Yetenek yönetimi dünyanın her yerinde konuşuluyor ve tartışılıyor. Araştırma sonuçları ve uzman görüşlerine göre yeteneğin bulunması ve elde tutulması zorlaşırken, doğru niteliklere sahip çalışan tanımları da her geçen gün değişiyor.
Tüm dünyanın konuştuğu yetenek yönetimi ile ilgili her gün farklı bir araştırma ve yöntem İnsan Kaynakları Uzmanlarının karşısına çıkıyor. Towers Watson’ın küresel olarak düzenlenen Yetenek Yönetimi ve Ödül Araştırması’na katılan şirketlerin yüzde 65’i performansı ve potansiyeli yüksek çalışanları çekmekte zorlandığını belirtiyor. Katılımcıların yüzde 56’sı ise bu özelliklere sahip çalışanları ellerinde tutmakta zorlandıklarını söylüyor. Öte yandan, yurt dışında yapılan bir başka çalışma ise, geçmiş deneyimlerin artık geleceğin potansiyelini bulmakta etkisinin az olduğu, buna karşın yetenekli çalışanların işe alımlarında anahtar kavramın esneklik olduğunu bir kez daha ortaya çıkarıyor.
Yetenek yönetiminin geçmişi hakkında kısa bir bilgi
Egon Zehnder’den Claudio Fernandez-Araoz bu konuda yayınladığı makalesinde, yetenek yönetiminin ilk dönemlerinde dış görünüş, fiziki şartlar gibi etmenlerin dikkate alınarak seçimlerin yapıldığını söylüyor. Bunun ardından gelen 20. yy döneminde ise kişinin zekası, analitik düşünce yapısı, tecrübesi ve performansına dayanarak seçimler yapıldığını anlatan Claudio Fernandez-Araoz, seçimlerin standartlaştığını aktarıyor. Günümüzde tecrübelerin benzer hale gelmesiyle birlikte en yetenekli olanın seçilmesinin gerekliliğini ifade ediyor.
Bu dönemi “Yeteneğin zekaya tercih edildiği dönem” olarak adlandıran Claudio Fernandez-Araoz, teknolojik gelişmeler ve sektörlerin değişmesiyle birlikte artık zekasını doğru kullanabilen yetenekli adayların arandığına dikkat çekiyor. Yaptıkları araştırmalarda duygusal zekanın IQ’nun üzerine çıktığını gördüklerini sözlerine ekliyor. Son dönemi, yeteneklerle ilgili kavramların karışık olduğu bir dönem olarak adlandıran Claudio Fernandez-Araoz, “Artık işverenlerin adaylarda araması gereken en önemli özellik potansiyel olmalı. Çünkü iş yapış şekilleri o kadar beklenmedik şekilde değişiyor ki, bu yüzden karmaşık durumlarla başa çıkabilecek, sorunları çözebilecek potansiyelleri aramak gerekiyor” diyor.
Potansiyelin beş göstergesi
Claudio Fernandez-Araoz, işverenlerin ihtiyacı olan potansiyel çalışanda bulunması gereken beş temel unsuru şöyle sıralıyor: Bunların ilki motivasyon. Yüksek motivasyona sahip kişiler genellikle yaptıkları işte izlerini bırakmak istiyor ve bu işi her seferinde bir adım daha ileriye götürmeye çabalıyor. Diğer unsurlar arasında merak, öngörü, bağlılık ve azim bulunuyor. Kişinin meraklı olması onu yeni fikirler, yeni uygulamalar keşfetmesine sevk ediyor. Öngörü sahibi olması ise olaylara farklı açılardan bakabilmeyi, başkalarının göremediği bağlantıları görmesini sağlıyor. Ayrıca, yüksek potansiyele sahip bir adayın çalıştığı işe ve arkadaşlarına bağlı olması gerekiyor. Aksiliklerin üstesinden gelmek, çözüme ulaşabilmek için ise azimli olmak şart.
Bugün yetenek yönetiminin geldiği nokta
Towers Watson’ın Küresel Yetenek Yönetimi ve Ödül Araştırması ise işverenler ve çalışanlar arasındaki iletişimin artması gerektiğine dikkat çekiyor. Araştırmanın sonuçları hakkında bilgi veren Towers Watson Türkiye danışmanlarından İrem Yelkenci, öne çıkan sonucun yetenekli çalışan bulmak ve elde tutmak konusunda sıkıntı çeken işverenler ile çalışanlar arasındaki kopukluğun yüksekliğini göstermesi olduğunu söylüyor. Yelkenci, dünyanın farklı yerlerinden bin 637 şirketin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre işe alım işlemlerinde bir artış olduğu görüldüğünü ifade ediyor. Araştırmaya katılan küresel işverenlerin yüzde 48’inin işe alım işlemlerinin bir önceki yıla oranla arttığını vurguladığını, yüzde 15’inin ise işe girişlerin dikkate değer şekilde arttığını belirttiğini aktarıyor. Yelkenci, araştırmaya katılan her üç kişiden ikisinin yani katılımcıların yüzde 65’inin, performansı yüksek çalışanları çekmek konusunda geçen iki yıla kıyasla daha yetersiz kaldığını söylediğini açıklıyor. Paralel bir şekilde katılımcıların yüzde 64’ünün ise potansiyeli yüksek çalışanlara cazip gelmek konusunda zorlandıklarını açıkladığını ekliyor.
Çalışanları elde tutmakta zorlanıyorlar
Towers Watson’ın gerçekleştirdiği araştırma, işverenlerin ellerindeki elemanları tutmakta da zorlandığını gösteriyor. Katılımcıların yüzde 56’sı, potansiyeli yüksek çalışanları tutmakta zorlanırken, yüzde 54’ü en iyi performans sergileyenlerin şirkette kalmalarını sağlamanın zorluğuna dikkat çekiyor. Yelkenci bu konuda, yetenekli çalışanların iş değiştirme oranlarının yükseldiği dönemde yetenekli personelleri çekmek ve elde tutmak isteyen işverenlerin çalışanların nelere önem verdiğini anlamasının çok önemli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “İşverenlerin çoğu ücretin çalışanların bir şirkete girmesi ve orada çalışmayı sürdürmesi için en öncelikli konu olduğunu sanıyor. Oysa çalışanların beklentileri farklılaşır; akılcı olan çalışan profilinin analizini iyi yapmak ve işveren değer önermesini ona göre kurgulayabilmek.”
Yorum yapmak ister misin?