Nükleer Enerji, atom çekirdeklerinin bölünmesi (fisyon) veya birleşmesi (füzyon) sonucunda açığa çıkan enerji çeşididir. Bu enerji, genellikle elektrik üretmek üzere güç santrallerinde kullanılır.
Nükleer Enerji, 20. yüzyılın ortalarından itibaren artan enerji talebine yanıt olarak önem kazanmış bir enerji kaynağıdır. İlk kez 1940'larda atom bombalarıyla gündeme gelen nükleer enerji, sonrasında elektrik üretiminde kullanılabilir bir seçenek haline gelmiştir. Bugün nükleer enerji, düşük karbon salınımıyla dikkat çeker ve birçok ülke tarafından enerji bağımsızlığı sağlamak amacıyla tercih edilir. Günümüzde nükleer enerjinin barışçıl kullanımı üzerine yoğunlaşılmış ve bu amaçla çeşitli güvenlik protokolleri geliştirilmiştir. Fukushima ve Çernobil gibi kazalar, nükleer enerji konusunda güvenlik önlemlerinin önemine dikkat çekmiştir. Nükleer enerjinin iki temel yaklaşımı vardır: Fisyon, yani atom çekirdeklerinin parçalanması ve günümüzde yaygın kullanılan yöntemdir. Diğer yandan, füzyon henüz ticari ölçekte kullanılmasa da büyük umut vaat eder.
Nükleer enerji, karbon salınımını düşük tutarak büyük miktarda enerji üretme kapasitesine sahip olması nedeniyle önem taşır. Bunun yanı sıra, enerji arz güvenliğini artırır ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltır. İşletmeler için nükleer enerji, istikrarlı ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı sunar, bu da uzun vadeli maliyet planlamaları açısından kritiktir. Modern enerji sektöründe nükleer enerji, yenilenebilir enerji kaynaklarını tamamlayıcı bir rol üstlenir ve enerji karışımını çeşitlendirir.
Bir ülke, artan enerji talebi ve fosil yakıt tüketiminin çevresel etkilerini azaltmak amacıyla enerji portföyüne nükleer santraller ekleme kararı alır. Hükümet, enerji üretimindeki karbon salınımını önemli ölçüde azaltırken enerji güvenliğini artırmayı hedefler. Bu projelerde yerel ve uluslararası güvenlik standartlarına uygun modern nükleer reaktörler kurulurken, aynı zamanda halkın güvenlik kaygılarını gidermek için geniş çaplı bilgilendirme kampanyaları düzenlenir.