Ne kadar bilgili ya da deneyimli olduğunuz bir konu hakkında olursa olsun, topluluk önünde konuşabilmek, bildiklerini insanlara aktarabilmek önemli bir yetenek. Girişimci, Yazar ve Konuşmacı Perçin İmrek, iyi bir konuşmacıda bulunması gereken özellikleri sizler için paylaştı.
Şu an kendini topluluk önünde ifade ederek hayatını kazanan bir profesyonel olsam da çocukluğumda oldukça utangaç biriydim. Bu durumla ilgili ilk fark ettiğim şey aslında bu potansiyelin hep bende olduğu…Çocukluğumdaki içe dönük tavrımın nedeni ise dış faktörlerin (aile, çevre vs…) potansiyelimin ortaya çıkmasına engel olması ve benim buna izin vermemdi.
Tabii işim bu olunca ve işimde hep daha iyisini yapmaya çalıştıkça, şimdi soruyorum kendime. Beni iyi bir konuşmacı yapacak faktörler neler? Bugün, iyi bir konuşmacı olmanın en önemli püf noktasını kendimden yola çıkarak siz İK Blog okurları için anlatacağım…
Nasıl iyi bir konuşmacı olunur?
Vücut dilini iyi kullanmak, sesin etkili kullanımı, göz teması, konuyu hikayeleştirmek, mizahı yerinde kullanmak, ne çok hızlı ne de çok yavaş konuşmak…Tüm bu maddeleri dengeli kullandığınızda iyi bir konuşmacı olma yolundasınız demektir.
Bu detayları farkında olup, genel olarak başarıyla yapsam da bazı konuşmalarım diğerleri kadar içimde sinmiyor; ya da bazıları diğerleri kadar beğenilmiyor. Bazen çok hazırlandığım bir konuşma o kadar etkili olmazken, bazen biraz daha az hazırlanabildiğim bir konuşma çok daha fazla etki bırakabiliyor.
Biraz aldığım geri bildirim, biraz okuyarak, biraz başka konuşmacıları izleyerek, biraz da içe dönerek bir konuşmanın izleyenlere tamamıyla nüfuz etmesinin en önemli yolunu aradım, araştırdım. 14 yılı geçen “Konuşmacılık” sürecimde şunu keşfettim. Bir konuşmayı diğerinden ayıran en önemli unsur, “Samimiyet!”
Bazen herhangi bir yerden gelen bir adamın konuşmasının bir profesörün konuşmasından çok daha etkili olmasının sebebi de Martin Luther King’in 70’lerde sosyal medya olmadan 250.000 kişiyi ağustos sıcağında bir araya toplayabilmesinin sebebi de benim bazı konuşmalarımın diğerlerinden çok daha etkili olmasının sebebi de samimiyet!
Burada dikkat edilmesi gereken şey; konuşmanın samimi olmamasının, kişinin samimiyetiyle doğru orantılı olmadığı. Mesela; konuşmacının inandığı bir şeyi, içindeki tüm tutkuyu ortaya dökerek, hikayeleştirerek anlatması. Bu sebeple bir konuşma yarışmasında haftalarca çalıştığım konuşma ilk 3’e giremezken; başka bir yarışmada, bir önceki yarışmayı kaybetme sebebimi tüm açıklığıyla, mizahıyla ve samimiyetiyle anlattığımda birinci olabildim.
Hani derler ya, mesajın %60’ından fazlası vücut dili, %25’inden fazlası ses tonu ve %15’i ise kelimelerdir diye. Buna katılmakla birlikte, daha basit bir dille aktarmak isterim.
Siz inanmadığınız bir şeyi anlattığınızda, kelimeleriniz doğru da olsa, ses tonunuz, vücut diliniz sizi ele veriyor. Bu işi bilenler; kendinize inanmadığınızı direkt anlarken, bilmeyenler de “Bu adamda hoşuma gitmeyen bir şey var” içgüdüsünü yaşıyor. Çünkü kelimelerle kontrolümüz dışındaki vücut dilimiz ve ses tonumuz örtüşmüyor. Konuşmanızda “Samimiyet” olduğunda, işte o zaman tüm benliğinizle, vücut dilinizle, ses tonunuzla, enerjinizle, tutkunuzla orada olursunuz. Herkes sizi gözleri parıldayarak dinler, içselleştirir, güvenir. 5 kişilik bir sınıfa da konuşsanız, 50.000 kişilik bir stadyuma da.
“Peki nasıl samimi olunur?” diye sorabilirsiniz.
Açıkçası ben de hâlâ soruyorum…
Gördüğüm kadarıyla net bir formülü yok.
“Samimi” olmak bir yolculuk. Kendinizi tanıdıkça, kendinizi keşfettikçe, neyin sizi mutlu edip neyin etmediğini anladıkça, mutluluğunuzu da hüznünüzü de yargılanmayı da korkmadan yaşadığınızda ortaya çıkıyor.
Güzel bir söz var: “Dünyayı değiştirmek istiyorsan, önce kendi yatağını toparlayarak başla” diye. Önce kendimizi tanıyalım ki bize neyin tutku verdiğini ve bizim insanlara bunu anlatırken ki “Neden”imizi anlayalım. Sonrasında bunun üstüne koya koya ilerleyelim.
Kısacası konuşurken; elinize, kolunuza, sahneyi kullanışınıza tabii ki dikkat edin. Ama temeli olmayan bir binaya kat dikemeyeceğiniz gibi, konuşmada da samimiyeti ve doğru enerjiyi yakalamadıkça dünyanın en iyi sahneyi kullanan insanı olmanız da bir şey ifade etmiyor.
Önce temelinizi kurun, sonrasında katları dikmeye devam edersiniz. Bu temel de samimiyet. Yani bir konuşmacının ulaşabileceği en yüksek mertebe. Muhtemelen bir insanın da…
Konuk yazar: Perçin İmrek / Girişimci, Yazar ve Konuşmacı
Yorum yapmak ister misin?