Neredeyse Türkçe’de deyim olarak kabul edilebilecek bir sıklıkta kullandığımız bir ifade: “Eğitim şart.” Fakat eğitim şart derken kastedilen şey daha fazla okul , daha fazla üniversite anlamına gelmiyor. Katılınan eğitim programlarının kalitesini, sağlayacağı katkıları iyi hesaplayarak daha seçici olunması gerektiğini belirten İnsan Kaynakları Yöneticisi Nilüfer Özemir Soysal, eğitimlerden maksimum faydayı sağlamanın yollarını anlatıyor.
Evet, daha mezun olmadan sarıyor hepimizi iş bulma telaşı. Bu telaşla daha ne yapmak istediğine bile karar verememiş pek çok kişi katılabildiği kadar çok eğitime, programa dâhil oluyor ve koltuğunun altında onlarca eğitim belgesiyle iş arıyor. Maksat özgeçmişin kalabalık durması zaten. Bunu iş yaşamına başlamamış kişiler için bir yere kadar anlamak mümkün aslında ancak kariyer yaşamının ortalarına gelmiş olsa da henüz ne yapmak istediğine karar verememiş çalışanlar da az değil. (Yaptığınız işte mutlu değilseniz sevdiğiniz işe geçmek ve kariyer haritanıza tekrar yön vermek harika bu arada yanlış anlaşılmak istemem) İş bulamadığı veya iş bulamayacağını düşündüğü için akademik yaşama devam eden gençler de var… Çalışmaya başlayınca fırsat bulup yapamam, iş bulana dek şu yüksek lisans işini de halledivereyim diyenler, askerlik için eğitimini uzattıkça uzatanlar. Üniversite sayısının, yüksek lisans – doktora programı açan üniversitelerin, uzaktan eğitim veren kurumların artmasıyla adayların seçme kriterleri ve eğitim seçenekleri de epey değişti ve bu anlamda da bir kirlilik söz konusu. Üniversitelerin sürekli eğitim merkezlerinde verilen sertifika programları, vakıflar tarafından verilen eğitimler, uzaktan eğitim seçenekleri gibi gibi gibi.
Ancak çalışma yaşamında olsun olmasın kişilerin özel hayat ve maddiyatlarından yaptıkları fedakârlıklarla katıldıkları eğitim programlarının kalitesini, sağlayacağı katkıları iyi hesaplayarak daha seçici olmaları gerekiyor. Hele hele eğitim sektöründe – sözüm meclisten dışarı- bu kadar kirlilik varken ve her önüne gelen “eğitmen” unvanını kullanırken. Anlattıklarından bi haber olan sözüm ona eğitmenler. Pilli bebek gibi kurulmuş, tüm eğitimi beden dili- ses tonu- konu sıralanışı- anekdotları bile tasarlamış bir şekilde sahnede izleyicilere sergileyen eğitmenler? Bir eğitmenin aynı başlık altında verdiği sıralı eğitimlere katılanlarınız varsa neyi kastettiğimi daha iyi anlayacaklardır. Maalesef bu izleyiciler için çok sıkıcı. Gerçek eğitmenlerin yaratıcılığı varsa şahane. Aynı konuyu aynı eğitmenden pür dikkat yüzlerce kez dinleyebilirsiniz bu durumda.
Kurumsal açıdan eğitim konusuna değinecek olursak eğitimlerden maksimum faydayı sağlayabilmek için personele hangi eğitme katılmak istediğini işaretleyeceği anketler dağıtmak yerine mutlaka eğitim ihtiyaç analizi yapılmalı. Pozisyonun ve o pozisyonda bulunan personelin eğitim ihtiyacına yönelik olarak belirlenen eğitimler eğer iyi organize edilirse çok daha verimli olacaktır. Eğitim sonunda geri dönüşünün hesaplanması çok önemli ancak burada hangi aşamaya kadar ölçeceğini belirlemek firmaya göre değişebilir. Küçük ölçekli firmalarda ve düşük maliyetli eğitimlerde ROI (Eğitim Yatırımının Geri Dönüşünün Ölçülmesi) hesaplamak maliyet açısından çok akıllıca olmayabilir. Hesaplamada kullanılacak pek çok ölçme aracı geliştirilip kullanılabilir ancak yine ROI hesaplanırken eğitimin maddi olmayan faydalarının da göz ardı edilmemesi önemli. Yaptığımız iş gereği kurumda yarattığımız pek çok faydayı maddi olarak tam ölçemiyoruz maalesef.
Eğitimlerde katılımcılar bana göre 4’ e ayrılıyor diyebilirim. İlk grup gerekli gereksiz her eğitime katılıp işi kaynatmak isteyenler, 2. grup ihtiyacı olup olmadığını önemsemeden eğitimlere katılmaya talip ama eğitim sonunda fayda sağlayabilmeyi uman katılımcılar, 3. grup en bilinçli grup bana göre. Daha seçici, farkındalık- fayda amaçlayan hedef kitle. 4. grup da ne olursa olsun direnç gösteren ve genelde şirketlerde kemik yapıyı oluşturan kişiler. Tüm eğitim önerilerini hiçbir eğitime ihtiyacı olmadığı düşüncesiyle reddeden ve hatta buna alınan kişiler.
Burada tabi şirketlerde eğitimleri finanse eden kişilerin, biz Eğitim veya İK Bölümü çalışanlarının özellikle kurumsal eğitimlerde eğitmeni, katılımcıları, içeriği, tarih aralığını, ortamı gerçekten iyi belirlemeleri ve yukarıda bahsettiğim üzere eğitim sonrası geri dönüşünün ölçümlenmesi gerekiyor.
Yorum yapmak ister misin?