Geçen ay son zamanların en uzun süre konuşulacak şirket satın almalarından birine şahit olduk. Facebook, çoğunuzun dahil olduğunu tahmin ettiğim, toplam 450 milyon kullanıcının birbiriyle mesajlaşmak için kullandığı Whatsapp’ı 19 milyar dolara satın aldığını açıkladı.
2001-2007 yıllarında telekom sektöründe çalıştığım sıralarda abonelerin mesajlaşma hizmetlerinin yaygınlaşmasını ve daha çok kullanılmasını sağlamak hedeflerimizden biriydi. Mesajlaşma servisleri mobil operatörlerin önemli bir gelir kaynağıydı. Whatsapp’ın sadece mesajlarınızı ücretsiz olarak attığınız bir akıllı telefon uygulaması dışında ne anlama geldiğini kısaca özetlemek isterim. Whatsapp üzerinden günde atılan mesaj sayısı 50 milyarı aşmış durumda. Bu rakam bugün dünyada tüm mobil operatörler üzerinden atılan kısa mesaj sayısının üzerinde. Dünyanın önde gelen mobil operatörlerinden birinin yaptığı açıklamaya göre ise Whatsapp’ın dünyadaki mobil operatörlerin gelirlerinde yarattığı zarar yıllık 35.2 milyar doları aşmış. Whatsapp’ın satın alma kararı açıklandığındaki çalışan sayısı sadece 50 kişiydi. Yaptıkları açıklamalara göre her gün 1 milyon yeni kullanıcı kazanıyor ve mevcut kullanıcılarının yüzde 70’i hizmetlerinden her gün yararlanıyor.
Peki nedir, kimdir bu Whatsapp?
Whatsapp başarısının sırrı nedir? Ve nasıl oluyor da 2009’da kurulan bu şirket bu kadar büyük bir etki yarattı? Geçen yılın Nisan’da New York’ta gerçekleşen bir konferansta Whatsapp’ın CEO’su Jan Koum ile yapılan bir röportajı canlı olarak izleme fırsatını yakalamıştım. Röportajın tamamını bu link üzerinden izleyebilirsiniz. Kanımca başarılarının arkasındaki en büyük neden, odaklı bir ekip olmalarında yatıyor. Jan Koum, röportaj boyunca tek odaklarının ürün ve kullanıcı deneyimi olduğunu defalarca vurguluyor. Hatta basına çok demeç vermediklerini ve röportajda olmakla ilgili rahatsızlığından, şu an kullanıcıların destek mesajlarına yanıt veremiyor olmasının bile yaptıkları iş için olumsuz olduğundan şaka ile karışık bahsediyor. Röportajı gerçekleştiren Liz Gannes’in sürekli sıkıştırmasına rağmen 25 dakika boyunca odaklanmanın gücünün altını defalarca çizen Jan Koum’un sadece mesajlaşma hizmeti mi sunacaksınız sorusuna cevabı ise şöyle oluyor: “Sadece tek bir şeye odaklanmak ve onu çok iyi yapmanın kötü bir tarafı yok ki…”
Günlük iş hayatı koşuşturmasında, takip ettiğimiz farklı işlerde, projelerde, yönettiğimiz ekip ve kurumlarda da odaklanmanın gücüne hep inanmışımdır. Günümüz dünyasında tek bir şeye odaklanmak ne kadar zor olursa olsun, büyük başarılara ancak belirli bir işi çok iyi yapmaya veya tek bir hedefe odaklanmakla ulaşılıyor. Tek odak her kurum için farklı olabiliyor; bazen bir ürün veya hizmet, bazen müşteri memnuniyetini sağlamak, bazense sadece kullanım kolaylığı olabiliyor.
Sizleri iş hayatınızda kendiniz veya kurumunuz için en önemli odak noktasını bulmaya ve enerjinizin ne kadarını odağınıza ayırdığınızı ölçmeye davet ediyorum. Siz de Jan Koum gibi tek bir ürün dışında hiçbir şeye odaklanmamaya hazır mısınız?
Yorum yapmak ister misin?