İnsan Kaynakları profesyonellerinde çoğu zaman aranan özellikler bellidir: analiz ve problem çözme yeteneği, kişilerarası (hatta artık kültürlerarası) iletişime yatkınlık, detaycılık, planlama ve organizasyon becerileri…Bu özellikler arasında pek yer almayan, iş ilanlarında hiç çıkmayan, ama İK’cı açısından çok çok önemli bir özellik daha var: Ketumiyet!
Antik Yunan filozofu Sinoplu Diyojen, “İki kulağımız ve bir ağızımız var; daha fazla dinleyelim ve daha az konuşalım diye” demiş. Tıpkı Diyojen’in tanımında olduğu gibi, günümüzde İK’cı gözünü dört açıp çalışanı can kulağıyla dinlemeli ama bildiğini kendine saklamalı, hatta zaman zaman bildiğini bile unutmalı!
Çalışan odaklı kurumlarda, İK’cı görevi gereği çalışana yakın olmak durumunda. Elbette profesyonelliğini korumak adına belli bir mesafesi olabilir ama İK’cı gerektiğinde çalışanın dostu, sırdaşı, hatta psikoloğu olabilmeli. Çalışanın ihtiyaçlarını isteklerini iyi bilmeli, problemlerinde ona çözüm ortağı olmalı. İK’cı çalışanın kalbini kazanmalı ki, çalışan da İK’sına gözü kapalı güvensin.
İK’cı çalışanla taa ilk ilişki kurduğunda, yani işe alırken belki de tüm geçmişini, seceresini duyuyor; ailesi, özeli, kariyeri, eski şirketinde yaşadıkları… Hem de bazen en ince detayına kadar!
Günümüzde iş dünyasında şeffaflığın önemi artık çok iyi biliniyor ama bunun da bazı sınırları var. Özel konularla ilgili hiçbir surette dedikodu olamaz; yani İK’cı çalışanların özeli hakkında duyduklarını, bildiklerini hiç kimseyle paylaşmamalı.
Confidential deniliyorsa, off the record deniliyorsa, o gerçekten öyle kalmalı. Saygı ve güven anca ve anca karşılıklıysa oluşur ve karşılıklı olduğu sürece korunur. Çalışana ne kadar saygı gösterilirse, çalışan da İK’ya o kadar saygı gösterir ve güven duyar.
Çalışanın en özel, en şahsi bilgisi aldığı ücret… Yurtdışında neredeyse mahrem sayılan, hiç konuşulmayan hatta sorulması çok ayıp karşılanan, ücretleri başkalarıyla paylaşmak, dedikodusunu yapmak çalışanın özel hayatına tecavüzle eşdeğer sayılır.
İK’cı ayrıca şirkette olan biten hakkında birçok şeyi duyar, hassas konular hakkında önceden bilgi sahibi olabilir. İşten çıkartmalar, transferler, performans değerlendirmeleri, ücret artışları ve terfiler… Şirket satın alması veya birleşmesi dahi söz konusu olabilir. Değil henüz kamuoyuna açıklanması, henüz yönetim kadrolarına duyurulmamış konular bile olabilir. Mecburen, aksiyon alması gerektiği için İK’cının bu konular hakkında bir ön bilgisi olabilir, ama bilmeyecek!
Çok zor bir iş! Duyup bilmek ama söylememek, öğrenmek ama hemen unutmak… Ketum olmak belirli bir olgunluk gerektiriyor ve İK’cılar açısından altın bir özellik! Güvenilirliğini ve dürüstlüğünü sağlamak açısından olmazsa olmaz…
Yorum yapmak ister misin?