Onay gören bağımlılık: İşkolizm

İşkoliğin kendini ve varlığını tanımladığı tek yer işidir. Bu nedenle hep çalışması gerekir. Çalışmazsa yok olmuş hisseder; çalışması engellendiğinde mutsuz ve huzursuz olur. İşe dönmek için çaba gösterir. Başaramazsa ise depresyona girer.

iskoolikBağımlılıklar genel olarak ürkülen ve kabul görmeyen, sorun kabul edilen bir durum. İşe aşırı bağımlılık, işkoliklik bir bağımlılık olmasına karşın övülen, onaylanan ve kabul gören bir bağımlılık şekli olarak dikkat çekiyor. Hatta diğer bağımlılar toplumsal damgalanmaya, soyutlanmaya maruz kalırken işkolikler saygı duyulan bağımlılar olarak toplumsal konumlarını gururla sürdürüyor. Tüm bağımlılık tariflerinde olduğu gibi işkolikliğin de bir tarifi ve ölçüsü var. Çok çalışmakla, işkolik olmak arasında ayrım yapmak gerekir. Her iş bazen çok çalışmayı gerektirebilir. Herkes yaşamının bazı dönemlerinde çok çalışmak zorunda kalabilir. Bu süreler uzun olabilir. Bunların tümü bir kişiyi işkolik olarak tanımlamaya yetmez.
Ekonomik sistemler, gelir dağılımları ve çalışma saatleri ülkelerin her zaman gündem konularının başında gelir. Çalışanların hakları ve sağlıklarının korunmasını amaçlayan çalışmalar, şartları düzenlemek ve iş saatlerine sınırlama getirmek için sürdürülüyor. Birçok ülkede iş saatlerine ilişkin kısıtlamalar olmasına karşın aşırı iş yükü, rekabet, performans kaygısı hem eğitimsiz ve kalifiye olmayan çalışanlar hem de artan oranda eğitimli ve kalifiye çalışanlarda gözleniyor. Çünkü dünyanın her yerinde sürekli olarak başarının, başkalarından daha fazla ve sürekli çalışma sonucu geleceği söylenip duruluyor. Çalışmalar ise bunun çok doğru olmadığını, başarı için çalışmanın fazlası ve sürekliliğinden önemli etkenler olduğunu gösteriyor.

İşkolik kime denir?

Alkolizmin bilimsel tanımlarının yanı sıra, çok basit ama bir o kadar anlamlı bir tanımı vardır. O tanım alkoliği “Alkolün işine değil, işinin alkol almasına engel olduğunu düşünen kişi” olarak anlatır. İşkoliği benzer şeklide tanımlarsak iş dışında kalan tüm yaşamın (aile, eş, çocuk, eğlence, spor, tatil, dinlenme, yemek yeme vb.) çalışmasına engel olduğunu düşünmeye başlayan kişi olarak açıklayabiliriz. Bütün bunları yaptığı zamanlar bile aklı işindedir ve mümkün olduğu kadar işini sürdürmeye devam eder. Tamamladığı işlerin, hedeflerin zevkini çıkarmadan yenilerinin peşine düşer. Kendini ve varlığını tanımladığı tek yer işidir. Bu nedenle hep çalışması gerekir. Çünkü çalışmazsa kaybolmuş, yok olmuş hisseder. Çalışması engellendiğinde mutsuz ve huzursuz olur. İşe dönmek için çaba gösterir. Başaramazsa depresyona girer.

Çalışmak için yaşamak

Herkes işkolik olmuyor. Birçok sorun gibi işkolikler de çocukluk döneminde belirtiler göstermeye başlıyor. Mükemmeliyetçi ailelerinin beklentilerini karşılamaya çalışan çocukların bir kısmı ailelerinin beklentilerinin karşılanamaz olduğunu fark edip, başkaldırarak kendi yollarını çizerken diğerleri o başarıyı yakalamak için çalışmaya devam ediyor. Mükemmel olmak mümkün olmadığından çalışmanın sonu gelmiyor. Belki de en büyük çelişki başarı ve mükemmellik için bu denli çalışan işkoliğin çoğu kez çalışmalarının sonuçlarının yetersiz kalması oluyor. Ailesinden, kendinden hatta sağlığından yaptığı fedakarlıklar aynı zamanda yalnızlığı ve işi paylaşamamayı yani takım oyunun dışında kalmayı beraberinde taşıyor. Buna rağmen başarılı olan işkolikler var. Ama hem durmadıkları için kendi başarılarının farkına varamıyor, zevk alamıyorlar. Hem de psikiyatrik sorunlar ve fiziksel ağrılar bir yana kalp krizi geçirme sıklıkları artıyor. Tüm işkolikler birbirine benzemiyor. Tüm mükemmeliyetçiler gibi ya hep ya hiç diyerek bazı işlere başlamayan, bazılarını yapmak için ise kendini tüketenler olduğu gibi, en iyisini yapmak için tek projenin ayrıntılarında kimseyi karıştırmadan uğraşanlar, yapabileceğinden fazlasını üstlenip gücünü zorlayanlar, bir işten bir işe koşanlar farklı grupları temsil ediyor. Ama hepsinin ortak noktası yaşamak için çalışmak değil, çalışmak için yaşamak oluyor.

