Genelde bizim hocalarımız tiyatro kökenli insanlar. Ancak konuşma eğitimi almış insanlar bunun eğitimini verebilirler. Bu eğitimi almış olanlar da tiyatro sanatçılarıdır. O nedenle tabii ki bu konuda başarılı olabileceğine, iyi eğitimci olduğuna inandığımız insanlarla çalışıyoruz.
Oyunculuğun en kolay ve zor yanı nedir sizin için?
En keyifli yanı da provalarıdır. Provalar çok güzel bir doğum sancısıdır. Kendi benliğinizden ve kendi kimliğinizden başka bir kimlik çıkarma çalışmalarıdır. En keyifli yanı odur. En zor yanı da prömiyerde perdenin açılmasıdır. O stresi önlemek için bir şey yapmazsınız çünkü o itici güçtür. Diyaloga başvuran insanlar bazen heyecandan konuşamadıklarını söylerler ama önemli olan o heyecanı itici güce çevirmektir. Tiyatroculara o heyecan güç verir.
Yeni projeleriniz var mı?Bir Türkçe konuşma sözlüğü hazırlıyorum, onu bitirmeye uğraşıyorum. Yapmak istediğim rejiler, oyunlar var. Zaman içinde tek tek gerçekleştirmeyi düşünüyorum.
Arsen’in anlamı nedir?
Sen sanatsın demek. Ar sanat demek. Fransızcadan girmiş bir kelime. Bir namus olarak kullanılıyor, bir diğer anlamı da sanat.
Yorum yapmak ister misin?