Yeni kitabı Yaz ile tekrar okurların karşısına çıkan Kürşat Başar, farklı alanlardaki işlerin kendisini zenginleştirdiğini, bunun yanında hepsinin temelinde yazının olduğunu belirtiyor.
Yıllardır kitaplarını raflarda gördüğümüz, televizyonu açtığımızda bir programına rastladığımız Kürşat Başar, köşe yazarlığı, oyunculuk, müzik derken pek çok alanda adını duyurmaya devam ediyor. Kalemini sürekli aşkla buluşturan Başar, her ne kadar romantik bir adam olmadığını söylese de yazdıklarıyla bu imajı kolay kolay üstünden atabilecek gibi gözükmüyor. Birçok farklı meslek alanını deneyimlemiş olan Kürşat Başar, bu işlerin hepsinin birbirini beslediğini aktarırken yazarlığın yerinin ayrı olduğunu vurguluyor. Geçen aylarda okuyucusuyla buluşan son kitabı Yaz’ın diğer kitaplarına kıyasla daha kişisel bir hikayesi olduğunu ifade eden Başar, çok yeni olmasına rağmen takipçilerinden olumlu eleştiriler aldığını da ekliyor. Yeni albümün bilgisini de veren Kürşat Başar’dan dünden bugüne yaşadığı değişimleri ve gelecek planlarını dinledik.
Öncelikle kariyer hayatına nasıl başladınız, eğitiminizden sonra nasıl bir yol çizdiniz?
Üniversiteye girdiğim yıl aynı zamanda gazeteciliğe de başladım ve okul yılları boyunca devam ettim. Daha sonra tam zamanlı olarak editörlük, yayın yönetmenliği gibi görevlerde bulundum. Radyo, televizyon programları hazırladım. Son on beş yıldır da köşe yazarlığı ve televizyon programcılığı yapıyorum. Bunların yanında kitaplar ve tabii müzik hep devam etti.
Gazetecilik, köşe yazarlığı, televizyon programcılığı, oyunculuk, müzik… Farklı alanlardaki işleri nasıl ortak bir noktada buluşturuyorsunuz?
Sonuçta hepsi birbirini besliyor ve asıl önemlisi beni de zenginleştiriyor. Yaptığım her iş bir diğerine katkıda bulunuyor. Ama her zaman söylediğim gibi hepsinin temelinde yazı var.
Yaptığınız işlerin her biri farklı bir Kürşat Başar karakteri mi oluşturuyor yoksa Kürşat Başar hepsinin altından tek bir karakter olarak mı kalkıyor?
Doğrusunu isterseniz, ister programlar isterse kitaplar olsun ben her zaman kendi istediğim şeyleri, istediğim biçimde yapmaya çalıştım. Elbette başkalarıyla birlikte yapılan işlerde veya yöneticilikte her şeyi istediğiniz gibi kendi başınıza yapamıyorsunuz ama başkalarına danışsam da her zaman ne istediğimi bildim ve onu yapmaya gayret gösterdim.
11 yıl aradan sonra Yaz romanını yayımladınız. Neden yazmaya bu kadar fazla ara verdiniz?
Birçok iş yapmanın getirdiği bir zaman sorunu elbette var. Bunun yanında ben içimden gelmeyen, gerçekten yazmayı çok istemediğim hiçbir şeyi bugüne kadar yazmadım. Öte yandan özellikle edebiyat konusunda fazlasıyla titiz olduğum için, hemen her satırla epeyce uğraşıyorum. Bu da zaman alıyor. Ama kitabın gerçekte yazılma süreci iki veya üç yıl oldu.
İlk romanınıza dönüp baktığınızda gördüğünüz eksiklikler, pişmanlıklar var mı? Daha farklı işler yapmak ister miydiniz?
