Dijital dönüşümü hayatımızın parçası haline nasıl getirebileceğimiz ile ilgili plan 3 adımdan oluşuyor: Farkına var, anlamlandır ve uygulamaya geçir!
Son iki yazımda dijital dönüşümün arkasında yatan üç temel kanundan bahsetmiştim. Moore Kanunu ile kullandığımız tüm dijital cihazların hızının ve performansının süratle artarken, boyutunun ve fiyatlarının da hızla azalmakta olduğunu; Metcalfe Kanunu ile kullanıcı sayısının çokluğunun yapılan işe katlanarak değer kattığını ve son olarak da kendi isimlendirdiğim Jobs Kanunu ile de insan bilgisayar etkileşiminin doğallaştıkça, günlük hayatımıza dahil olan dijital teknolojilerin sayısının ve çeşitliliğinin katlanarak artacağını paylaşmıştım.
Bu ay da size dijital dönüşümü hayatımızın parçası haline nasıl getirebileceğimiz ile ilgili üç adımdan oluşan bir plan sunmak istiyorum. Her şeyden önce teknoloji ile ilgili farkındalığımızı artırmamız gerekiyor. Bunun için gerek işimizle ilgili gerekse genel hayatı etkileyen teknolojilerle ilgili gelişmeleri düzenli takip etmek gerekiyor. İnternet, sosyal medya, ulusal gazetelerin teknolojiye odaklı haftalık köşeleri, dijital ve teknoloji alanında yayın yapan periyodik dergiler ilk akla gelen ve erişimi oldukça kolay kaynaklar olacaktır.
Okuduklarımızı, duyduklarımızı anlamlandırmak ise planın ikinci adımı olmalı. Yeni trendleri takip ederken ve sindirirken üç temel kanunu düşünmek ve bu kanunların etkisini, ilişkisini kurmaya çalışmak, dijital düşünme becerinizi geliştirecektir. Birkaç örnekle bu yaklaşımı anlatmak isterim. Günümüzün en önemli iki-üç dijital trendini ele alalım. Nesnelerin interneti dediğimiz sadece insanların değil cihazların, kol saatlerinin, ev termostatlarının, arabaların internete bağlandığı bir dünyanın arkasında yatan en temel kanun Moore Kanunu ve artan kullanıcı/nesne sayısının yarattığı yüksek değeri ifade eden Metcalf Kanunu olduğunu göreceğiz. Diğer bir trend: Bulut çözümleri. Güncellemesi her geçen gün zorlaşan yazılımlar, artan bakım ve operasyon maliyetlerinin yanında Moore Kanunu ile her geçen gün ucuzlayan, performansı artan donanımların yarattığı düşük yatırım olanaklı fizibilite ile kurumların dış kaynaklı çözüm yoluna gitmesini anlamak çok daha kolay. Bir zamanlar boyut olarak küçülmesini arzu ettiğimiz cep telefonlarının boyutlarının son dönemde hızla büyümesi, cebe sığmaz hale gelmesi ve tabletlerin hayatımıza girmesine de farklı bir açıdan bakmak gerekiyor. Aslında büyüyen cep telefonları değil, Moore Kanunu ve Jobs Kanunu’nun güçlü etkileşimi ile küçülen masaüstü ve dizüstü cihazlarımız. Özellikle yeni neslin sadece tek bir tablet ile bütün ihtiyaçlarını karşılayabildiğini unutmayalım. Ve son olarak diğer bir yükselen trend olan “crowdsourcing” hizmetleri; Uber, Airbnb ve benzerleri tamamen Metcalf kanunundan güç alarak katlanarak büyüyorlar.
Dijital dönüşüm devam edecek
Farkındalık ve anlamlandırmayı sürekli kıldıkça, geliştirdiğimiz dijital becerilerimizle kendi iş alanımızı, faaliyet gösterdiğimiz sektörleri de üç kanunu düşünerek periyodik olarak sorgulamalı, fırsatları yakalayıp uygulamaya geçmeli ve bunu alışkanlık haline getirmeli.
Dijital dönüşüm devam ediyor ve edecek. Unutmamalı ki, Moore Kanunu 1965 yılından beri geçerliliğini koruyor ve dünyamızı hızla değiştirmeye devam ediyor. Rekabetin, siyasi ve ekonomik belirsizliklerin hızla arttığı dünyamızda, dijital dönüşüme her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu görüşündeyim. Dijital dönüşüm, şeffaflığı artıracak, verimlilik artışına hizmet edecek ve sürekli ek değer yaratacaktır.
Yorum yapmak ister misin?