Corona virüsü için şirketler hangi önlemleri almalı?

Corona virüsünün ortaya çıkmasıyla dünya, tüm zamanların en büyük salgın tehditlerinden biriyle karşılaştı. Zorunlu seyahat yasakları, karantinalar ve yürürlüğe konulan evden çalışma uygulamalarıyla virüsün etkileri en aza indirilmeye çalışılıyor. Peki, bu risk ortamında şirketler ne yapmalı?

Austin’deki South By Southwest gibi devasa endüstri konferanslarının son dakikada iptal edilmesi, zorunlu seyahat yasakları, karantinalar ve yürürlüğe konulan evden çalışma politikalarıyla corona virüsünün etkileri en aza indirilmeye çalışılsa da global düzeydeki tehdit hâlâ sürüyor.

Dünya çapında COVID-19 vakalarını önlemek için uzmanlar, özelikle yaşlıları ve bağışıklığı düşük olan bireyleri ekstra tedbirli olmaları yönünde uyarıyor. Böylesi bir risk ortamında tüm bireylere ve kurumlara da belirli sorumluluklar düşüyor. Okullar tatil ediliyor, etkinlikler iptal ediliyor ve insanlar olabildiğince kapalı ortamlarla bulunmamaları yönünde uyarılıyor.

Peki ya, çalışanlar?

Çalışanlarla ilgili kararların bireysel bir şekilde alınması elbette ki zor, ancak karar almakta hızlı davranan şirketler de yok değil. Şimdi gelin, corona virüsünün etki alanını mümkün olduğunca daraltmaya çalışan otoritelerin dünya çapındaki uygulamalarına birlikte bakalım…

Seyahat yasağı koymaya veya çalışanların evden çalışmasına nasıl karar veriliyor?

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) ve devlet sağlık departmanları işverenlere virüsten korunma konusunda rehberlik ederken, home office (uzaktan çalışma) uygulamasına geçmeden önce de bir değerlendirme yapmayı öneriyor.

Bu değerlendirmeyi yaparken; nerede çalıştığınıza (risk faktörü yüksek/düşük bölge) ve çalışanlarınızın ağırlıklı olarak hangi yaş grubunda olduğuna bakmanız gerekiyor. Sınırlı veya hiç COVID-19 vakası olmayan bir yerdeyseniz ve çalışan profiliniz ağırlıklı olarak gençlerden oluşuyorsa, home office uygulamasına geçmek için acele etmenize gerek olmayabilir. Ancak genç çalışanlarınız olsa bile hastalık belirtileri gözlenen ya da yakın zamanda yurt dışı seyahatinden dönem birine home office seçeneği sunmanız gerektiğini de hatırlatalım.

Eğer bölgenizde COVID-19 vakaları varsa ve daha yaşlı, bağışıklığı zayıflamış çalışan profiline sahipseniz veya çalışanlarınız yüksek riskli bir bölgeye seyahat ettiyse, hızla home office uygulamasına geçmenizde fayda var.

Willis Towers Watson’ın yakın zamanda yaptığı bir araştırmaya göre, bugün kuruluşların yaklaşık yarısı (%46) salgın nedeniyle uzaktan çalışma yapıyor.

Home office çalışmaya geçiş, herkesin takım hedeflerini, bireysel rollerini ve her bireyin sonuca nasıl katkıda bulunduğunu anlamasını sağlamak için iyi bir fırsat olarak görülebilir. Uygulamayı başlatmak için öncelikle BT departmanlarınızla iletişime geçmeli, çalışanlarınızın kişisel bilgisayarları üzerinden şirket sistemlerine evden erişebilmelerine yetki vermelisiniz.

Seyahatlerle ilgili olarak ise bugün birçok büyük işveren (Amazon, Apple, Google) zorunlu olmayan seyahatleri kısıtladı ve Çin, İtalya, Güney Kore, İran gibi COVID-19’dan en fazla etkilenen ülkelere seyahat etmeyi yasakladı. Yine Willis Towers Watson verilerine göre, şirketlerin yaklaşık %55’i sanal toplantılar düzenleyerek iş seyahatlerini azalttı ve şirketlerin %47’si belirli ülkelerde yapılması planlanan uluslararası konferanslarını iptal etti.

Çalışanlarınızla iletişiminiz nasıl olmalı?

Bu tarz kriz durumlarında işverenlere düşen en büyük görevlerden biri süreç boyunca şeffaf olmak ve hem yetkililerle hem de çalışanlarla olan iletişimi koparmamak. Gelişmeleri yakından takip ederek, güncel gelişmeleri çalışanlarınızla paylaşmanız oldukça önemli. Bu doğrultuda dünya genelindeki şirketlerin yarısından fazlası (%59) hastalığın yayılmasını önlemeye yönelik iletişim kampanyaları düzenliyor.

