İş yeri duygularımıza hakim olmamız, davranışlarımıza ayrıca dikkat etmemiz gereken bir ortam sunar. Bu nedenle sinirlendiğinizde, öfkelendiğinizde, kendinizce haklı da olsanız durumu soğukkanlı ve profesyonelce idare etmelisiniz. Bir liderlik becerisi de olan bu davranışı edinmeniz için öneriler bu yazımızda!
9 öneri ile benzer durumlarda neler yapabileceğinize bakalım…
Kendinize sorun: Yükselen duygularınızın sorumlusu “Kişilik mi performans mı?”
Bu ilk soruya yanıtınız önemli… Kendi kişilik tipinizi bilmek ve ekibinizdeki çalışanların kişiliklerinin temel özelliklerini bilerek ona göre davranmak çok önemlidir. DISC bu konuda önemli bilgiler ve yönergeler verir. Eğer çatışma, kişilikleriniz arasındaki yaklaşım farkından kaynaklanıyorsa bu konuda farkındalığınızı arttırarak durumu daha iyi yönetebilirsiniz. Eğer sorunun kişilik farklılıklarından kaynaklandığından eminseniz daha esnek davranarak ilerleyebilirsiniz.
Karşınızdakinin haklı olabileceğini düşünün
Kimse sabah kalkıp sizin ve ekibin aleyhine bir şeyler yapmak amacıyla işe gelmez. Karşınızdakine bu alanı açtığınızda onun kendini ifade etmesine de yer açmış olursunuz. Belki durum sizin sinirlendiğiniz versiyondan çok farklı, başka bir arka plan hikayesi içeriyordur. Sakince bunu kızdığınız iş arkadaşınıza sormaya ne dersiniz?
Performans düşüklüklerini erkenden yakalayın ve net ifade edin
Eğer konu bir performans düşüklüğü ise bunu yakalamanız ve önemini netleştirmenizin ardından, erken bir dönemde bu konuyu çalışanınızla konuşmanız ve yüzleşmeniz konunun sonradan alevlenmesini ve daha zarar verici sonuçlara yol açmasını engeller. Bu konuda şu yazıya da bakabilirsiniz.
Böyle bir durumda sonuçlara varmadan ve duygularınız sizi ele geçirmeden önce görüşüne güvendiğiniz bir arkadaşınızdan fikir alabilirsiniz. Belki göremediğiniz farklı bir açı vardır. Bazen iç görülerinize güvenmek, bazen de farklı görüşlere yer açmak durumundasınız.
Böyle bir durumda çalışanınız ile bu konuşmayı yaptığınızda hem o hem de başkaları sizin herkesi izlediğinizi, yardımcı olmak istediğinizi, beklentilerin anlaşılması için özel çaba harcadığınızı görecek ve takdir edecektir.
İnsanlara ikinci bir şans verin – bunu onlara söyleyin
Çoğu kez insanlar hatalarını görüp kabul ettiklerinde bundan ders çıkarabilirler, performanslarını iyileştirebilirler. Böyle bir durumda çalışanınıza ikinci şansı vermeniz ve bunu ona söylemeniz doğru bir yaklaşım olabilir. Burada yaygın hata, ikinci şans vermek ancak bunu çalışanla paylaşmamaktır. Bu yapıldığı zaman çalışan “sorunu” göremeyecek ve davranışına veya performansına aynen devam edecektir. Bunu da istemezsiniz.
E-postayı bilgece kullanın
Kızgınken, duygularınız yukarıdayken e-posta atmayın, yazılı bir şekilde iletişim kurmayın. Ani bir tepki vermekten kaçının. E-posta iletişiminde yanlış anlama ihtimali büyüktür ve karşıdaki çok büyük ihtimalle sizin demek istediğinizi sizin anlattığınız anlamıyla anlayamayacak, kendince savunmacı yorumlar yapacak veya size tekrar kızabilecektir. Bu tür durumlarda e-posta yerine kısa bir diyalog çok daha işe yarar. Tabii bir süre geçtikten sonra…
Kızıp köpürmeden şu soruyu sorun : Bu sorun çözülebilir mi?
Düşündüğünüzden daha fazla oranda “sorun” siz kızıp köpürmeden çözülebilir. Belki küçük bir yardım isteme ile sorunu çözeceksiniz. Belki müşterinizle dürüst bir diyalog sorunu çözecek. Belki bir dış yardım işi halledecek. Yükselmeden önce sakince bu soruyu sorun : Bu sorun şimdi çözülebilir mi, nasıl?
Yok sayın – Üzerinden bir gün geçmesini bekleyin
Çoğu kez yorgunken iyi kararlar veremiyoruz, daha süratli kızıyoruz, ani tepkiler verebiliyoruz. Uykusuzsanız devam etmeyin ve önce uykunuzu alın. Benzer durumlarda ani tepki vermek yerine 24 saatin geçmesini bekleyip tüm akışı yeniden sakin ve taze kafayla düşünün. Uykusuzken kendi performansınız da düşer ve bazı işleri siz de 2 katı daha uzun zamanda yaparsınız, bunu da fark etmeniz değerlidir. Uykusuz ve yorgunken işlerin çözümünü “bir e-posta atmak”ta da görebiliriz ve bu, yukarıda belirttiğim sakıncaları getirebilir.
Performansla ilgili görüşünüzü belirttiniz – Sonra bırakın insanlar işini yapsın
Bazen aşırı pro-aktif olmak iyi gelmeyebilir. Çalışanlarınıza zaman ve alan ayırmanız gerekir. Bunu yapmazsanız çalışanlarınız kendilerini boğulmuş hissedebilir ve gelişme potansiyelini göremeyebilirler. Bir noktada artık geri çekilip delegasyonun sihirli dokunuşunu yapmanız iyi olur. Delegasyon ile ilgili şu yazım yardımcı olabilir.
Önem derecesini düşünün
Belki de bu mesele göründüğü kadar önemli değildir. Sizin duygusal enerjinizi, kaygınızı, pro aktif davranışınızı hak etmeyen bir konu da olabilir. “Bu da geçer” ve çok da etkisi olmaz diyebiliyor musunuz? Öyleyse, bırakın geçsin….
Konuk Yazar: Bertay Fişekçi / Çalışan Bağlılığı Uzmanı & Profesyonel Koç
Yazara ait diğer yazıları okumak için buraya tıklayabilirsiniz!