İş kazası geçiren işçinin hastaneye resmi iş kazası kaydını yapması gerekiyor. İşverenlerin ise iş kazası olduğunu SGK’ya bildirmesi gerekiyor. Çünkü yasa, iş kazası olması durumunda hem işçiye hem de işverene iş kazasını bildirme yükümlülüğü getiriyor. Sosyal Güvenlik Uzmanı Oğuz Aslım iş kazalarıyla ilgili son gelişmeleri anlatıyor.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesi iş kazasının tanımını yapmış ve iş kazası sayılabilmenin şartlarını düzenlemiştir. Buna göre bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için; kazaya uğrayanın sigortalı olması, olayın 5510 sayılı kanunun 13. maddesinde belirtilen hallerden birinde meydana gelmesi, sigortalının kaza nedeniyle hemen veya sonrasında zarara uğramış olması, zarar ile kaza arasında illiyet bağı olması gerekmektedir. Ayrıca, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, sigortalının işveren tarafından görevle başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda ve sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelen ve sigortalı çalışanı bedenen ya da ruhen özre uğratan olaylar iş kazasıdır.
İş kazası, yabancı ve dıştan gelen bir etken yani, dış bir olay sonucu mağdurun vücut bütünlüğüne, organik yapısına zarar vermelidir. Dıştan gelen olay; iş yerinde patlama, bir maddenin çarpması, düşmesi, zehirlenme, elektrik cereyanına kapılma, yüksekten düşme, güneş çarpması gibi durumlar olabilir. Kasti olmasa dahi bir iş ifası sırasında meydana gelebilecek durumlar, zaman çevre ikileminde iş kazasına sebebiyet ilkeleri olarak kabul edilmektedir.
İş kazası sonrasında ne yapılması gerekiyor?
İşveren tarafından, kolluk kuvvetlerine derhal ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na da en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde bildirilmesi zorunludur. Ancak, bu süre iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Bildirim işveren tarafından yapılmamış ise kazalı işçi tarafından yerine getirilmelidir. Bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, kurumca işverenden tahsil edilir. Ayrıca, iş kazası SGK’ya eksik ya da yanlış bildirilmişse, bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, işverenden ve illiyeti bulunanlardan yasal faizi ile birlikte tahsil edilir.
Çalışanın bu süreçte ne yapması gerekiyor?
Çalışanın öncelikle yaşam hakkını muhafaza etmesi için tedavi amacı esastır. İş kazası olduğu için her türlü yasal hakkı baki kalmak şartıyla çalışanın kendisi, yakınları ve taraf olan kurumlar aracılığıyla iş kazasının takibi yapılır. İş kazasına veya meslek hastalığına uğrayan kişinin sigortalı olması halinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca çalışana gerekli sağlık yardımları yapılır. (madde 63) Yine bu işçiye, geçici ve sürekli iş göremezlik ödenekleri de bağlanır. (Madde 18-19) Ancak SGK, zarara uğrayan işçinin veya desteğinden yoksun kalanların manevi zararlarını karşılayacak herhangi bir ödeme yapmaz. İşçi veya destekten yoksun kalan yakınları, SGK tarafından karşılanmayan zararları için işverene başvurma hakkına sahiptir. SGK, işçiye ve hak sahiplerine yaptığı ödemeleri, işçiyi gözetme borcunu kusuruyla yerine getirmeyen işverene rücu edebilir. Bir diğer yandan, 5510 Sayılı Kanun’dan doğan haklar beş yıl içinde zamanaşımına uğrar. Kanunun 97. maddesine göre iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hak kazanılan gelir ve aylıkların, hakkın kazanıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde istenmemesi halinde zamanaşımına uğrayacağı kurala bağlanmıştır. Buna karşılık işverenin gözetme borcuna aykırı davranışından doğan tazminat davası için 10 yıllık zamanaşımı belirlenmiştir. Buna göre, yasal süre içinde SGK’ya başvurmamış işçi, tüm zararlarını işverenden talep edebilecektir. Yargıtay, işçi veya hak sahiplerinin haklarını almak için öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurmaları ve mahkemenin tazminata hükmetmeden önce bu başvurunun sonucunun beklenilmesi gerektiği görüşündedir.