COVID-19 karantinaları nedeniyle yaşanan devamsızlıklar nasıl ele alınmalı?

Şirketlerin çalışan devamsızlıklarını nasıl yönettiği, o çalışanın izin hakkına, görevlerine ve genel olarak şirketteki rolüne bağlı olarak değişiyor. Örneğin; bir personel karantinaya alınıp, evden çalışmaya devam ediyorsa herhangi bir tatil veya hastalık izni almak zorunda değil. Bazı şirketler de COVID-19 nedeniyle çalışma saatlerini azaltsa bile, saatlik işçilere normal ücretlerini ödemeye devam ediyor. Uber, koronavirüs nedeniyle karantinaya alınan veya hasta olan sürücüleri için 14 gün ücretli hastalık izni sunuyor. Uber gibi uygulamalar yapan birçok şirket bulunuyor.

Uzaktan çalışmanın mümkün olmadığı; hizmet, gıda, dağıtım veya sağlık sektörlerindeki çalışanlar için hastalık izni politikalarını ayrıca gözden geçirmek gerekiyor.

Gerekli protokolleri uygularken işletmelerdeki sürdürülebilirlik için ne yapmalı?

Bulaşıcı bir hastalık politikanız veya iş sürekliliği planınız yoksa, böyle bir prosedür hazırlamanız için en doğru zaman olabilir.

Unutmamalı ki yazılı politikalar, virüsün olumsuz etkilerini en aza indiren çalışma kurallarının konulmasını ve var olan enfeksiyonun kontrol altına alınarak güven ortamı yaratılmasını sağlar. Benzer şekilde iyi bir süreklilik planı; özellikle pozisyonu gereği şirketinizde önemli rol üstlenen çalışanlarınızın, salgına yakalanması ya da uzaktan çalışması gereken durumlarda, işlerinizin devamlılığının nasıl sağlanacağını belirler.

Kişiler bazen sadece bir şüpheyle önlem amaçlı gözlem altına alınabilir. Bu gibi durumlarda kişilerin hastalıkla damgalanmaması için işverenlerin aşağıdaki önlemleri alması gerekiyor;

  • Koronavirüs için tanı ve tedavi sürecindeki çalışanların mahremiyetini korumak,
  • Virüsün nasıl yayıldığına ilişkin doğru bilgileri ve doğru bilinen yanlışları paylaşmak,
  • Sosyal medyadaki paylaşımlar konusunda temkinli olmak ve çalışanları uyarmak,
  • Süreç hakkında sağlık çalışanlarından bilgi aldıktan sonra bilgi vermek ve varsayımlar üzerinden hareket etmemek.

Bu durum işletmeleri resesyona götürür mü?

Teknolojik olarak gelişmiş bir çağda yaşıyor olsak da koronavirüs sonrası gördüğümüz tablo şu ki dünya üzerindeki birçok ülke, bu tür kriz ortamlarına henüz hazırlıklı değil. Süreç en başından beri bilinmezlerle dolu ve herkes bir an önce her şeyin normalleşmesini istiyor. Ancak normalleşmenin ne zaman olacağı da hiç belli değil.

Salgından kaynaklanan kişisel tehlikelere ilişkin artan belirsizlik ve bu durumun yarattığı endişe ortamının ekonomi üzerindeki etkisi, belki de çalışma şekillerinde zorunlu bir değişimi gerekli kılacak.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), corona virüsü nedeniyle küresel ekonomide hem talep hem de arz şoku yaşandığını, bu yıl Avustralya, Hong Kong, Singapur, Japonya, Güney Kore ve Taylan’ın ekonomik durgunluğa (resesyon) girebileceğini açıkladı.

S&P, salgının ikinci çeyrekte önüne geçilmesi durumunda ise küresel ekonominin 2021’de tekrar toparlanabileceğini öngörüyor.

Kaynaklar: Monster  – Harvard Business Review

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olan Özden, Bilgi Üniversitesi’nde İnteraktif Pazarlama alanında yüksek lisans yapmıştır. Lisans öğreniminin ilk yıllarında TRT Haber’de asistan muhabirlik yaparak meslek hayatına başlamıştır. Mezun olduktan sonra farklı dönemlerde TV8 Haber ve Cem TV’de; yapımcı, yönetmen ve editör olarak görev almıştır. Dijital dünyadaki gelişmelerle birlikte editoryal deneyimini online platformlara taşımış, Markafoni’de ve Mudo’da içerik editörlüğü yapmıştır. Kurumsal markalar için freelance SEO editörlüğü de yapan Özden, 2018 yılı itibarıyla kariyerine, Kariyer.net içerik editörü olarak devam etmekte ve online/offline içerik üretmektedir.
**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.