Tedavi mi edelim, ödüllendirelim mi?

Her ne kadar onay gören bağımlılık dense de şirketler işkolik elemanların yaratabileceği sorunları ve iyi-çok çalışan elemanla işkolik arasındaki farkı anlamaya başlamış görünüyor. Özellikle ABD ve Japonya’da sorunun ciddi boyutlara çıktığının düşünülmesi, işkolikliğin bir bağımlılık hatta takıntı, obsesif kompulsif bozukluk ya da dürtü kontrol bozukluğu gibi ele alınması gereken bir hastalık olduğunun fark edilmesi, tanımak ve tedavi etmek için araştırmaları artırmış görünüyor. Diğer yandan işkolikliğin neden olduğu fiziksel hastalıklar, ölümler, boşanmalar dayanışma gruplarının kurulmasını harekete geçiriyor. Çeşitli iş bağımlılık ölçekleri geliştiriliyor. Bunlardan bir tanesi Bergen Çalışma Bağımlılığı Ölçeği. Çalışmak için iptal ettiğiniz planları, işte geçirdiğiniz zamanı, tatil süresini, iş dışı aktiviteleri sorgulayan bu ölçek sonrasında kendi riskinizi değerlendirebiliyorsunuz. Her bağımlılığın bir önceki adımı olan kötüye kullanım aşamasında mısınız, yoksa çoktan işkolik sınırını geçmiş misiniz karar verebiliyorsunuz. Sonrasında ne yapmak gerekiyor? Önemli soru ve yanıt burada başlıyor…

Bir işkolik “Ben alkolik değilim” diyen biri gibidir

Artık işkoliklik bazı ülkelerde şirketler tarafından işten çıkarma nedeni bile olabiliyor. Hem takım çalışmasına uygun olmamaları, hem getirdikleri sağlık sorunlarının şirketlere maliyetleri ve iş kayıpları, çalışarak kazandırabilecekleri ile karşılaştırıldığında kaybeden artık işkolikler olmaya başladı. İşkolikliğin tedavisi tüm bağımlılıkların tedavisi gibi başlıyor: Kabullenmek. “Hayır, ben çok çalışmıyorum” diyen birini tedavi etmek, ben alkolik değilim diyen birini tedavi etmeye çalışmak gibidir. Önemli olan madde bağımlıları ya da alkolikler gibi tedavi için dibe batmayı beklememek. Ailenizin terk ettiği, fiziksel sağlığınızın bozulduğu, en sonunda işten atıldığınız durumda “Ben sadece çalışıyorum, çalışkanım” demeniz size yarar sağlamayacaktır. Bir an önce kendinizi değerlendirin. İş veriminize bakın. Çok çalışma sandığınız şey bir hastalık olabilir. Sonra iş dışı yaşamınızı değerlendirin. Neleri ihmal ettiğinizi? Deniz kıyısında mail okumaya, yazmaya çalıştığınız ve denizi hatırlamadığınız zamanları, çocuğunuzun siz fark etmeden ne kadar büyüdüğünü? Tatile gitmediğiniz, hafta sonu çalıştığınız için sizi alkışlayan şirketler gittikçe azalıyor. Bazıları yasaklar, kurallar koymaya başladı bile. Hatta Adsız Alkolikler (AA) gibi Adsız İşkolikler kuruldu. Onların da 12 adım programları var. Bu adımların içinde ailenizle yemek yemek, çocuğunuz yatırmak ve masal okumak, evde küçük tamiratlar yapmak var. Bu insana keyif verecek adımlara başlamak için tanı almayı ya da dibe vurmayı beklemek gerekmiyor.
Kariyer Dergi Haziran Sayısı

Prof. Dr. Bengi Semerci
Prof. Dr. Bengi Semerci
**İçeriklerimizle ilgili görüş ve önerilerinizi editor@kariyer.net adresinden bize iletebilirsiniz.