Üniversite sınavını diğer tüm sınavlardan ayıran en konforlu özelliği giriş sayısı, süre ve yaş sınırının olmamasıdır. Bu sınava istediğin kadar girebilirsin.
1970’li yılların ikinci yarısından itibaren merkezi olarak yapılan; ismi, içeriği ve yöntemi değişse de gerekliliği hiç değişmeyen üniversite sınavlarına 35 kez giren adayın olduğunu eski ÖSYM başkanlarından biri açıklamıştı. Elbette bu rekoru kırmak gibi bir hedefe odaklanmanı kesinlikle tavsiye etmem. İlk girişte süreci başarıyla noktalamak en keyifli olanıdır. Zira yaşamından bir yılı çalmamış ve çalışma hayatına bir an önce başlamış olursun. Ancak zaman kaybetmeyeyim diyerek hiç hayalini kurmadığın, kariyer planında yeri olmayan bir programa yerleşmek de akıllıca bir iş olmasa gerek. Bu uğurda kaybedeceğin bir yıl sonraki 40 yılını kurtarabilir.
Son yıllarda sınava başvuran her 100 adayın 27’si sınava ilk kez giren lise son sınıf düzeyindeki adaylardan 73’ü ise daha önce bu deneyimi bir veya birden çok kez yaşamış mezun adaylardan oluşuyor. Aslında mezun adaylar sınava yeniden girmese mevcut üniversite kontenjanları lise son sınıf düzeyindeki aday sayısından çok daha fazla. Bir tane bile adayın açıkta kalmayacağı bir dağılım oluşuyor. Buna rağmen son sınıf düzeyindeki pek çok başarılı aday da hedeflediği programlara yerleşemeyeceğini düşündüğünden ya tercih yapmıyor ya da kazanma olasılığı düşük, ama istediği yerlerden oluşan bir liste hazırlayıp şansını deniyor ve yerleşemeyince mezuna kalarak bu şansını yeniden kullanıyor.
Mezuna kalma fikri hemen sınav bittiği anda karara bağlanacak bir fikir değil. Sınavın sonuçlanması, tercih alternatiflerinin görülmesi, hatta hedeflenen yerler sınırların üzerinde bile olsa yazılıp denendikten ve yerleşemedikten sonra alınması gereken bir karar. Tüm bu şans faktörünü deneyip sonuca erişemediğinde bu kararı vermeni tavsiye ederim. Mezuna kalmak için acele etmen sonraki yıl için sana artı bir değer katmayacak.
Bir sınav süreci için tamam veya devam kararını vermenin de bazı görev ve sorumlulukları olduğunu asla unutmamalısın. Örneğin; sınava ilk kez girmiş ve istediğin başarıyı yakalayamamışsan, bu kararını daha hızlı vermende sakınca yok. Sınava ikinci kez girmek için bir yıl kaybetmen belki de ileride seni mutlu edecek hayatının önemli ve doğru kararlarından biri olacak. Zira lise son sınıf düzeyinde hem okul derslerini hem de sınava hazırlık çalışmalarını aynı anda yürütüyor olmanın verdiği bir zorluk, sınav performansına da büyük ölçüde yansıyacaktır. Ertesi yıl sadece sınava hazırlığa adanmış bir çalışma takvimi daha yüksek başarıyı da beraberinde getirebilir. Bu yolla başarı yolculuğunu devam ettirmiş çok sayıda aday oldu.
Sınava birden çok kez girmene rağmen bu yıl da olmayacaksa üzerinde durman gereken, sınava yeniden hazırlanmaya başladığında önceki yıllardan farklı olarak neyi farklı yapabileceğine ilişkin kararlılığın olacak. Çalışma alışkanlığını, disiplinini ve programını değiştirerek, bütün o yorucu süreçlerin üstesinden yeniden gelebilmeyi göze alıyorsan son kez neden olmasın. Ancak yenilginin yarattığı duygusallık ile karar verenlerin pek çoğunun bu süreci yine benzer hatalarla yönettiklerini maalesef görüyoruz.
Belirlediğin hedefe ne yaparsan yıllarca ulaşamadıysan, ya çalışma disiplinin yanlıştır, ya performansın düşüktür ya da kendine doğru hedef belirlememişsin. Disiplinini ve hedefini değiştirebilirsin, ama bireysel performansının sınır noktasına gelmişsen orada büyük değişiklik yaratamayacağını da bilmelisin. O halde iki seçenek kalıyor: Ya çalışma alışkanlığını ya da hedefini yeniden gözden geçirmelisin.
Takıntılı bir aday olmamalısın. Hedefine ulaşacağın yol ve yöntemler sadece sınav performansına sıkışmamalı, kendine A planı belirleyip, sadece o plana erişmeye çalışmamalısın. B, C… gibi farklı kariyer planları da geliştirmelisin. Doğru mesleğe erişmek için yıl veya yılların geçmesinden korkmamalı, ama bunu da asla vazgeçilmez bir yaşam biçimi haline getirmemelisin. Sınavın bir amaç değil seni hedefe eriştiren bir araç olduğunu kabul etmelisin.
Sorunun cevabını dinlemek istersen videomuzu izleyebilirsin.