İş hayatında başarılı işlere imza atmak için güçlü bir ekibe ve bu ekibe liderlik edecek yine bir o kadar güçlü yöneticilere ihtiyaç var. Buradaki güç kavramı pek çok açıdan ele alınabilir; ancak en önemli noktalardan biri “iletişim dilinin” gücü! Peki, başarılı bir lider olma yolunda nasıl bir dile sahip olmalısınız?
Bir süredir ekip liderlerinde olması gereken beceriler üzerine yazıyorum. Bu nedenle her bir konunun hem ekip performansına hem çalışan bağlılığına hem de insan odaklı organizasyon olmaya etkisini gözlemleyebiliyorum. Bu yazımda belki de her gün yaşanan bir senaryo üzerinden ekip liderlerinin “dili” üzerine durup, ekip iletişiminin ne kadar önemli olduğunu göstereceğim.
Öncelikle ekip iletişimi, karar süreçlerine etki eden önemli bir faktör. Bu iletişimin nasıl ilerleyeceği ekipteki tüm çalışanların katkısıyla ve ekip liderinin yaklaşımlarıyla şekilleniyor.
Diyelim ki ekip liderinin ve 5 ekip üyesinin olduğu bir toplantıdasınız. Bu, bir şirketin sahibi ve birlikte çalıştığı lider takımı olabilir veya bir projeyi yürüten bir ekip ve lideri olabilir. Bu toplantılar; liderin farklılıkları nasıl ele aldığına, değişiklik mi standart bir şeyler mi beklediğine ve işlerin nasıl yapılması gerektiğine dair görüşlerine ışık tutacak ipuçlarıyla doludur. Lider farklılıkları aza indirip, “takım kararı” adı altında süreçlerin neredeyse standart ve otomatize olarak ilerlemesi yönünde ağırlığını koyuyorsa, ekip buna fazla karşı koymama eğilimi gösterebilir. İnsanlar “kolayı” isterler… Yani “aman bir tatsızlık çıkmasın” veya “ben niye kendimi öne atayım” duygusu zamanla yeni ve geliştirici fikirlerin gelmesini engelleyebilir.
Bazen bu durum “ölüm-kalım” meselesi de olabilir. 29 Eylül 2015’te El Faro adlı şilep; Florida’dan Porto Riko’ya seyahati sırasında “kaptana kendi fikirlerini ifade edecek ve bunda ısrar edecek ekip üyeleri” olmadığı ve kaptanın da “baskın” dili tercih etmesi nedeniyle Joaquin adındaki tropik fırtınanın etkisinde kalarak 2 gün içinde battı. Bu hikâyenin bu kadar ilginç ve öğretici olmasının sebebi, kontrol merkezindeki tüm diyaloglar kayıtlıydı ve gemi battıktan sonra bu kayıtlar ortaya çıkarıldı. Kötü ve trajik bir örnek üzerinden lider ve ekip iletişiminin önemi bir kez daha anlaşılmış oldu. Bu seyahat ve bu kayıtlarla ilgili daha ayrıntılı bilgileri David Marquet’in “Leadership is Language” kitabından okuyabilirsiniz.
Lütfen aşağıdaki iki senaryoyu neredeyse her gün yaptığınız takım toplantılarında yaşadıklarınız açısından değerlendirin. Lider veya çalışan olarak siz hangi tarafa daha yakınsınız?
Baskın lider – Farklılıkların ortaya çıkmadığı takım dinamiği – Standart süreçler
Bu yapıda takım içi iletişimde çoğunlukla liderden şu tür cümleler duyulabilir;
- Hallet şu işi!
- Olsun artık bu iş!
- Bunu bugün bitirelim arkadaşlar!
- Planladığımız zaman çizgisine göre gidiyoruz değil mi?
- Beni anlıyorsunuz değil mi?
- Bu iki seçenek arasındayız, öyle mi?
Kırılgan lider – Farklılıkları kucaklayan – Çalışanların sürece katıldığı
Bu yapıda ise aşağıdaki cümleleri duymak olasıdır;
- Bu çözümü nasıl görüyorsunuz?
- Buna ekip olarak ne kadar hazırız?
- Nasıl daha iyisini yapabiliriz?
- Buradan ne öğrendik?
- Bu işi halledeceğiz; fakat yeni koşullarla ilgili bilmediğimiz şeyler var. Bu nedenle öngörmediğimiz bazı zorluklar olabilir.
- Projeyi bugün ilerletiyoruz; ancak zamanla değişebilecek koşullara karşı uyanık olalım, strateji değiştirmemiz gerekebilir.
- Bu kararla ilgili herkes nasıl hissediyor? Şimdi susma zamanı değil.
Siz hangisine daha yakınsınız, ekip iletişimi konusunda yorumunuz, söyleyeceğiniz bir şeyler var mı?