Çalıştığınız iş yerinde mutsuz insanlar mutlaka vardır. Onları görmezden mi geliyorsunuz, yoksa onlara yardım etmek istiyor musunuz? Bu soruya vereceğiniz cevap iş yerinin psikolojik sağlığı üzerinde belirleyici olacak. Çünkü iş yerininin psikolojik sağlığı tüm çalışanların hayatını etkiler. Yrd. Doç. Dr. Psikolog Ozanser Uğurlu, mutsuzluğun bulaşıcı halini anlatıyor.
Mutsuzluk yaygın bir duygu durumu. Etrafınızdaki insanlara bir göz atın. Mutsuz insan; yüzünden, gözünden, beden dilinden, seçtiği kelimelerden, verdiği tepkilerden, giydiği kıyafetlerden ve performansından belli olur. Üstelik etrafımızdaki mutsuz insanların sayısı epeyce yüksek. İyi de bundan bana ne onlar mutsuz, ben mutluyum deyip işin içinden çıkabilirsiniz. Ama size kötü haberlerim var: Mutsuzluk bulaşıcıdır. Ve bir sabah iş yerine gidip masanıza oturduğunuzda farkına bile varmadan mutsuzluğun sizin de hayatınıza girdiğini görürseniz şaşırmayın.
İş yerinizin psikolojik sağlığı hakkında hiç düşündünüz mü? Bu sorunun cevabı pek çok profesyonel için boş bir yüz ifadesinden öteye gitmiyor. Çünkü insanlar sağlık denildiğinde sinir sistemi üzerindeki fiziksel acıların varlığını ya da yokluğunu dikkate alıyorlar. Oysa insanların kalbi kırıksa, kendilerini iyi hissetmiyorlarsa, o zaman ne olacak? Evrene olumlu enerji göndererek ya da olumsuz enerjiyi süpürerek temizlemeye mi kalkacaksınız ya da mutluluk getireceğine inandığınız şekerlerden mi yiyeceksiniz ve iş arkadaşlarınıza da yedireceksiniz? Mutsuzluktan kurtulmak bu ve benzeri hiçbir işe yaramayan şeyler yaparak mümkün mü sanıyorsunuz?
Yanındaki insan kadar mutlusun
Mutluluk ve mutsuzluk bulaşıcıdır. Bu durumda iş yerinde çalışanlar hangi duyguyu yaşıyorsa o duygu tüm iş yerine yayılır. Çok net ve kesin bir şekilde söyleyebiliriz ki, iş yerinde yanındaki insan kadar mutlusundur. O nedenle hemen şimdi dönüp yanındaki iş arkadaşının yüz ifadesine bakmaya ne dersin! Çünkü eğer o mutsuzsa, sen de bir süre sonra o duygudan nasibini alacaksın. Üstelik ben buna izin vermem demek seni kurtarmayacak, çünkü beynin etrafındaki insanların beden dillerini, yüz ifadelerini tehlikelere karşı ipucu olarak görür. Eğer yanındaki insanın yüz ifadesi mutsuzsa o zaman beynin etrafta bir tehlike olduğunu düşünüp seni alarma geçirir.
Öyleyse kim olursa olsun, kendisini kötü hisseden insana elini uzatmalı, örneğin nasıl olduğunu sormalısın. Çünkü çok küçük bir adım gibi gözükse de bir insanın bir başka insan tarafından önemsenmesi kalplerimize ışıklar dolduracak kadar güzel ve önemli bir hamle. Kim bilir iş arkadaşın neler yaşıyor, neler hissediyor ve ne çeşit olumsuz duygu ile baş etmeye çalışıyor. Onun hayatla arasındaki etkileşim olumsuz duyguların gölgesinde kalıyorsa senin günlük güneşlik bir çalışma ortamını hayal etmen ve yaşaman elbette mümkün olmayacaktır.
Ya depresyondaysa?
Peki ya iş arkadaşın depresyondaysa, yani yaşadığı şey genel geçer bir mutsuzluk durumu değil de kalıcı bir rahatsızlıksa? Depresyon yaygın bir psikolojik hastalık ve oldkukça tehlikeli. Çünkü depresyon ölümcül olabilir. Depresyondaki kişi yaşamın değersiz olduğu fikrine inanabilir, hayatın yaşanmaya değmeyeceği fikrine kapılabilir ve intihar etme düşüncesini gerçeğe dönüştürebilir. İnsanlar psikoloğa gitmekten “deli” damgası yiyeceğim diyerek korkarlar. Oysa ki ne depresyon korkulacak bir hastalık ne de psikoloğa gitmek insanı “deli” yapar. Nasıl ki bedeninizde fiziksel bir acı hissettiğinizde doktora gidiyorsunuz, psikolojik olarak yaşadığınız depresif duygu durumları karşısında bir uzmana danışmak ya da yaşayan bir arkadaşımızın bir uzmanla görüşmesini sağlamak son derece normal ve gerekli bir müdahaledir.
Yorum yapmak ister misin?