Küresel insan kaynakları ve yönetim danışmanlığı firması Mercer, 16 ülkede gerçekleşen 2022 Global Yetenek Trendleri Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Üst düzey yöneticiler ve insan kaynakları liderlerinin katıldığı araştırmanın sonuçlarına göre güçlü bağ kurabilen şirketler, keyifli çalışma kavramını geri getiriyor ve tüm çalışanlar için daha parlak bir gelecek kurguluyor.
Araştırmaya göre 2020-2021 yılları arasında önem kazanan; empati ve insan odaklı, sürdürülebilir ve insanların çalışmak istedikleri koşullara göre uyumlu, çalışanlarla şirketlerin iş birliği içerisinde olduğu, yeni bir ortaklık kavramı inşa ediliyor. Özellikle bu yıl, çalışanlarıyla bağ kurabilen şirketlerin yükseldiği görülüyor.
Araştırmanın sonuçlarına göre; paydaşların ilgi alanlarını yeniden belirleme, çalışanlarını ve süreçlerini efektif hale getirme, çalışanlar ile iş birliği içerisinde çalışma, eşitsizliklerin üstesinden gelebilme, herkesin refahını sağlayacak çıktılara ve çalışanların bütünsel sağlığına (wellbeing) odaklanma önem kazanıyor. Bunların yanı sıra çalışanların becerilerini geliştirme ve kolektif enerjiden yararlanma gibi etkenler çalışanlarıyla bağ kuran şirketleri başarılı kılıyor.
2022’de global düzeyde öne çıkan 5 yetenek trendi
Güncel ve geçerli kalabilme
Geçtiğimiz iki yılda yaşanan olaylar yatırımcı, çalışan ve tüketicilerin tutumları üzerinde silinmez bir iz bıraktı. Daha kişiye özel bu yeni dünya düzeni, önceliklerin yeniden belirlenmesinin yanında, karşılanmamış ihtiyaçları tanımlamak ve bunları ele almak için dinleme, öğrenme ve uyum sağlama konusunda önceliklerin ve becerilerin yenilenmesini gerektiriyor. Bu duruma uyum sağlayamayan şirketler, sermaye arttırma, yetenekleri çekme ve elde tutma konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Bağ kurabilen organizasyonlar temsil ettikleri konuda sessizliklerini bozuyor ve tüm paydaşlarının değerlerini yansıtan iyi çalışma standartları belirliyor. Tüketici ve çalışan davranışlarına yön veren etmenleri sürekli olarak dinliyor ve tasarımla uyarlanabilir kültürler ve uygulamalar inşa ediyorlar.
Çalışanlarla iş birliği kurma
İnsanlar artık bir şirket için çalışmak istemiyor; bir şirketle birlikte çalışmak istiyorlar. İşin geleceği daha esnek ve daha geniş bir çevreyi kapsayan yetenek modellerine bağlı. Bu da sosyal iş sözleşmesinde yalnızca herkesin adil bir anlaşma yaptığını hissettiği sürece başarılı olacak bir değişimi temsil ediyor. Buna cevaben bağ kurabilen kuruluşlar kendi ekosistemleri içinde bir ömür boyu ortaklık anlayışı geliştiriyor. Eşit muamele ve kapsayıcılığı yetenek modellerinin içine işleyerek, daha geniş ve daha çeşitli yetenek havuzlarına erişerek ve daha sağlam tedarikçi ve iş ortağı ağları kurarak ticari esneklik inşa ediyor. Bugün ‘liderlik’ yerine ‘işbirlikçilik’, bir şirketin en büyük rekabet avantajı olabilir.
Bütünsel sağlığa (wellbeing) odaklanma
Pandemi, sağlığa erişebilirliğin ve sağlık giderlerinin karşılanabilirliğin yeterli olmadığının altını çizerek farklı popülasyonlar için sağlık ve varlık anlamındaki açığını ortaya çıkardı. Günümüzde daha da önem kazanan bütünsel sağlık (wellbeing), işverene çalışanların duygusal, fiziksel, sosyal ve finansal olarak sağlıklı olmalarını sağlama sorumluluğu yüklüyor. Bu bağı kurabilen kuruluşlar sağlıklı, ödüllendirilen ve sürdürülebilir iş davranışlarını teşvik ederek ve önemli anlarda kişiye özel destek sunarak tüm işgücünün refahını aktif olarak destekliyor.
Yeni beceriler geliştirme
Hem becerilerdeki hem de çalışanlardaki önemli arz ve talep açığı, organizasyonların sadece kendi sürdürülebilirliklerini sağlamada değil, aynı zamanda çalışanlarının gelecekte tercih edebilirliğini korumada da oynadıkları rolü vurguluyor. Pandemi, geleceğin işgücünü inşa etmede beceri temelli bir yetenek modelinin ve çevik iş tasarımının öneminin altını çiziyor. Organizasyonlar yaşam boyu öğrenme anlayışını her zamankinden daha fazla aşılarken, iş fırsatlarını herkes için ulaşılabilir hâle getiriyor. Tüm çalışanların refaha giden yolda önlerini açmaya yardımcı oluyor.
İnsan ve teknolojinin kolektif enerjisinden yararlanma
‘İşin geleceği’ uzun yıllardır gündemde olan bir konu oldu; ancak adından da anlaşılacağı gibi her zaman uzun vadeli bir plan olarak görüldü. Pandemi zamanın akışını hızlandırdı ve yeni iş modellerinin, yeni çalışma biçimlerinin ve yeni teknolojilerin önemini katlanarak arttırdı. Artık şirketler, dönüşüm gündeminin merkezine insan deneyimini koyarak bu enerjinin kilidini açmak ve işi, çalışmayı ve iş yerini yeni bir çağa uygun şekilde teknoloji ile birlikte yeniden tasarlamak için eşsiz bir fırsata sahipler.
Dinçer Güleyin: “Toplum genelinde daha anlamlı ve etkili değişiklikler yaratmak gerekiyor”
Keyifli çalışma kavramının geri dönüşüne ve çalışanlarıyla bağ kuran şirketlerin daha başarılı olduklarına dikkat çeken Mercer Türkiye CEO’su Dinçer Güleyin, “Şirketlerin; yetenekleri işe alma, yetiştirme, geçici süreli işe alma stratejilerini iyileştirmek adına daha doğru bir iş gücü planlaması yapmak, yetenek süreçlerini beceri odaklı olarak tasarlamak, cinsiyete ve farklı çeşitliliklere dayalı ücret farklılıklarını belirlemek, toplam ödüllendirme paketlerini iyileştirmek ve bütünsel well-being stratejileri sunmak en önemli beş insan kaynakları önceliği haline geldi. İnsanlar tükenmiş ve enerji seviyeleri düşük. Dünya bir sağlık krizinden bir savaşa geçti ve kaygı düzeyleri yüksek. İçinden geçtiğimiz dönem çalışma şeklimizde bir devrim etkisi yarattı ve önümüzdeki dönemde bizi fazlaca değişiklik bekliyor. Bir kırılma noktasına ulaştığımızı hissediyoruz ve bütün bu değişikliklerin çalışanları nasıl etkilediğine dikkat etmemiz gerekiyor. Beklentileri, hangi ortamda çalışacakları, nasıl hissedecekleri ve çalışan deneyimlerini şekillendirecek olaylar bunlardan bazıları. Başka bir deyişle insan odaklı bir çalışan deneyimi tasarlamamız gerekiyor” dedi.