Kitaplarla ilgili pişmanlığım yok. Dediğim gibi onları fazlasıyla titizlenerek ve eleyerek yazıyorum çünkü. Daha farklı bir kitap yazmak ister miydim bilmiyorum çünkü aslında ben istediklerimi yazdım.
Kitaplarınızı sinema filmi olarak görebilecek miyiz? Gündeminizde böyle projeler bulunuyor mu?
Sen olsaydın Yapmazdın, Biliyorum adlı romanımın senaryosu yazıldı. Sanırım bu bir iki yıl içinde filme dönüşecek. Bunun dışında Başucumda Müzik için de çeşitli görüşmeler devam ediyor.
Son romanınız Yaz’ı diğer kitaplarınızdan farklı kılan bir özelliği, kendinizle özdeşleştirebileceğiniz yanları var mı?
Sanırım yazdığım kitaplar içinde en kişisel olanı bu. Otobiyografik birçok özellik taşıyor. Çocukluğumdan, ailemden, düşüncelerimden belki de en çok iz bu kitapta yer aldı.
Henüz çok yeni olmasına rağmen, okuyucuların Yaz romanına tepkisi ne yönde oldu? Ne gibi eleştiriler aldınız?
Bana gelen tepkiler veya sosyal medyada görebildiklerim henüz bir iki hafta geçmesine karşılık çok iyi.
Müziğe gelirsek, önemli isimlerle birlikte çalıştığınız bir albüm Keşke Burada Olsaydın. Saksofonla tanışmanız nasıl oldu? Albüm sürecine kadar müzikal açıdan ne gibi değişimler yaşadınız?
Saksofonla uzun yıllar önce tanıştım aslında ama iş hayatı nedeniyle kendi kendime bir hobi gibi devam ettim. 3 yıl kadar önce önemli müzisyenlerle bir araya gelip çalmaya başladık. Sonra bu çalışma ciddileşti ve bir de albüme dönüştü. Değişimden çok albüm sürecinde çok fazla çalıştım, müziğe çok fazla odaklandım. Aslında romanı biraz da geciktiren bu durum oldu diyebilirim.
Turkmax Gurme’deki Kürşat Başar’la isimli programa nasıl hazırlanıyorsunuz? Konuklarınızı siz mi seçiyorsunuz?
Konukları hem yapımcımın önerileriyle hem de benim tercihlerimle seçiyoruz. Konuklar belli olduktan sonra onlarla ilgili bir çalışma yapıyorum. Bunun yanında aklımda her zaman o hafta ne konuşmak istediğime dair bir şeyler oluyor onları da not alıyorum.
Meslek hayatına başladınız günden bu güne “asla unutmam” dediğiniz bir olay yaşadınız mı?
Takdir edersiniz ki 1981 yılından beri çalışmadığım medya kurumu neredeyse kalmadı. Bu arada Türkiye’de pek çok farklı dönem yaşandı. Asla unutmam dediğim o kadar çok olay var ki saatlerce anlatmam gerekebilir.
Tüm bu uğraşıların arasında kendinize vakit ayırabiliyor musunuz? Bu zamanları nasıl değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz?
Aslında ayıramıyorum. Bazen arkadaşlarımla biraz sohbet, yemek, belki bir akşam dışarı çıkmak… Evde film izleyip kitap okumak… Ama her zaman bir proje veya rutin çalışmalar var. Bana fazla zaman kalmıyor. Bu nedenle ben de işi aynı zamanda çok eğlendiğim bir alan haline getirmeye çalışıyorum. Elimden gelebildiğince tabii…
Gelecek dönem için planlarınız neler?
Şimdi önümüzde yeni bir albüm çalışması var. Onun parçalarını toplamaya çalışıyorum. Kendi bestelerim de olacak içinde. Bu yaz Bodrum’da Halikarnas ve Agency’de iki ayrı mekanda beş gün çalıyoruz Kürşat Başar orkestrası olarak. Kış sezonunda da yeni bir televizyon programıplanlıyoruz.
Yorum yapmak ister misin?