İşveren hangi durumlarda sorumlu olur?
İşverenin iş kazası nedeniyle tazmin sorumluluğunun doğması için her şeyden önce bir kazanın olması, bu kazanın bir iş kazası niteliğinde olması, işverenin kusurlu olması, iş kazası sonucunda bedensel veya ruhsal bir zararın ya da ölümün ortaya çıkması ve uygun illiyet bağının bulunması gerekir. İşverenin gözetme borcuna aykırı davranışı sonucunda meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle işçi, uğradığı bedensel ya da ruhsal zararlarının tazminini talep edebilir (Maddi tazminat) Bunun yanında işçi, koşulları varsa ayrıca manevi tazminat da isteyebilir. İşverenin gözetme borcuna aykırı davranması sonucunda, iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçinin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanlar da tazminat talebinde bulunabilirler. Buna “destekten yoksun kalma tazminatı” adı verilir.
Kazalardan dolayı işverenin sorumluluğu üç halde sınırlandırılabilir:
Mücbir sebep: Bu husus, sorumlunun faaliyet ve işletmesi dışında oluşan kesin ve kaçınılmaz olarak olayın meydana gelmesini etkileyen o an için karşı konulması mümkün olmayan olaylardır. İşverenin olayın meydana gelmesinde veya sonuçlarının azaltılmasında bir kusurunun olmaması esastır.
Zarar görenin ağır kusuru: Neden sonuç ilişkisinin kesilmesine çalışanın kendi davranışı sebep olmuş ve illiyet bağını tam kesmiş ise ağır kusurdan söz edilebilir. Çalışan işin ifası sırasında kendisinden beklenen en temel basit ve olağan özeni göstermemiş ise onun bu davranışı işverenin sorumluluğunun kalkmasına teşkil eder. Çalışanın kusurlu davranışının illiyet bağını tam kesmediği halde ise ortak neden-sonuç ilişkisinden bahsedilerek birlikte kusur ve tazminat indirimi bir olasılık olarak gündeme gelebilir.
Üçüncü şahsın ağır kusuru: Üçüncü şahsın ağır kusuru neden-sonuç bağını kesebilecek yoğunlukta ise işverenin sorumluluğu kalkar. Zira bu durumda işverenin işletme tehlikelerine karşı önlem alma borcu geri plana itilmekte ve üçüncü şahsın ağır kusuru zararı doğuran sebep olmaktadır.
İş kazası geçirmiş işçiler, kaza tarihinden çok sonra, resmi kurumlara ya da hak arama arayışına gidiyor. İş kazası geçiren işçiler çoğunlukla aynı işyerinde çalışmaya devam ediyor. İşten atılma korkusu nedeniyle hak aramaktan kaçınıyor. İş kazası geçiren işçinin öncelikle hastaneye resmi iş kazası kaydının yapması gerekiyor. İşverenlerin ise iş kazası olduğunu bildirmesi gerekiyor. Çünkü yasa, iş kazası olması durumunda hem işçiye hem de işverene iş kazasını bildirme yükümlülüğü getiriyor. İşçi işinden atılma korkusuyla, kötü niyetli işverenler ise “nasıl olsa olay örtbas edilir” düşüncesiyle bildirimde bulunmuyor. Bu nedenle bu tür bir iş kazasına uğrayanların geç başvuruda bulunmaları ve işverenlerin iş kazası bildiriminde bulunmamaları bir sorun teşkil ediyor.
İş kazalarını engelleyecek iş güvenliği tedbirleri alınmıyor. Çünkü iş güvenliğinin bedelini ve sorumlusunun parasını işveren ödüyor. Firmanın eksikleri ve uygulamaları ise denetlenmiyor. Bu nedenle iş kazalarında sadece işverenler sorumlu değil, SGK’nın da sorumluluğu bulunuyor. İş kazası oluşmasını engelleyecek tedbirlerin alınması, iş kazası olduktan sonra bunun tespiti, gerekli denetimlerin ve çalışmaların yapılması yeterli olmadığı için iş kazaları ve mağduriyetler her gün biraz daha artıyor.
Yorum yapmak ister misin?