Biz kimiz? İş yerinizdeki unvanınız adınızdan önce mi dökülüyor dudaklarınızdan? Çevrenizde “Emekli” diye başlayan ve üst düzey unvanını kullanmaya devam eden kaç kişi var, hiç dikkatinizi çekti mi?
Prof. Dr. Bengi Semerci unvanlarımız arasında sıkışan benliğimize dikkat çekiyor.
Geçenlerde katıldığım kurumsal bir toplantıda birçok kişinin birbirine “Sayın Başkan” diye hitap ettiğini duyduğumda bazı sorular yeniden aklıma geldi. Odada toplantının tek başkanı vardı. Ama eski başkanlar, neyin başkanı ya da müdürü olduğunu anlamadığım unvanlar isimlerden önce hatta isimsiz telaffuz edilirken kimse garipsemiyordu. Hatta herkes mutluydu. Toplantı sonrası benim gibi dışardan katılan birine “Toplantıya kimler katıldı?” diye sorsalar “5 – 6 başkan, 2 – 3 müdür” dışında verecek yanıt bulamazdı. Gelin birlikte, kimlik duygumuz nasıl gelişir? Kimliğimizi neler belirler ve iş unvanları bizi mi, biz mi iş unvanlarını temsil ederiz sorularına yanıt arayalım.
Doğduğumuz anda başlar kimlik bulma çabaları. Elbette aradığımız şey, anne ve babamızın verdiği isim ve kayıtlara geçtiğimiz nüfus belgesinden daha zor elde edilir. Annemiz, onunla ilişkilerimiz, sonra babamız ve diğerleri. Özdeşim yaparak, deneyerek, kendimizden getirdiklerimizi katarak oluştururuz. Oluşturduğumuz kimliğimiz, benliğimizi tanımlayan bir çekirdektir. Tam her şey oldu denilirken, ergenlik dönemi gelir çatar. Bu dönemde, hem kendimiz, hem de başkaları için kim olduğumuz sorusunun yanıtını ararız. Çünkü o zamana kadar elde ettiğimiz rollere ve o rollerin sorumluluklarına, yeni alınması gereken rollerle, yeni sorumluluklar eklenir. Toplumsal beklentilerle yeniden gözden geçirilir, getirdiklerimizle yenileri birbirine eklenir, becerebilirsek kimlik duygumuz tamamlanmış ve bunun getirdiği güvene kavuşmuşuz demektir. Yani, ben kimim, neyim sorularının karşısında, fazla bocalamadan kendi kimliğimizi tanıyabilmiş ve kabullenmiş oluruz.
Ergenlikle birlikte toplumsal roller de şekillenir
Kimlik duygumuz tek parçadan oluşmaz. Kimliğin; cinsel, mesleki ve toplumsal öğeleri vardır. Çocukluğumuzda oluşan cinsel kimliğimiz, ergenlik döneminde sınavdan geçer. Cinsel kimliğimizi ve yeterliliğimizi başkalarıyla karşılaştırmaya başlarız. Bazen yetersiz bulur üzülürüz, hatta sorun olduğunu, bu sorunla yaşamanın olanaksız olduğunu düşünürüz. Kimi zaman, bu karşılaştırmalar bizi yanıltır, başka cinsel kimlik seçimlerimiz olduğunu sanır, bundan sıkıntı duyarız. Gençliğimiz içinde, zamanla, kendi cinsel yapımızı ve yeterliliğini kabullenir ve cinsel kimlik duygumuza kavuşuruz.
Gençliğe kadar, toplum içinde yer aramamız gerekmez. Ailemizin kimliği içinde varızdır. Ama ergenliğe gelince, kendi toplumsal rollerimizi, yerimizi, değerimizi bilmemiz ve başkalarına göstermemiz gerekir. Toplum içinde yer alabilme adına gruplara girer, bazen kimliğimizi bulmaktan öte yitiririz. Onlar tarafından kabul görme adına, adeta başkası oluruz. Acımasızlıkla tanışırız, başka olanı dışlama, uymayanı uzaklaştırma ve bunlara karşı koyup, “beni” koruma sancıları yaşarız.
“Aşk”la kendimizi anlatırız
Ergenlikte aşklarımız, kendimizi anlatmanın yoludur. Kimliğimizi bir başkasına aktarma ve onun kabulünü alma çabası. Aşk, onun bizi nasıl algıladığını öğrenme ve onun bizden yansıttıklarıyla kendi kimliğimizi tanımanın yoludur. Eğer başarabilirsek, tümü bizi kendimizin toplumsal kimliğini tanıma ve başkalarına anlatarak, kendimizi kabul ettirmeye ulaştırır. Toplum içinde kim olduğumuzun yanıtlarından biri de, ne iş yaptığımızdır. Bu nedenle sağlanan eğitim ve iş olanaklarının kısıtlı olduğu ülkelerde, mesleki kimliğe ilişkin kargaşa ve sorun yaşamak kaçınılmazdır. Toplum içinde kullanacağımız mesleki kimliği seçmek başlı başına bir zorluk, bir uğraştır. Ne olacağımızın kararını verdiğimizde, yaşam boyu sunacağımız mesleki kimliği de seçmiş oluruz. Ama sadece seçmek sorunu çözmez, bizimki gibi toplumlarda seçimimizi kullanarak,
mesleki kimliğimizi uygulama sıkıntısı olabilir. Tabi ne olacağına hiçbir zaman karar veremeyerek, kimliklerinin bir parçasını hep eksik bırakanlar bunun dışındadır.
Kimlik duygumuz tüm bu öğeleri tamamladığımızda biter mi? Tabii ki hayır. Cinsel, toplumsal ve mesleki kimliğimizin yanı sıra, kendi benliğimizi bilinçli ya da bilinçsiz kabullenmiş olmamız kimlik duygumuzun tamamlamamızı sağlayacaktır. Yetişkin dönem, kendi kimliğimizin, başkalarının kimlikleriyle birleştirmesi gereken dönemdir. Dostluk gibi, aşk gibi, iş arkadaşlığı gibi… Bunları başarabilmek için, kendi kimliğimizi bütünlemiş olmalıyız. Ayrıca, bireysel kimlik gelişimini tamamlayamayan, kim olduğu sorusuna yanıt veremeyen, sevemeyen bireylerin oluşturduğu bir iş yerinde kurumsallığı ve o toplumda, sağlıklı bir ulusal kimliğin oluşumunu beklemek ne kadar gerçekçi olur bilinmez…
Yazar: Prof. Dr. Bengi Semerci
Yorum yapmak ister misin?