Sınavlara hazırlanan öğrenciler, tercih ve kariyer planlamasında aynı profesyonelliği maalesef gösteremeyebiliyor. Doğru bölüm ve meslek seçimi yapamayanlar, emeklerini heba edebiliyor. Peki, ilgi ve yeteneklerini keşfetmek, doğru kararlar almak için neler yapmalısın? Geleceğini şekillendirirken trendlerin ve küresel ihtiyaçların rolü ne olmalı? Detaylar yazımızda!
Ülkemizde üniversite sınavlarına hazırlık süreci merkezi sınavların yapılmaya başladığı 1974 yılından beri her yıl daha rekabetçi bir ortamda devam ediyor. Özellikle 90’lı yılların ilk yarısından sonra hazırlık sürecinin daha kapsamlı ve daha profesyonelce yürütülebilmesi için yoğun bir mesai ve amansız bir yarış sürdürülüyor. Okullarda ise öğrenciler sınavlarda karşılığı olan derslere daha dikkatli ve özenli yaklaşırken sınavlarda yeri ve karşılığı olmayan diğer okul derslerine ne yazık ki aynı özen ve dikkati göstermiyorlar. Özetle bir ders sınavda varsa öğrenciler o dersi ciddiye alıp öğrenmeye çalışıyorlar, sınavda yoksa sadece okulu geçebilecek kadar o derse ilgi duyuyorlar.
Bu yarış ve rekabetçi ortam başlangıçta sadece üniversite kademesine geçişin bir parçasıyken, özellikle 2000’li yılların başından itibaren merkezi sınavların ortaokul düzeyine evrildiğini de görüyoruz. Liselere giriş sınavları da aynı rekabetçi ve çetin koşullarda devam ediyor. Öğrenci öncelikle iyi bir liseye gitmeyi, ardından da iyi bir üniversite ve bölüme kapak atmayı yaşamın yegâne amacı haline getirmeye başlıyor.
En son iş ve istihdam sürecine geçişte de merkezi sınavların varlığını ve etkisini hissediyoruz. Milyonlarca mezun yaşamın en dinamik, verimli ve keyifli yıllarını en son KPSS adlı sınav sürecine hazırlıkla geçiriyor.
Sınavlarda iyi bir performans ortaya koymak birincil amaç haline gelmesine rağmen her şey bu performansı elde ettiğinde yine bitmemiş oluyor. Tüm öğrencileri en çok sınav kadar yoran kısa ama dinamik süreçlerden birisi de tercih süreci. Yıllarca emek verip alın teri dökerek elde ettiği performansı ve başarıyı doğru bir bölüme kanalize edemediği taktirde o yılların emeğini de heba etmiş olabiliyor.
Aday öğrenciler sınava ne kadar profesyonelce hazırlansalar da tercih ve kariyer seçimi süreçlerine aynı oranda profesyonel bir hazırlıktan geçerek gelmiyorlar ne yazık ki. Gerek üniversiteleri gerek bölümleri tanımayan gerekse mezuniyet sonrası iş ve çalışma hayatını bilmeyen öğrenciler, cebinde yüklü miktarda sermaye olmasına rağmen bunu nasıl harcayacağını bununla ne iş yapabileceğini bilmeyen acemi bir yatırımcıya dönüşebiliyorlar.
Elde ettiği puan, sıra ya da yüzdelik dilime göre kendine bir kariyer alanı ve meslek belirlemeye kalkınca bazen ilgi ve yeteneklerine hiç de uygun olmayan bir üniversitenin ya da programın kapısında soluğu almak zorunda kalıyorlar.
Bu durum aslında tercihlerin sınava hazırlık sürecindeki profesyonellikle sürdürülmediğinin bir göstergesi. Bu hem telafisi imkânsız bir zaman kaybına hem de maddi manevi kayba yol açıyor. Üstelik bir kez yerleşince onun yaratacağı puan kaybından kurtulmak için bir yıl mola vermek zorunda da kalınması gerekiyor. Aksi halde ertesi yıl daha yüksek bir performansla ancak bir önceki yılki kaybını telafi edebilmek mümkün oluyor.
Üniversite, bölüm, meslek ve kariyer tercihlerini elbette pek çok faktör etkiliyor. Bunların bazıları öğrencinin kendinden kaynaklı sebepler, bazıları da kendi dışındaki süreçler.
Her alanda başarılı olman elbette eşyanın tabiatına aykırı. Bu nedenle hangi alanda başarılı olabileceğini, nelerden mutlu olacağını, nasıl bir gelecek ve kariyer yolculuğu planladığını senin gözlemlemen ve karar vermen gerekiyor. Okul sürecinin en başından akademinin kapısına gelinceye kadar ilgi ve yeteneklerinin farkına varmalı ve kendini objektif bir şekilde değerlendirme becerini kazanmalısın. Yapamayacağın, başarma olasılığının düşük olabileceği ütopyalara yelken açmak yerine kendi gerçekliğinin farkına varmalı ve başarabileceğin alanlara odaklanmalısın. Her insanın mutlaka baskın ve üstün olduğu bir karakteri vardır. Tercihlerini üstün ve baskın karakterinin çizdiği yola doğru yöneltmelisin.
Günümüzde okul, meslek ve kariyer seçiminde trendler oldukça belirleyici bir rol oynuyorlar. Üniversitelerin trend bölümleri önündeki yığılmaların temel nedenini de bu trendlere karşı duyulan ilgi oluşturuyor. Hukuk’un, mühendisliğin, tıbbın, bilişim teknolojilerinin önündeki kuyrukların uzunluğu bu bölümlere yönelik ilginin yüksekliğinden kaynaklanıyor.
Bir bölüme yönelik trend oluşumunda elbette o bölümün mezununa duyulan toplumsal ihtiyacın, mesleki saygınlığın, gelir dağılımının, çalışma koşullarının ve daha pek çok sebebin etkisinin olduğunu söylemeliyim. Akademik eğitim almayı kafasına koyan bir öğrenciysen, iyi koşullarda saygın bir iş olanağı sağlayacak bir programa odaklanman kadar doğal bir durum olamaz elbette. Ancak kişisel yetenek ve becerilerin o programın beklentilerini karşılamadan uzaksa bölüm iyi bir bölüm de olsa sende aynı etkiyi yaratmayabiliyor.
Okul, meslek ve kariyer seçimi…
Okul, meslek ve kariyer seçiminde bazen şöyle bir tuzağa düşmekten de kurtulamayabiliyorsun. Günümüzde hem program türlerinde hem de kariyer ve meslek alanlarında hızlı bir değişim dönüşüm ve evrilme yaşanabiliyor. Okula girdiğin yıl popüler olan bir program mezun olduğun yıl popülaritesini kaybedebiliyor.
Teknolojinin, ulaşım sisteminin ve kitle iletişim araçlarının her an değiştiği ve geliştiği bir dünyada meslek ve kariyer seçimini yerel ihtiyaçlara göre de yapmaman gerekiyor. Seçeceğin programın sana evrensel değerler katabilecek ve dünyanın farklı coğrafyalarında kullanabileceğin bir diploma ve sertifika kazandırması gerekiyor artık. Çok dilli ve çok uluslu bir dünya vatandaşı yetiştiren programlar dünyanın tüm coğrafyalarını birer çalışma alanı alternatifi olarak sana sunabiliyorlar. Tercihlerini daha geniş bir perspektiften bakarak yapman gerekiyor artık. Daha vizyonel bir bakış açısıyla sürecini yürütüp yönetmen gerekiyor.
Günümüzde uzmanlık alanları daha mikro düzeye inmiş durumda. Ancak çalışma hayatı ve kariyer dünyası artık tek uzmanlık alanında kendini geliştirmiş bir bireyden çok farklı alanlarda uzmanlaşmış bireyler talep ediyor. Öte yandan iş ve çalışma hayatının raf ömrünün de artık daha kısa olması farklı uzmanlık alanlarında kendini geliştirmeni gerektiriyor. Örneğin; bir mühendis olarak bazen inşaat sektöründe, bazen turizm sektöründe bazen sağlık, eğitim, bankacılık ya da sigortacılık sektöründe görev almak zorunda kalabiliyorsun. Her birinin beklenti ve nosyonuna hazır olabilecek iyi ve doğru bir eğitim alman ve kendini çok yönlü geliştirmen gerekiyor.
Çok muammalı ve çetin bir dönemin eşiğindesin. Yapay zekâ gibi ne yapacağını ve ne olacağını henüz bilemediğimiz yeni bir dünyaya adım atmış bulunuyorsun. Çok kısa bir süre sonra belki de tüm doğruların ve tüm yargıların değişeceği, pek çok meslek alanının bir anda ortadan kaybolup yeni meslek alanlarının karşına çıkacağı yeni ve bilinmez bir dünyaya doğru adım adım ilerliyorsun. Kendini tüm bu sürprizli dünyaya da hazırlıklı hale getirmen gerekiyor.
Şunu da unutmamalısın ki insan varsa hayat devam ediyor. Sen de o hayatın vazgeçilmez bir parçasısın. Rolün de senin elinde, geleceğin de…